Mirac: Rap müziği bir dil işçiliği olarak görüyorum

Mirac adıyla bilinen Harun Dinç, Türk rap sanatçısı, söz yazarı ve bestecidir.
Mirac adıyla bilinen Harun Dinç, Türk rap sanatçısı, söz yazarı ve bestecidir.

Türk Rap müziğinin dil ile ilgisinierken dönemde kavrayan Mirac ileinsanoğlunun neden müziğe ihtiyaçduyduğunu, "söz"ün neden Rapmüzikten çekildiğini, eski ve yeniarasındaki ayrımı konuştuk.

Merhaba, öncelikle şu sorudan başlayalım isterim: İnsanoğlu neden tarihi boyunca müziğe ihtiyaç duydu?

Merhaba, bu sorunun cevabını anlamak için sanıyorum var olma, bilme ve bilinme gibi dürtüler üzerinde durmak lazım gibi geliyor bana. İnsan mağara duvarına resim yaptı. Hindistan cevizlerinden, hayvan derilerinden ritim çalgıları, hayvan bağırsaklarından telli çalgılar icat etti. Çünkü iz bırakmak istedi. Var olmak ve sonrasında bu varoluşunu başkalarına göstermek, dinletmek, bilinmek istedi. Hepsinin bir anlam arayışı olduğu kanaatindeyim ben. Hz. Davud'un mezmurlarının da bir müzikal olduğu söylenir. Tüm dini metinler de istisnasız müzikal bir yapıda seslendirilir. Düz nesir olarak, ahenksiz okunan bir dini metin yoktur.

İsyan müzikle dillendirilir.

İdeolojiler propagandalarını müzikle yaygınlaştırmaya çalışır. Şefkat ve sevgi müzikle aktarılır. Bebekler ninniyle, yani müzikle uyur. Develer, koyunlar müzikle güdülür; yavaşlar hızlanır. Bu ihtiyacın en temelde canlılık dediğimiz şeyle bir ilgisi olduğunu düşünüyorum. Ve canlılığın frekans dediğimiz titreşimlere karşı hassasiyeti kaçınılmaz. Bu sebeple müzik ve sanat hep hayatımızda, hep de öyle olacak.

Mozole Mirach’tan Mirac’a geçtiniz. İsminiz değişti. Bu isim değişikliğine sebep olan şeyler nelerdi? Çünkü rap camiasında çok az örneği var bu durumun. Bir arayışın nihayete ermesi diyebilir miyiz bu isim değişikliği için?

5 Ocak 1987 yılında Tekirdağ ‘da doğan Mirac, lise öğrenimini Tekirdağ Namık Kemal Lisesinde tamamladı.
5 Ocak 1987 yılında Tekirdağ ‘da doğan Mirac, lise öğrenimini Tekirdağ Namık Kemal Lisesinde tamamladı.

En basit sebebi Mozole Mirach isminin zor okunuşuydu. Akılda kalıcılığının da çok düşük olması beni buna yönlendiren sebeplerden bir tanesiydi. Eğer biraz daha karmaşıklaştıracak olursam, Mirac oluş sürecimi bir uzay yolculuğuna benzetebilirim. Roket yukarı doğru çıkarken önce ateşleyicileri, sonra yakıt tanklarını, sonra ana gövdeyi geride bırakır. En sonunda küçücük bir kapsülle yolculuğuna devam eder. Bu benim için, iç yolculuğumdaki yalınlaşmanın, sadeleşmenin, ağırlıklardan kurtulmanın dış dünyamdaki projeksiyonu, bir nevi sonucu oldu diyebilirim. Güzel söylediniz, "arayış" benim hayatımın genel başlığıdır. Fakat üzücüdür ki arayışın nihayeti olmaz. Aramanın bizzat kendisi amaçtır. "Aramakla bulunmaz ancak bulanlar da arayanlardır" demiş eskiler. Biz de söz dinleyip aramaya devam ediyoruz. Çünkü bu hayatta bundan başka bildiğim pek fazla şey yok.

Aslında eski-yeni tabirini çok sevmiyorum. Fakat Rap müzik için kullanmak zorundayız sanırım bu tabiri. Siz "eski okul"a mensupsunuz, ben iyi bir dinleyici olarak "eski okul"daki Rap sanatçılarının gerçeğin kıyısında dolaştığını düşünüyorum. Yeni okuldakiler için bunu söylemem mümkün değil ne yazık ki. Nedir bu ayrımın sebebi, sanırım bu biraz da sosyolojinin konusu… Neler söylersiniz?

