Necib Mahfuz'un Kahire'si

Kahire, Mısır'ın başkenti, Arap dünyası ve Afrika'nın en büyük kentidir.
Kahire, Mısır'ın başkenti, Arap dünyası ve Afrika'nın en büyük kentidir.

Sigara, şekersiz kahve ve takım elbise. Ve tabi bir de Kahire. NecibMahfuz’un hayatının özeti. Yaşadığı hayatı bir şehirden devşirdiğini biliyorduMahfuz. Zaten hiç saklamadı bunu. Kahire’nin dar sokaklarında onunkaleminden geçerek hayat bulacak nice hikâyeler saklıydı. Binbir geceboyunca devam ederek hayat kurtaran o efsunlu, bitimsiz, sırlı hikâyeler.Şehrazad eğilip kulağına fısıldamıştır mutlaka; Kahire’nin canı, Nil’in berrakkalbine emanet edildiği gün bağışlanmıştır. Oysa Mahfuz’un canı, doğduğugünden beri Kahire’ye bağlı, Kahire’nin beş bin yıllık kaderine.

Sokağın diline yaslanarak söylediği halk şarkılarından hiç vazgeçmedi. Bir yazarın, kanına karışarak büyüyen o yalazlanmış kelimeleriyle yazdığı, terkisi aşk dolu şarkılardı bunlar. Anlatıcı çilingir değildir ve saklı duran hayattır aslında. Sokağa bakmasını bilen herkesin gördüğünden pay alır yazar. Öyleyse edebiyatın tam ortasında yankılanan sesiyle hatırlayacağımız bir tanıktır hayat. Mahfuz’un ses evreninden, sesinden düşen kalemiyle, çöl rüzgarlarıyla yıkanmış yorgun bir Kahire.

Necib Mahfuz, 1988 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Mısırlı yazardır.
Necib Mahfuz, 1988 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Mısırlı yazardır.
Necib Mahfuz şiddetli bir Kahire aşığıdır.

Aralık 1911’de ümmi bir annenin oğlu olarak gözlerini açtığı el-Cemâliyye semtinden başlayarak, sonsuz bir arzuyla sevmeye devam edecektir bu kumlu şehri. Ölünceye kadar, son nefesinde bile. Necip Mahfuz kalemini eline aldığında, okurunu hiçbir mesafe gözetmeksizin Kahire sokaklarında dolaştırmaya başlar. Gözünüzün yorulduğunu anlayınca bir kahvehaneye oturup soluklanmanıza izin verecektir mutlaka. Hayat roman sayfalarından sızarak içeriye dalar hemen. Kahire’yi en çok kahvehaneleri üzerinden görüp, anlamaya gönül indirmiştir Mahfuz. Yaşamayı sevmiştir yani.

Sigara, şekersiz kahve ve takım elbise. Hep aynı köşede. Uzun uzun dalarak sokakta olanlara. Düşünceli çoğu zaman. Ve neşeli. Herkesle sohbet ederek, şekersiz kahvesini yudumlayarak, günlük gazetelerini okuyarak ve eline kalem dahi almadan onlarca roman yazarak "yaşar" bu bereketli insan evreninde. Konuşmadan anlatan yüzlerden, hayal gücünü kışkırtan hikâyelerden ve kırılmış bakışlardan beslenerek, romanlarına sığmayacak kadar zenginleşecektir. Evinden çıkıp kahvehaneye yürümenin diğer adıdır hayat. Mahfuz’un "kahvehaneler bize, Doğu’ya özgür yerlerdir, dostlarımızı orada tanırız" cümlesi de Kahire’nin ta kendisidir.

Büyük bölümü Nil Nehrinin doğu kıyısında, nehrin Reşid ve Dimyat kollarına ayrıldığı noktanın biraz aşağısında yer alır.
Büyük bölümü Nil Nehrinin doğu kıyısında, nehrin Reşid ve Dimyat kollarına ayrıldığı noktanın biraz aşağısında yer alır.
  • Şu tarif de onun "Kahire her zaman Mısır’ın kültürel kalbi oldu. Tüm ülkenin nabzını bu şehir belirliyor. Bizimkisi benzersiz bir başkent. Modern Mısır’ın tarihi bu sokaklarda biçimlendi. Mısırlıların hayatlarına dair her ne varsa, yoksulluk, kalabalık, gelişme ve ilerlemeye yönelik fikirler, yabancıların istilasına direniş, hepsi Kahire’de toplanıyor. Kahire’nin öykülerime fon oluşturması çok doğal."
Büyük bölümü Nil Nehrinin doğu kıyısında, nehrin Reşid ve Dimyat kollarına ayrıldığı noktanın biraz aşağısında yer alır.
Büyük bölümü Nil Nehrinin doğu kıyısında, nehrin Reşid ve Dimyat kollarına ayrıldığı noktanın biraz aşağısında yer alır.

