Nereye Kaçsak?

Nereye Kaçsak ekibi
Nereye Kaçsak ekibi

Hayatın izlerini gezerek, görerek, yeni diyarlara yelken açarak takip eden bir ekip “Nereye Kaçsak?”. Onlar gezerek aslında kendilerini, iç dünyalarını keşfediyorlar. Zaman onlar için yolda akıp giden bir kavram…Tüm bunlarla yetinmeyip nereyekacsak.com sitesinde tüm gözlemlerini anlatıyorlar. Skyroad olarak özgür ruhlara “keşf-i âlemi” sorduk…

“Nereye kaçsak” ekibi kimlerden oluşuyor? Kim kimdir?

Tuğçe Durak: Ekibimiz ben (Tuğçe Durak), Orçun Dalarslan, Sena Öcal, Buket Ceylan, Erdem Şirin, Polat Yapıcılar ve yeni katılmış olan arkadaşımız Yavuztan İnam’dan oluşuyor. Ben Yeditepe Üniversitesi’nde Tercümanlık okudum. Masif ağaçtan ev aksesuarları ve mobilya üzerine, Wernik Atelier adında bir şirketim var.

Orçun Dalarslan: Dokuz Eylül İşletme mezunuyum, İzmirliyim. Benim asıl mesleğim marka yönetimi ancak iki sene önce kurumsal hayatı bıraktım. Şu an sadece seyahat yazarlığı yapıyorum.

Buket Ceylan: Yeditepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü’nden mezun olduktan sonra Londra’da Finans üzerine master yaptım. Ben de seyahat yazarlığı yapıyorum.

Yavuztan İnam: Ben de Yeditepe Üniversitesi’ndenim, Sanat Yönetimi mezunuyum. Kişisel antrenörlük yapıyorum, bir dönem profesyonel olarak basketbol oynadım. Ekstrem sporlara çok düşkünüm. Bunun dışında resim, müzik ve seyahat hayatımın büyük bir bölümünü oluşturuyor.

Sena Öcal: Asıl işimin ne olduğunu ben de şahsen çözemiyorum. Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Hukuki danışmanlık şirketinde çalışıyorum. Müzikle olan aşkım da var bir kenarda. Onun dışında gezmeye vaktim olduğunda bu fırsatı nereyekacsak. com ekibi ile değerlendiriyorum çünkü gezmeyi, yazmayı ve bu ekibi çok seviyorum.

Erdem Şirin: Üniversite eğitimimi turizm alanında aldım ancak okul biter bitmez hobim olan fotoğrafı, profesyonel işim haline getirdim. nereyekacsak. com için fotoğraf ve video çekiyorum. Tam bir Ege aşığıyım.

Orçun: Polat şu anda aramızda değil, o yüzden ben cevap vereyim onun adına da. Toronto’da yaşıyor, orada müzisyenlik yapıyor.

Orçun Dalarslan
Orçun Dalarslan

“Nereye kaçsak” fikri nasıl gelişti? Hikâyenizi anlatabilir misiniz? Grubu oluştururken amacınız neydi?

Orçun: Ben öğrenciyken, ilk paramı kazandığımdan beri seyahat ediyorum. İnsan o kadar seyahat edince görüp yaşadıklarını paylaşma ihtiyacı da hissediyor. Ama tabii çevrenizdeki insanlar bir şekilde bundan sıkılabiliyor. Bu yüzden bir internet sitesi açıp, gördüklerimi burada paylaşmaya karar verdim. Sonrasında zamanla seyahate ilgisi olan arkadaşlarım da katılmaya, gidip gördükleri yerleri sitede paylaşmaya başladılar. Yani planlı bir şey değildi, zamanla benzer ilgileri olan, benzer bir yaşam tarzına sahip arkadaşların buluştuğu bir platform oldu nereyekacsak.com…

Tuğçe: Ben de kendimi bildim bileli seyahat ediyorum. 30’dan fazla ülke ve sayısız şehir gezdim. İlk yurtdışı seyahatim, 11 yaşımdayken tek başıma Amerika’da 3 ay bir ailenin yanında dil okuluna gitmekle oldu. Ortaokulu bitirir bitirmez de öğrenci değişimiyle Brezilya’da bir ay kaldım. Sonrasında her yaz farklı ülkelere dil okullarına gitmeye devam ettim. Aralarda da ailemle ya da arkadaşlarımla kısa tatillere çıkıyordum. Orçun’la ve nereyekacsak. com’la tanışana kadar bunları yazıya dökmek aklıma gelmemişti. İnsanlar yaşanmış hikâyeler dinlemeyi ya da okumayı severler çünkü bu şekilde çoğu şeyi gözlerinin önünde canlandırabilir ve kendilerini hikâyenin kahramanı yapabilirler. Biz de bunu yapmayı amaçlıyoruz. “Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” sorusunun cevabı neden “C şıkkı: İkisi de!” olmasın ki?

Buket Ceylan
Buket Ceylan

Gezi planlarınızı nasıl yapıyorsunuz? Kim ne zaman, nereye gidip görecek nasıl karar veriyorsunuz?

