Mihail Nuayme: Metafizik arayışın ve Mehcer edebiyatının öncü isimlerinden

Mihail Nuayme
Mihail Nuayme

Beyrut’un Biskanti köyünde Ekim 1889 yılında doğan Mihail Nuayme, Hristiyan dindar bir aile içinde terbiyesini aldı. İlkokula kendi köyünde başlayıp sonrasında Çarlık Rusya’nın açtığı okulda devam etti. Hristiyan zümresine ücretsiz eğitim vermeyi amaçlayan misyoner bir bakışın açmış olduğu okuldaki eğitimi 1902 yılında son buldu. Ardından Filistin’de eğitime devam etti.

Dini düşünceleri giderek derinleşen Nuayme, Biskinta’da ölüm ve yaşam konuları üzerine düşünmeye başladı. “Bu dünyaya neden geldiğimizi, varlığın amacını, ölümü ve sonrasını” eserlerine taşıdı. Şiirlerinde genel manada yaşam ve ölüm temalarını kullanan yazar, duygusal şiirlerden uzak durdu. Varlığın amacını sorgulamaya başladıkça metafiziğe daha da yaklaştı. Kiliseye bağlılığı ve ahlâkî özellikleri sebebiyle Ukrayna’da eğitim görebilecek seçili birkaç öğrenci arasında yer aldı.

Ukrayna’ya eğitime gittiğinde kendini insanlardan soyutlayarak yaşamaya başladı. Tamamen iç dünyasıyla baş başa kalan Nuayme, Rus edebiyatına merak saldı ve Arap- Rus edebiyatı karşılaştırması yaptı. Yazara göre, Arap edebiyatçıları Rus yazarlar kadar ruha tesir edemiyordu. Özellikle Tolstoy’un eserlerine ilgi duyan yazar, Tolstoy’a ve kendisine yol gösterenin İncil olduğunu söyledi. Kiliselerin ve din adamlarının içinin manevi anlamda boş olduğunu vurguladı. 1911’de eğitimini tamamlayarak Lübnan’a geri döndü. Birkaç ay sonra ise Amerika’ya yolculuk yaptı.

Washington Üniversitesi hukuk ve edebiyat alanından diploma aldı. Amerika’dayken kısa süreliğine mason locasına katıldı. Herhangi bir cemiyete bağlı kalmamak adına oradan da ayrıldı. Amerika’da Halil Cibran ile tanışarak Mehcer (göç) edebiyatına yöneldi. Sâ‘atu’l-Kû kû (Guguklu Saat) isimli öyküsüyle Amerika’ya göç eden Arapların hikâyesine yer verdi. Gençlere, asıl mutluluğun öz vatanlarında olduğunu hatırlattı. Cibran’ın vefatı üzerine Mehcer edebiyatçılar birliği dağıldı. Yazar da 1932’de memleketine geri döndü.

Ülkesinde büyük bir merak ve sevgiyle karşılanan Nuayme’nin çevresi kısa zamanda genç yazar ve öğrencilerle doldu. Yıllarca gürültülü şehre maruz kalan ruhunu ve bedenini arındırmak istediğini dile getiren yazar, bir süre sonra Şahrûb’un eteklerindeki bir mağaraya çekildi. Günlerinin çoğunu orada geçiren Nuayme, yazın hayatına da orada kendine hazırlamış olduğu çalışma alanında devam etti. 1917 yılında yazmaya başladığı fakat çeşitli sebepler dolayısıyla 30 yıl sonra öz vatanında tamamlayabildiği “Kendini Arayan Adam” adlı eseri okurları tarafından en beğenilen kitapları arasında yer aldı.

Eserlerini Arapça ve İngilizce yayınlayan yazar, gazete ve dergiler için hikâye ve makaleler yazdı. Radyo programlarına katıldı ve pek çok ülkede konferanslar verdi. 1974 yılında tüm eserleri Dâru’l-‘İlmi li’l-Melâyîn yayınevi tarafından yayınlandı ve ardından yazın hayatından çekildi. 99 yaşında hayata gözlerini yumdu. Cenazesi uzun yıllarını geçirdiği mağaranın giriş kısmında yapıldı ve oraya defnedildi.

Dünyanın geçici ve aldatıcı olduğuna inanan yazar, ölümle son bulacak bir hayat için nüfuzunu dünyevî işlere kullanmadı. En büyük zenginliğin ölümsüzlük olduğunu savunan Nuayme, öz yaşam öyküsünü kaleme aldığı Seb’ûn isimli eserinde “Doğa, onu anlamasını bilenler için en iyi kitaptır. Bütün eğitmenlerin zirvesinde duran doğa, kendi sırlarını, engin bilgilerini kulak ve gözlerin ötesindeki araçları kullanarak bunları idrâk etmek isteyenlere cömertçesine aktarır.” diyerek doğaya dönmenin en büyük çare olduğunu vurguladı.

*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.