Evet, eskiler lirikal kaliteye daha fazla önem veriyordu. Birçok Rapçi aynı zamanda fena sayılmayan birer şairdi. Hayatlarımıza dair, topluma dair hepimizin ruhuna dokunacak bir şeyler anlatmak bizim müziğimizin ana mottosuydu. Benim için hâlâ da böyle. Fakat ana akım olan, ticari hâle gelen her şey gibi Rap müzik de bu dönüşümden nasibini aldı. Nuri Bilge Ceylan filmleri gibi olan Rap şarkıları günümüzde ucuz komedilere evrildiler. Ucuzlayan yaygınlaşır. Yaygınlaşan ucuzlamaktan kendini alıkoyamaz. Sanırım ben fantezi peşinde koşanlardanım. Bir şekilde ucuzlamadan müziğimi, yani mesajımı yaygınlaştırmaya çalışıyorum. Umarım başarabilirim.

13-14 yaşlarında bağlandığı hiphop kültürüne önce graffiti sanatıyla dahil oldu.
13-14 yaşlarında bağlandığı hiphop kültürüne önce graffiti sanatıyla dahil oldu.

Bu müziğe yıllarını vermiş biri olarak Rap müziğin bu yükselişini ön görüyor muydunuz?

Bir yerde patlak vereceğini en başından beri öngörüyordum çünkü bu Amerika'da, Fransa'da ve Almanya'da oldu. Oradaki olan akımlar ister istemez bir süre sonra buraya da sıçrıyor. Fakat sorun şu ki bizler Boombap denen Old scholl Rap’i ana akım hâline getiremedik. Fransa ve Almanya'da eski okul rap de dönemlerinde mainstream olabildi. Listelerde kendine yer bulabildi. Biz de sadece Ceza, Rap’in kendisinden ziyade tek başına bu başarıyı elde edip adından söz ettirebildi.

Siz ve sizin dönemdekiler bütün imkânsızlıklara rağmen Türkiye’ye özgü bir rap müziğin peşinde koşuyordunuz. Şimdi ise "kadın, uyuşturucu ve alkol" üçgenine sıkışmış bir Rap var karşımızda… Türkiye’ye özgü rap müzik modeli neden sekteye uğradı?

Dünya büyük bir köy. Artık trendleri sosyal medya belirliyor. Dünyanın bir ucundaki trend eşzamanlı olarak Türkiye'de de zirveye çıkıyor. Dünyada kadın, uyuşturucu, alkol, lüks markalardan bahsetmek para etti, bir kısım Türk Rapçiler de artık para kazanamamaktan konseptlerini değiştirdiler. Gerçekten trendi birebir uygulamadan yüksek rakamlı dinlemeler elde etmek çok zor. İnsanların kulakları farklılıklara aşırı kapandı. Sadece sanatçı isimlerinin değiştiği aynı tondaki, aynı ritimdeki şarkıları dinleyip duruyor gençler. Pop'u bu yüzden yıllardır eleştirmiyor muyduk? Aynı sözlerin aynı ritimlerin dönüp durduğu bir müzik olduğu için…

Şimdi ne yazık ki Rapçiler aynı hataya düştü. Fakat unutmayalım ki Pop bu yüzden öldü. Bunu gördük. Tarih asla affetmez. Bahsettiğiniz Türkiye'ye özgü rap müzik modelini geliştirmeye yönelik çalışmayan Rapçiler kendi mezarlarını kazıyorlar. Bizim dilimizin en önemli özelliği şiirsellik. Şiirsel olmayan kalıcı olamaz.

Sizin şarkılarınızı dinlediğimde hep "hak ettiği yerde değil" diyorum. Siz de zaman zaman bu cümleyi kuruyor musunuz? Kendinizden feragat etmediğiniz için mi yaptığınız müziğin kalitesine rağmen göz önünde değilsiniz?