Buket: Aslında tamamen kendiliğinden gelişiyor. Bir whatsapp grubumuz var. Aramızdan birisi plan yapıyor; şu tarihlerde şuraya gideceğim, şu otellerde kalacağım, şu kadar maliyeti olacak, katılmak isteyen var mı diye soruyor ve bu şekilde gelişiyor…

Sena: Sonrasında zaten o tarihlerde müsait olan herkes dâhil oluyor. Hatta başka arkadaşlarımız da katılıyor ve 10-12 kişilik gruplar halinde seyahat ediyoruz bazen.

Erdem: Bazen sadece 2-3 kişilik küçük gruplar halinde de gittiğimiz oluyor.

Orçun: Mesela Polat, Kanada’da yaşıyor. Senede 1-2 defa geliyor Türkiye’ye. Ancak geldiği zamanlarda bize katılabiliyor ya da mesela o direkt Kanada’dan geliyor gideceğimiz yere.

Rota seçimleri yaparken öncelikleriniz neler?

Tuğçe: Birçoğumuz artık Avrupa’nın belli başlı yerlerini gördüğü için daha otantik, farklı ya da az bilinen yerlere gitmeyi tercih ediyoruz.

Orçun: Mesela geçen kış Buket ile Kuzey Kutbu’na, Svalbard’a gittik. Bu hem bizim için unutulmayacak bir deneyimdi, hem de birçok kişi Svalbard’ı ilk defa bizden duydu.

Yavuztan: Arkadaşlarımı şimdi Ronaldo’nun memleketi Madeira’ya gitmeye ikna etmeye çalışıyorum mesela. Atlas Okyanusu’nda, Portekiz’e bağlı bir ada. Sörf gibi ekstrem sporlar için de çok uygun bir doğası var.

Sena: Yurtiçinde de bu ara Karadeniz’e takmış durumdayız. Geçtiğimiz aylarda Buket’le Orçun Rize’deydi, biz katılamadık. Bu yüzden gelecek ay Giresun’a bir gezi düzenlemeye karar verdik.

 Seyahat etmeyi vakit ayırmak gereken bir unsur olarak görmüyoruz.
Seyahat etmeyi vakit ayırmak gereken bir unsur olarak görmüyoruz.

“Gezmek” başlı başına maliyet gerektiren bir konu, tabii gezmek için de belirli bir zaman ayırmak gerekiyor. Bu iki unsuru nasıl oluşturuyorsunuz?

Sena: Aslında maliyet kısmına çok takılmamak gerekiyor. Burada bütçe kısmı sadece konforunuzu artırıyor. Yani ne kadar çok paranız varsa, o kadar rahat seyahat edebiliyorsunuz. Günümüzde artık çok ucuza biletler bulunabiliyor. Konaklama için de her bütçeye uygun seçenekler var.

Tuğçe: Zaman konusuna gelecek olursak, birçoğumuz zaten freelance işler yapıyoruz yani vakit konusunda esneğiz. Seyahat etmeyi vakit ayırmak gereken bir unsur olarak görmüyoruz.

Buket: Hafta sonu yaşadığım şehirde harcayacağım aynı parayı neden başka bir şehirde harcamayayım? Çoğu insan kazandığı parayla kendilerine yeni bir şeyler alır. Kimi ayakkabı kimi elektronik eşya, kimi elbise, çanta... Biz ise bilet alırız. Artık bir çift ayakkabı fiyatına gidiş dönüş uçak bileti alınabiliyor.

Orçun: Ben mesela şu anda yalnızca seyahat yazarlığından ve danışmanlığından para kazanıyorum. Benim ofisim, bilgisayarım. Gittiğim her yere yanımda götürüyorum. Ama kurumsal hayattayken Cuma akşamdan yola çıkıp Pazar günü döndüğüm seyahatlerim çok oldu ya da hafta sonu tatilini 1-2 günlük izinlerle birleştiriyordum.

Orçun Dalarslan
Orçun Dalarslan

Web sitenizin size ne gibi katkıları oldu?

Orçun: Şahsen bana çok katkısı oldu. Bu sayede hobimi işime çevirmiş oldum. Günlük ortalama 2500 tekil kullanıcı ziyaret ediyor. Yani bu aylık yaklaşık 75 bin kişi demek. Bu bilinirliğinizi de artırıyor. Instagram hesaplarımızda takipçi sayımızı artırıyor. Yolda artık insanlar tanımaya başlıyor.

Buket: Tanıdığımız ya da hiç tanımadığımız insanlar, bir yere gidecekleri zaman bizden fikir alıyorlar, danışıyorlar. Onlara yardımcı olmak manevi bir tatmin sağlıyor.

Yavuztan: Aynı zamanda gittiğimiz yerleri takip eden takipçiler bize önerilerde bulunuyor, hele oranın yerlisiyse normal bir turistin keşfedemeyeceği yerel mekânları bizimle paylaşıyor. Bir şehirde ya da ülkede turist gibi değil de yerlisiymiş gibi gezmek, bir gezginin en büyük avantajıdır bence.

