Kendi olmaktan bıkan adam: Romain Gary

Romain Gary, Fransız yazar, yönetmen, senarist, II. Dünya Savaşı pilotu ve diplomattır.
Romain Gary, Fransız yazar, yönetmen, senarist, II. Dünya Savaşı pilotu ve diplomattır.

Asıl adı Roman Kacew olan yazar, ilk terk edilişini çocukkenyaşar. Babasının yokluğunu, annesiyle doldurmaya çalışırkenannesini o kadar çok sever ki, dünyanın bu sevgiyi taşıyacakkadar büyük olmadığına inanır. Tiyatrocu olan annesi, oğlunabakabilmek için terzilik yapmaya başladığında iyi bir oyuncuolma hayali sona erer. O da gerçekleşmeyen hayallerineoğlunun üzerinden ulaşmaya çalışır. Aç kalmak pahasınaGary’i keman kursuna, dans kursuna ve resim kursunagönderir. Oysa Gary, bu sanat dallarında başarısızdır. Annesi,onun asıl yeteneğinin yazarlık olduğunu fark ettiğinde,Gary çoktan şiir, oyun, öykü yazmaya başlamıştır. Eserleridergilerde yayınlanmaya başladıktan birkaç yıl sonra Nice’etaşınırlar.

Annesi onun büyükelçi olmasını istediği için hukuk okur. İkinci Dünya Savaşı çıkınca, savaş pilotu olarak Fransa’yı savunan yazar, sağ kalmayı başaran beş pilottan biri olduğu için devlet tarafından ödüllendirilir. Savaş sırasında annesi ağır hastadır fakat yazarın bundan haberi olmaz. Annesi çok zamanı kalmadığını anlayınca oğluna yüzlerce mektup yazıp onları bir arkadaşına teslim eder ve her hafta bir mektubun oğluna postalanmasını rica eder. Yazar, savaştan döndüğünde gerçeği öğrenir. Savaş bitmiştir fakat o artık meydanda yapayalnızdır. Annesi üç yıl önce ölmüş ve ödüllerin, başarının dolduramayacağı bir yokluk sinmiştir evine.

Cennetin kökleri

Dünya çapında tanınan bir yazar olan Gary, Fransa'da her yazara ancak bir kez verilen Goncourt Edebiyat Ödülü'nü, bir kez kendi adıyla bir kez de takma adla yayımladığı iki romanıyla iki kez kazanmış olan tek yazardır.
Dünya çapında tanınan bir yazar olan Gary, Fransa'da her yazara ancak bir kez verilen Goncourt Edebiyat Ödülü'nü, bir kez kendi adıyla bir kez de takma adla yayımladığı iki romanıyla iki kez kazanmış olan tek yazardır.

İlk romanı Avrupa Eğitimi (Polonya’da Bir Kuş Var) çok ses getirir. Hatta Sartre’a göre, o zamana dek yazılmış en iyi savaş romanıdır. Romain Gary, kendisine Gouncourt ödülünü kazandıran kitabı Cennetin Kökleri ile dehasını ve duygusunu ortaya koyar. İnsanlara, topluma, doğaya ve adalete Morel adlı karakterin gözünden bakan yazar, adeta yaşayıp yaşamadığımızı sorgulatır bize. Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı eserinde annesiyle olan ilişkisini daha iyi anlamamızı sağlarken Uçurtmalar ile aşkı, direnişi, gençliği ve yaşlılığı anlatır bize. Tüm bunları taklit edilemez bir üslupla yaptığı için bugün bile Gary’nin ikamesi yoktur.

Onca yoksulluk varken

Yetmişli yılların ortasında Fransa’da tek bir kitap konuşulur: Onca Yoksulluk Varken. Kitabı yazan Emile Ajar’ın kim olduğu araştırılsa da pek sonuç alınamaz. Romain Gary, daha ciddi, daha ağırbaşlı iken Emile Ajar, depresif, isyânkar ve muziptir. İkisinin aynı insan olduğu kimsenin aklına bile gelmez.