Kahire’nin ruhunu betimleyen iki değişmez karakterden bahsedebiliriz: Kaos ve sakinlik. Herkes ve her şey yavaşlığa ayarlıdır bu şehirde. Servisler, memurlar, garsonlar, devlet daireleri, gişeler, taksiciler ve tüm insanlar yavaşlık konusunda aynı istikamete bakarlar. Acelesi yoktur kimsenin. El birliğiyle Kahire’yi yavaşlatarak zamana meydan okumanın bir yolunu aradıklarını bile düşünebilirsiniz. Ama aynı zamanda kaosun içinde, dev bir keşmekeşin ortasında, korna denizinde yüzen bir trafiğin, çarşıdaki insan kalabalığının, bağrışın, cümbüşün ve hareketin ortasındaki Kahire’yi de görebilirsiniz. İkisi de Kahire, ikisi de Necib Mahfuz. Tasarlanmış bir kaos ve kana karışan bir yavaşlık.

Mahfuz’un çocukluğu 1919 Devrimi’ne rastlar.

Kalbinin üzerinde devrimin izleri kalmıştır. Siyasi değil kültürel izlerdir bunlar. Ama en çok elbise dikmek için evlerine gelen kadınların sohbetlerine kulak vererek tanır Kahire’nin hikâyesini.

  • Roman kahramanına söylettiği hal şöyledir: "Sokağımızın her köşesinde bulunan kahvehanelerdeki şairler sadece kahramanlık çağlarını anlatırlar ve güçlüleri mahcup edebilecek şeyleri ortalıkta anlatmaktan kaçınırlar. Şarkılarında vekilharç ile çetelerini, sahip olmadığımız adaleti, tatmadığımız merhameti, görmediğimiz saygınlığı, var olmayan dindarlığı ve adını bile duymadığımız dürüstlüğü överler."
1300 yılı aşkın süredir aynı alanda, aynı adla yer alan kent, Doğu ve Batı'nın, eski ile yeninin gelişigüzel bir bileşimini yansıtır.
1300 yılı aşkın süredir aynı alanda, aynı adla yer alan kent, Doğu ve Batı'nın, eski ile yeninin gelişigüzel bir bileşimini yansıtır.

Kahire’yi ortadan ikiye bölen bereketli yaşam kaynağı Nil’in kolları gibi kucaklar hayatı Mahfuz. Kalemini her daim sesiyle bilediği Ümmü Gülsüm’ün bu şehrin ruhu olduğunu bilir, kızına da Ümmü Gülsüm adını vermesi anlaşılır bu yüzden. Her cuma akşamı Kasr el-Nil'de genç yazarları ve onların Kahire’sini dinlemeye gitmesinin uzunca anlamları… 1957 yılında tamamladığı Kahireli bir tüccar ailenin üç kuşağını anlattığı efsanevi yapıtı; "Kahire Üçlemesi" (Saray Gezisi, Şevk Sarayı, Şeker Sokağı) ile Kahire’nin anahtarını okurlarına sunan Mahfuz, bu anahtara talip olan herkes için aynı yolu öneriyor: Sokağı dinleyin, insan’a kulak verin ve hikâyeye inanın.

Necib Mahfuz’un duygu evreninde, Ali Baba Kahvehanesi, Kuştimur Kahvehanesi, Arabî Kahvehanesi, Karnak Kafe, Cebelavi Sokağı, Midak Sokağı ve el-Fişavi Kahvehanesi, aynı Kahire’nin başka mekanları olarak yerli yerinde bekliyorlar. Hangi mekân gerçek, hangisi kurgu? Galiba bir önemi yok bunun. Mahfuz’un Kahire’si; kaos ya da sessizlik, Nil ya da ölüm, ezan sesi ya da Ümmü Gülsüm.