Modern bir enfeksiyon: Byung-Chul Han

Byung-Chul Han.
Byung-Chul Han.

Byung-Chul Han, yerkürenin çekik gözlü filozofu. Aslen Koreli. Almanya’da yaşıyor burada akademik dersler veriyor ve Almanca yazıyor. Biyografisine dair bilinenler, bir türkünün kedersiz nakaratlarından bile kısa. Özellikle ekranlarda boy göstermeyi medyatik olmayı reddediyor. Chul Han’ı yazdıklarının dışında bir çerçeveye oturtmak epey zahmetli bir iş. Chul Han, felsefenin alet edevatını sosyolojiye devrettiği bir dönemde felsefe yapan bir isim. Öznenin parçalandığı geç modern dünyanın parçalı bireysellikleri üzerine kafa yorup toplumsal çıkarımlarda bulunan bir düşünür... Mevcut yaşanılan gerçekliğe getirdiği farklı ve yerinde bakış açısı onu hem popüler hem de itibarlı bir mevkiye yükseltti çok kısa bir zamanda.

Chul Han, güncel dünyayı “şeffaflık toplumu” isimlendirmesiyle tanımlar. Bu aynı zamanda performans ve performansın bitimiyle birlikte yorgunluk toplumudur. Performans toplumu meli/malı diyen disiplin toplumunun aksine becerebilmek anlamında ebilir/abilir’in egemenliği altındadır. Bireyler kendilerinin girişimcisidir. Sömürü dışarıdan değil kişinin kendisinden gelir. Bu yüzden şiddeti daha yoğun ve görünmezdir. Chul Han’ın şeffaflık toplumu aynının cehennemidir. Başka olmaya çalıştıkça aynılaşan parçalı özneler, birer istatistik malzemesidir. Tekil anlamları buharlaşmıştır. Kategorilere girebildiği kadar varlık iddiasında bulunabilir. Chul Han’ın tabiriyle şeffaflık sanıldığının aksine güveni ortadan kaldıran bir şeydir. Daha doğrusu şeffaflık talebi zaten güvenin okunmakta olan selasıdır. Bu yüzden güvenin yitirildiği toplumsallıkta şeffaflık boy gösterir. Oysa ki insan kendisi için bile şeffaf değildir. İnsan ruhunda egonun kendisiyle uzlaşmasını engelleyen bir yarık mevcuttur. Bu sebeple en çok kendimize yalan söyleriz daima. En fazla kendimizi kandırırız hep.

Chul Han bir muhalif mi? Muhakkak. Ama onun karşı koyuşu bir eleştiri nosyonunu üzerinde taşımaz. Sadece bakar görür ve gördüğüyle arasına mesafe koyar. Onun reddedişi bundan ibarettir. Ona göre din borçtan kurtarmayla iş görür oysa kapitalizm sadece borçlandırır. Köleliği pazarlar. Neoliberal mantıkta özgür birey sermayenin cinsel organıdır. Özgür birey özgürlük simülasyonunun vatandaşı olarak tanımlanır Chul Han’da. Tüketim ve devrim birbirini dışlar. Tüketenin itiraz yeteneği budanmıştır. Sadece iliştirilmek özgürleştirir. İnsanı “bağ”lar özgür kılar. İlişkisizlik kaygı ve huzursuzluktur. Özgürlük ilişkilere özgü bir sözcüktür. Sevgi özgür kılar. Kalp, demokrasinin bir organı değildir. Demokrasi, Yahudi’yseniz ve âşık değilseniz işe yarar bir şeydir.

2010'da yayımlanan Yorgunluk Toplumu adlı kitabı ile ünledi.
2010'da yayımlanan Yorgunluk Toplumu adlı kitabı ile ünledi.

İkili ilişkilere ve duygusal dünyaya dair dikkati de çok çarpıcıdır Chul Han’ın. Mesela duygular miyoptur onun nazarında. Mutluluk dayatması tüm dünyada caridir ve üretim bandı internettir. Eşikler acı ve tutkuya yol açarlar ama bir yandan da mutlu ederler. Acıya duyarlı olmayan insan derin mutluluğa kapısını kapatmıştır. Anlatımı başlatan acıdır. Bugün anlatı sonrası bir dönemi yaşıyoruz Chul Han’a göre. Oysa anlatım değil, sayımdır hayatımızı belirleyen. Dijitalleşme bir anestezi uygulamasıdır. Acıyı sıfırlar. Liberal iktidar bireyi itaatkâr değil, bağımlı yapar. Melankoli, insanın kendisiyle hastalık derecesinde bozulmuş ilişkisidir. Melankoli günümüzde demokratikleşerek depresyona dönüşmüştür. Depresyon narsisist bir hastalıktır. Çarpıtılmış bir kendini referans almadır.

Chul Han’ın insana ve dünyaya dair büyük gerçeklere varma gibi bir iddiası yoktur. Çünkü büyük gerçek yoktur. Çoktan aramızdan ayrılmıştır o. Kaybettiğimiz ama bulma ümidiyle yaşadığımız bir eşya değildir gerçek. Zamana, mekâna, aşka, ölüme hep bu bilinçle yaklaşır Chul Han. Zamanı anlamlı kılan şey aynının sonsuz tekerrürü değil değişim olasılığıdır. Mesafeleri kaldırmaya yönelik her girişim insanla yeryüzü arasındaki mesafenin de giderek artmasına yol açar. İnternet ve e-posta coğrafyayı ortadan kaldırır. Modern yaşam insanı, yeryüzünden mahrum bırakır. Aşk bir imkân değildir. Bizim inisiyatifimize bağlı değildir. Bir temeli yoktur. Bize aniden gelir ve bizi incitir. Her şeyin projeden ibaret olduğu becerebilmenin egemenliğindeki başarı toplumunda ise incinme ve tutku olarak aşka geçit yoktur.

Han'a göre hiperaktivite, borderline, depresyon ve bitkinlik gibi psikolojik rahatsızlıklar günümüz toplumlarını şekillendiren durumlardır
Han'a göre hiperaktivite, borderline, depresyon ve bitkinlik gibi psikolojik rahatsızlıklar günümüz toplumlarını şekillendiren durumlardır

Chul Han hangi meseleyi irdelerse irdelesin hep insan ruhunun topolojisiyle ilgilenir, görünmeyi tercih eder. Dönüşüm/değişim süreçlerindeki matematiğin çetelesini çıkarmaya uğraşır. Bugünü anlamayı dünden başlatır. “Hızlanan gerçeklik, olmaktan çıkar gerçeklik parçasına dönüşür.” der. İnsan ruhu sürekli ışık altında kalırsa tükenişi başlar. Enformasyonun artması daha iyi kararlar vermemizi sağlamaz. Daha bol imkânlar daha yaşanmaya değer bir hayat vaat etmez. Yaşadığımız dünya, değerlerin negatifsizleştirildiği bir dünyadır. Steril hijyenik ve hastalıklı bir dünyadır. Bu dünyada “like” dijital amindir. Like’a tıklarken kurulu düzene tabi kılarız kendimizi. Sessiz kalamadığımız için iletişim kurmak zorunda kalırız. Dilin spamlaşmasına engel olmak imkânsızlaşmıştır. Düşünme ve ilham boşluğa gerek duyar. Görmeden boşluk bırakmayan aşk; pornografi, bilgide boşluk bırakmayan düşünce; hesaplamadır. Şeyler karanlıkta değil, aşırı ışık altında kaybolur.