Hukuk mezunu olan Gary, kitap yayımlamaya başlamadan önce, II. Dünya Savaşı sırasında, Özgür Fransız Kuvvetlerine dahil olarak savaş pilotluğu yaptı.
Hukuk mezunu olan Gary, kitap yayımlamaya başlamadan önce, II. Dünya Savaşı sırasında, Özgür Fransız Kuvvetlerine dahil olarak savaş pilotluğu yaptı.
Romain Gary, her yazarın sadece bir kez alabildiği Gouncourt ödülünü, Emile Ajar olarak ikinci kez alır.

Birkaç sene sonrasında Gary, Kadının Işığı ile Biletiniz Buraya Kadar adlı eserlerini peş peşe yayınlar. Fakat eleştirmenler artık Gary’nin yaşlandığını ve tükendiğini düşünürler. Diğer yandan ise gizemli yazar Emile Ajar’ın yetenekli ve tutkulu bir yazar olduğunu konuşuluyordur. Emile Ajar mahlasıyla yazdığı Koca Tembel ile Kral Solomon’un Bunalımı’ndan sonra kırk iki yıl boyunca yazmaya çalıştığı Yalan-Roman’ı tamamlar. Aslında tüm soruların cevabı Yalan Roman’da yer alır. Emile Ajar’ın kimliğine dair o kadar tuhaf iddialar vardır ki, terörist olduğunu düşünenler bile olur. Varsayımların artması üzerine Romain Gary, yeğeni Paul Pavlowitch’den bir ricada bulunur. Böylece Pavlowitch ortaya çıkıp Emile Ajar’ın kendisi olduğunu ilan eder. Böylece Gary ölene dek varsayımlar kesilir.

Yıkıcı bir aşk

Altmışlı yılların başında, Romain Gary dönemin en üretken yazarlarından biriydi. Jean Seberg ise Godard’ın filminde rol almış, güzelliğiyle dikkatleri çeken genç bir oyuncuydu. İkisinin aralarındaki yaş farkı, kültürel fark, hiçbir şey önemli olmadı. Gary, âşık olmuştu. O dönemde pek çok senaryo yazdı, hatta yönetmenlik yaptı. Adeta Seberg için yaşıyordu. Annesinden kalan boşluğu onunla doldurmaya çalışıyordu sanki. Çiftin Diego adında bir oğulları oldu. Her şey yolunda gibi görünse de Seberg’in manik depresif rahatsızlığı Gary’i çok zora soktu. Zaten her gününü depresyon gibi yaşayan yazarın hayatı iyice zorlaştı. Seberg, onu Meksikalı yazar Carlos Fuentes ile aldatmasaydı buna devam edebilirdi fakat devam edemedi. Ayrıldılar. Geriye yıkıcı bir aşkın izleri kaldı. O dönemi en iyi anlatan Gary’nin şu sözleri olsa gerek:

Ne değiştirebildiğin, ne yardım edebildiğin, ne de terk edebildiğin bir kadını sevmenin ne demek olduğunu bilemezsiniz.

20. yüzyılda Fransa'nın en üretken ve tanınan yazarlarından olan Gary, eski eşi Jean Seberg'in 1979'daki ölümünün de etkisiyle, 1980'de, Paris'te yaşamına son verdi.
20. yüzyılda Fransa'nın en üretken ve tanınan yazarlarından olan Gary, eski eşi Jean Seberg'in 1979'daki ölümünün de etkisiyle, 1980'de, Paris'te yaşamına son verdi.

İçinin odalarını toplayan intihar duygusu

Bugüne kadar yazdıklarına baktığımızda Gary’nin içinde gizli bir ölüm duygusu olduğunu görürüz. Bunu en açık şekilde gösterdiği kitabı ise Yalan Roman’dır. Açıkçası o intihar edeceğini çok önceden belli etmiştir. Fakat Jean Seberg’in intiharından bir yıl sonra intihar etmesi, insanları kaybı yüzünden intihar ettiği fikrine sürüklemiştir. Oysa, oğluna yayınlamasını vasiyet ettiği intihar mektubunda gerçeğin böyle olmadığını açıklayıp, eserlerine bakmalarını işaret etmiştir. Esas açıkladığı ise Emile Ajar’ın kendisi olmasıdır. Ajar’ın kendisi olduğunu anlamayıp üstüne onu yerin dibine sokup Ajar’ı göklere çıkarmaları onu eğlendirmiş olmalı ki mektubunu "Çok eğlendim. Teşekkür ederim. Hoşça kalın." diyerek bitirir.