Korku sinemasının yeni yüzleri

Korku sinemasının yeni yüzleri.
Korku sinemasının yeni yüzleri.

Sinemada korku türü, Fransız illüzyonist Georges Méliès’in “The House of the Devil” filmiyle başlayıp Dario Argento, George A. Romero, Tobe Hooper gibi isimlerle büyük gelişmeler gösterdi. Günümüze yaklaştıkça daha sofistike bir hal alan, kendini gerilim türüyle harmanlayan ve gittikçe alt metinlere daha da yer veren korku sineması, sinema tarihinde önemli yere sahip olacak yönetmenler çıkarmaya devam ediyor. Gelin sizlerle yakın dönemin en başarılı korku yönetmenlerinden bazılarına bakalım.

Jordan Peele

Key & Peele’den yakaladığı başarıdan sonra komediye ara veren Jordan Peele, Get Out ile başladığı korku serüveninde emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Get Out ve Us ile afro-amerikan kültürü üzerinden sağlam eleştiriler yaparken, senaryo yazımındaki başarısının da etkisiyle seyirciyi iliklerine kadar germeyi başaran Peele, son filmi Nope ile azınlıklar üzerinden yaptığı hicve devam ederken ses ve görüntü tasarımı alışılagelmişin çok üstünde olan, karakterleri başarıyla yazılmış bir bilimkurgu/gerilim filmi ortaya çıkarıyor. Get Out’da bulunan hikayedeki darlık ve Us’da görebileceğimiz pek de başarılı olmayan karakterlerden ders çıkardığı belli olan Peele, gitgide kendini geliştirerek 2024’deki filmi için bizi heyecanlandırıyor.

Ari Aster

Ari Aster.
Ari Aster.

Munchausen, Beau, The Strange Things About the Johnsons gibi kısa filmlerle sinema hayatına başlayan Ari Aster, 2018’de çıkardığı Hereditary ile adını sadece korku sinemasına değil sinema tarihine de adını yazdıran, otör bir yönetmen oldu. Hereditary’de kullanılan tüyler ürperten ani kamera hareketleri ve karakterlerin insana yoğun derecede rahatsızlık veren normal dışı hareketleri ile Toni Collette ve Alex Wolff başta olmak üzere oyunculuklardaki üstün başarı, Aster’ın “body horror” fikrini kullanışıyla birleşince izleyiciye izlenimi muazzam bir yapım ortaya çıkarıyor. Hereditary’de yakaladığı başarının soğumasına izin vermeden 2019’da Midsommar’ı çıkaran Aster; travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete gibi mental öğeleri yabancılık, kültler ve ayinler ile birleştirerek çarpıcı bir eser daha ortaya çıkarıyor. Toni Collette ve Florence Pugh gibi başarılı oyuncularla çalıştıktan sonra Aster, 9 Haziran 2023’te ülkemizde vizyona giren son filmi Beau Is Afraid’de son zamanların en ses getiren oyuncularından biri olan Joaquin Phoenix ile bizleri “lynchian” denilebilecek bir yolculuğa çıkarıyor.

Robert Eggers

Robert Eggers.
Robert Eggers.

The VVitch ve The Lighthouse ile bağımsız korku sinemasına iddialı bir giriş yapan Robert Eggers; filmleri üzerine yaptığı çalışmalarının inceliği, sembolizm kullanımı ile çok başarılı bir yönetmen. The VVitch’de hikayedeki tuhafları işleyişi ile izleyiciye bir güvensizlik aşılayan Eggers, saf korku sunmak yerine 17. yüzyıldaki protestan bir aileyi odağına alarak dönemin hristiyan kültüründeki anti-feminist yapıyı eleştiriyor. The VVitch’in aldığı övgülere bakılarak heyecanla beklenmiş olan The Lighthouse, sembolizmin daha ağır kullanıldığı, yoğun ve ağır bir film. Bir deniz fenerinin bakımını üstlenmiş iki erkeğin bulundukları adada mahsur kalmaları üzerine verdikleri erillik savaşını anlatan The Lighthouse, siyah-beyaz olması ve 1.19:1 oranında çekilmiş olmasıyla seyircinin üzerine bir kasvet çöktürüyor. 2022’de çıkardığı aksiyon/dram filmi The Northman ile bir iskandinav intikam öyküsü anlatan Eggers, Alexander Skarsgård’ın başarılı oyunculuğu ve İzlandalı şair Sjón’ün senaryoya katkısı ile filmografisine kaliteli bir film daha ekledi. Önümüzdeki yılda çıkması beklenen, kült korku filmi Nosferatu’nun aynı adlı uyarlamasının da yönetmen koltuğunda olacak Eggers, son dönemin en başarılı bağımsız yönetmenlerinden biri.

David Robert Mitchell

David Robert Mitchell.
David Robert Mitchell.

It Follows ve Under the Silver Lake olmak üzere korku sinemasında iki film ile bulunan David R. Mitchell, bu iki film ile hedefi tam ortasından vuruyor diyebiliriz. It Follows ile bildiğimiz slasher türünü temel alıp ana kötüye doğaüstü özellikler verip hikayeyi de alışıla gelmişin aksine kaçılandan çok kaçanın etrafına kuran Mitchell, gençlik üzerinden yansıttığı problemler ve oluşturduğu tarihi belli olmayan dünya ile zamansız bir gençlik eleştirisi ortaya koyuyor. Under the Silver Lake ile ise son dönemlerin en kaliteli ve katmanlı gizem senaryolarından birini yazan Mitchell, Hollywood ve sinema sektörünü karşısına aldığı eleştirileriyle her karesinde farklı bir detay yatan, “meta” diyebileceğimiz bir eser ortaya koyuyor.

Matt Bettinelli-Olpin ile Tyler Gillett

Matt Bettinelli-Olpin ile Tyler Gillett.
Matt Bettinelli-Olpin ile Tyler Gillett.

Ana akım korku sinemasının giderek sönükleştiği bu yıllarda Ready or Not, Scream ve Scream VI ile gişede korku türünde kaliteli işler görmemizi bu ikiliye borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz. Korku ve komediyi birleştirmede giderek daha başarılı olan ikili; V/H/S, Devil’s Due ve Southbound gibi ortalamanın altı diyebileceğimiz işlerde bulunurken Ready or Not ile bunu bozup kendi dillerini eserlerine yansıtmaya başladı. Ready or Not’da evlilik ile yeni bir aileye giriş fikrini esprili ve bir o kadar da gerici bir şekilde anlatan ikili, Scream ve Scream VI ile Wes Craven’ın kült hiciv serisini başarılı bir şekilde devam ettiriyor. Olpin ve Gillett’ın sıradaki projesinin ise 1981 yapımı John Carpenter filmi Escape from New York’un bir uyarlaması olması bekleniyor.