Sena: Aynen öyle. İstanbul’a gelip Sultanahmet, Ayasofya, Taksim Meydanı arasında gezen ve ülkelerine döndüklerinde İstanbul’u gezdim diyen turistten mi İstanbul ile ilgili tavsiye alır ve hikâyelerini dinlersiniz yoksa Kanlıca’ya gidip sahile karşı yoğurt yemiş, Balat’ın rengârenk evleri arasında kaybolmuş, Emirgan’da kahvaltı ettikten sonra sahil yürüyüşü yapıp Galata’nın sahaflarında kaybolmuş olandan mı?

Biz “tatil” yapmıyoruz, seyahat ediyoruz.
Biz “tatil” yapmıyoruz, seyahat ediyoruz.

Grup olarak, özellikle “kafa dengi” arkadaşlarla seyahat etmek nasıl bir his? Yaşanılan güzel anılarınızdan bahseder misiniz?

Sena: Gerçekten seyahat edeceğiniz insanların uyumlu olması çok önemli. Biz öyle bir ekibiz.

Buket: Bir yere gittiğimizde olabildiğince her yerini görmeye, oraya özgü her yemeği tatmaya, en özel yerlerini keşfetmeye, en kuytu sokaklarını didik didik arşınlamaya çalışıyoruz. Örneğin son seyahatimiz olan Yunan adaları turumuzda yalnızca en bilinen plajlarda yüzmek yerine daha üstümüzdeki su kurumadan denizden çıkıp günde beş plaj gezdiğimiz oldu. Plajların hepsini görmek istedik. Kısacası gittiğimiz yerlerin altını üstüne getiriyoruz.

Erdem: Yani herkesin tatil anlayışı bizim gibi değil. Aslında olay bu cümlede çözülüyor. Biz “tatil” yapmıyoruz, seyahat ediyoruz.

Yavuztan: Bizim tatiller eve dönüp de ayaklarımızı koltuğa uzatınca başlıyor.

Eylül ayında Giresun’un enfes doğasını keşfedeceğiz.
Eylül ayında Giresun’un enfes doğasını keşfedeceğiz.

“Nereye kaçsak” gelecekte neler planlıyor? Yakın gelecekteki seyahat planları neler?

Buket: Aslında seyahat planlarımız saymakla bitmez. Bizim için yaz Ekim sonunda bitiyor. Bitmeden önce görmediğimiz Yunan adalarına gitme planımız var.

Tuğçe: Eylül ayında Giresun’un enfes doğasını keşfedeceğiz. Karadeniz’i hem ekip olarak çok seviyoruz hem de takipçilerden oraya gitmemiz ile ilgili yoğun mail’ler alıyoruz.

Orçun: Sonrasında Senagal ve Gambiya’yı kapsayan bir Afrika gezisi ve Nepal planlarımız var.

Bir gezgin/seyyah olmaya nasıl karar verdiniz? Sizi bu yola iten bir olay(anı) var mı?

Tuğçe: Benim bir anım var her zaman onu hatırlarım. Ailemle hafta sonları arabaya atlar, elimize bir harita alır, hiç plan yapmadan bir hafta Ege’ye diğer hafta Karadeniz’e, ötekisinde başka bir rotaya doğru tatiller yapardık. Otel bile ayarlamaz, akşam olup da yorulduğumuzda tekerlekler hangi şehir üstündeyse orada gözümüze kestirdiğimiz bir otele atlardık. Bu şekilde Ağrı’dan Rize’ye, Erzurum’dan Ölüdeniz’e tüm Türkiye’yi gezdim. Daha harf okumayı öğrenmeden harita okumayı öğrendim. Babamlar beni ilk yurtdışı seyahatlerine çıkardıklarında 6 yaşımdaydım. Aralarında konuşurlarken “Acaba çocukla yurtdışına çıkmak zor olur mu?” gibi cümleleri duyduğumu hatırlıyorum. Bu sebeple ne kadar yorulsam da babamın her “Yoruldun mu kızım?” sorusuna hayır cevabı verir, oradan oraya ayaklarıma inen karasuları belli etmeden yürümeye çalışırdım. Uyuyup da onlara ayak bağı olmamak için gözlerimi açık tutmaya çalışırdım. Babam hâlâ o hallerimi gülerek anlatır. İyi ki beni her gittikleri yere almışlar. Benim hikâyem de böyle başladı.

Sena: Bizim Tuğçe’yle tanışmamız da tuhaf bir seyahat tesadüfü üzerine başlamıştı. Aynı lisede karşılaştık ve ikimiz de aynı tarihlerde Amerika’da, aynı şehirde bulunmuşuz meğer. Hatta onun da kardeşi benimki gibi aynı zamanlarda Şikago’da doğmuş. Bu tesadüfler üzerine iyi arkadaş olduk ve üniversiteye kadarki çoğu seyahatimizi birlikte gerçekleştirdik. Lisede tüm yaşıtlarımız kayak tatiline çıkarken biz iki kız hiç bilmediğimiz ülkelere gitmeyi tercih ederdik. Bu yüzden gezgin olmak karar verilerek başlanacak bir şey değil, biraz cesaret ve yeni şeyleri keşfetmeye ve denemeye açık olmakla başlayan bir şey sanırım.