Uzun bir dönem bu sanatla uğraştı ve o dönemler Blue Jean dergisinde Tunç “Turbo” Dindaş’ın hazırladığı graffiti sayfalarında Co2-Nore tag’iyle bolca boy gösterdi.
Uzun bir dönem bu sanatla uğraştı ve o dönemler Blue Jean dergisinde Tunç “Turbo” Dindaş’ın hazırladığı graffiti sayfalarında Co2-Nore tag’iyle bolca boy gösterdi.

Kabaca yukarıda bahsettiğim sebeplerden ötürü, yani trendlerle çok barışamadığımdan dolayı çok göz önünde değilim sanıyorum. İnsanların beni arayıp bulmaları gerekiyor. Bu pek kolay değil, çünkü vitrin çok kalabalıklaştı. "Hak ettiğim yerde değilim" sözü ise hayat felsefeme aykırı olur (gülüyor). Olmam gereken yer burasıymış şu an için diyelim. Yarın ne getirir bilinmez. Kendimden belli ölçülerde feragat ediyorum aslında. Yani oturup en eski boombap ritimler dizmiyorum. Zamanın ruhundan beslenmeyen çağdaş olamaz. Bu sebeple güncel soundlardan elbetteki besleniyorum. Hoşuma giden işler bile var. Fakat lirikal olarak güncel müziği tasvip edebilmem ve bu konuda kendimden feragat edebilmem mümkün değil. İnsanlara manalı ve mantıklı, şiirsel bir dil sunmayacaksam müzik yapmamın pek de bir anlamı kalmıyor.

Sizin iyi bir okur olduğunuzu tahmin ediyorum. Liriklerinizden bu belli. Rap müzik ve şiir arasında sürdürülebilir bir ilişki olduğunu düşünüyor musunuz? Neler okuyorsunuz, müziğinizi hangi diğer sanat dalları ayakta tutuyor?

Son 10-12 yıldır oluşturduğum -biri büyük iki kütüphanem var. Kendi müziğim için Yunus Emre Divanı ve Mevlâna’nın Mesnevi’si beni derinden etkilemiştir. Serbest şiiri, halk şiirini, deyişleri çok seviyorum. Hikmet dolular. Bunun dışında Tasavvuf külliyatları, roman, biyografi ve akademik metinler okumaktan büyük keyif alıyorum. Sinema beni çok fazla besliyor mesela. Sinemaya olan sevgim ve merakım beni, kliplerimin senaryolarını yazacak, yönetecek, kurgulayacak hatta renklendirecek bir durumun içinde bıraktı.

Fotoğraf çekmeyi pek sevmesem de video çekmeye bayılıyorum.

Sık sık evde bir şeyler çeker ve kurgularım. Bu durum şarkı kurgulamamı da şüphesiz besliyor. Ama sanırım giderek kompleksleşiyorum. Günümüzde basit olan kazanıyor (gülüyor).

İlk demolarını “Mozole Mirach” sahne ismiyle 2003 yılında henüz 16 yaşındayken kaydetmeye başladı.
İlk demolarını “Mozole Mirach” sahne ismiyle 2003 yılında henüz 16 yaşındayken kaydetmeye başladı.

Bize üç şarkı ismi vermenizi istesek, sürekli tekrarladığınız üç şarkı?

MFÖ - Adımız Miskindir Bizim’i dinlemesi ruhani bir ayine dönüşmüştür benim için. Aralıklar vererek fakat yıllardır dinlerim. Bir de dönüp dolaşıp Röyksopp - The Fear şarkısını dinlerim. Ruhumu esir alan inanılmaz bir şarkıdır. Son olarak dinlemek çok canımı acıtsa da Eatliz - Lose this Child kendimi üzmek istediğimde mutlaka klibiyle birlikte izlediğim bir şarkıdır. Bu listeye alınacak daha çok şarkı var ama sanırım burada kesmek zorundayım.

Son olarak, Mirac bizi hangi projeler için bekletiyor?

Başladığım bir albüm var onu bitirme hedefindeyim. Mozole Mirach pt. 1 yayınlandı. Her bölümde 3 şarkı var. Dört part yayınlayıp 12 şarkıda bu partları bitirmek istiyorum. Ardından 4 part'ı tek bir albümde toplamak için 1 single ilave ederek tüm şarkıları tek cover altında birleştirip 13 şarkıya tamamlama fikrim var. Tâbi bu şarkılara da çekebildiğim kadar fazla klip çekmek istiyorum.