Osmanlının son saray ressamı: Fausto Zonaro

​Osmanlının son saray ressamı: ​Fausto Zonaro​
​Osmanlının son saray ressamı: ​Fausto Zonaro​

Geçtiğimiz ay bildiğiniz üzereİstanbul’un Fethi’nin 565. yılınıkutladık. Önümüzdeki ay iseİstanbul’un Fethi’ni konu alantabloları ile tanınan FaustoZonaro’nun ölüm yıldönümü.19. yüzyıl Osmanlı Türkiye’sindesarayda baş ressam olarak görevalan Zonaro, 1350 adet İstanbulkonulu eser vererek bu şehrin tümgüzelliğini dünyaya duyurmuştu.

Fausto Zonaro, 18 Eylül 1854 yılında İtalya’da Padova’da eyaletinde bulunan Masi kasabasında, bir inşaat ustasının oğlu olarak dünyaya geldi. Orta gelirli bir ailenin mensubu olması nedeniyle, ailesinin geçimine yardımcı olmak için babasının yanında çalışmaya başladığında daha ilkokuldan yeni mezun olmuştu.

1868 yılında babasının işlerine yardım etmek için Lendinara’ya gitmesi, içindeki resim yapma arzusunu tetikledi.

Grani Meydanı’nda yaşayan yaşlı bir ressamın evinin tavan süslemelerini resmederken, onun yeteneğinden çok etkilenen ev sahibi Zonaro’ya çıraklık teklif etti. Babasından gerekli izni alan Zonaro, hemen ertesi gün çıraklığa başlayarak resim sanatına doğru ilk adımını atmış oldu.

Fausto Zonaro'nun Kız Kulesi tasviri.
Fausto Zonaro'nun Kız Kulesi tasviri.

"Köyüme dönünce hemen bildiklerimi uygulamak istedim; bunun için, evimin henüz beyaz kalmış bütün duvarlarını boyamaya giriştim ve işlerim fark edilince de Masi’den, Badia’dan ve Piacenza d’Adige’den oda süsleme işleri aldım, böylece fırçamla ilk paramı kazanmış oldum. Fakat yıllar geçtikçe, bu işten çok daha başka şeyler yapma isteğinin baskısını hissediyordum."

İki yıl süren çıraklığın ardından, Masi kasabasına yaklaşık on iki kilometre uzaklıktaki Lendirana’da grafik ve resim eğitimi veren bir teknik okula yazıldı. Okulda başarılı bir öğrenci olması nedeniyle öğretmeni Cordenos’un yardımıyla Verona’da Napoleone Nani tarafından yönetilen Cignaroli Akademisi’ne kabul edildi. Fausto böylece yıllar sonra her biri ünlü birer ressam olacak Dall’Oca, Bianca, Alessandro Milesi, Giacomo Favretto gibi öğrencilerle akademik bir eğitim aldı. Ancak askerlik görevine çağrılmasıyla resim eğitimini yarıda bırakmasına neden oldu.

  • Lady Maria Montgomery Currie, eşi İngiltere Büyükelçisi Baron Currie’nin 1895 yılında verdiği bir davette, misafirlerin imzalarını topladığı ve Fausto Zonaro’nun resimlediği yelpaze formunda bir parşömen.
  • Lady Maria Montgomery Currie, eşi İngiltere Büyükelçisi Baron Currie’nin 1895 yılında verdiği bir davette, misafirlerin imzalarını topladığı ve Fausto Zonaro’nun resimlediği yelpaze formunda bir parşömen.

  • Zonaro’nun dört değişik İstanbul manzarası ile bezediği yelpaze tasarımında birçok büyükelçinin imzası var. Bunların arasında, Baron Anton Saurma Jelitsch (Almanya), Tommaso Catalani (İtalya), Paul Cambon (Fransa), Alexandr Nelidov (Rusya), Baron Henrich von Calice (Avusturya-Macaristan), Baron Philip Henry Cruddie (İngiltere) yer alıyor.

Asker dönüşü ressamlık mesleğine kaldığı yerden devam etmeye çalıştı, fakat maddi sıkıntılar yaşaması kısa süreliğine baba mesleği olan duvar işçiliğine dönmesine neden oldu. Yarım bıraktığı eğitimini tamamlamak için Roma Güzel Sanatlar Akademisi’ne devam etti.

Zonaro'nun, boğazın Anadolu yakasında yer alan Göksu deresinde, arka planda Anadolu kalesinin bulunduğu kız tasvirli resmi.
Zonaro'nun, boğazın Anadolu yakasında yer alan Göksu deresinde, arka planda Anadolu kalesinin bulunduğu kız tasvirli resmi.

1885 yılında açtığı ilk sergisi ses getirince 1887’ye kadar Venedik, Torino, Roma, Milano ve Napoli’yi sık sık geziler yaparak hem sanatını güçlendirmeye çalıştı hem de sanatını icra edebileceği uygun ortamı aradı.

Bu yıllarda kendisinden resim dersleri almak isteyen Antonio Pante isimli bir mühendisin kızı olan Elisa Pante ile tanışmıştı. Elisa’ya resim dersleri vermekle başlayan ilişkileri zamanla yıllarca sürecek bir aşka dönüştü. İkisinin de ortak tutkusu Edmondo de Amicis’in Constantinopoli ve Theophile Gautier’in Constantinople kitaplarından okudukları ve ütopik düşler kurdukları İstanbul’du.

Elisa, birlikte kurdukları düşü gerçekleştirmek üzere Zonaro’dan önce İstanbul’a yerleşti.

Zonaro da Elisa’nın İstanbul’a gidişinden iki ay kadar sonra, hayatının en verimli ve üretken dönemini geçirmek üzere 5 Kasım 1891 günü Simeto isimli bir gemiyle Napoli’den İstanbul’a yola çıktı.

Enver Paşa portresi.

“Doğu’nun büyük limanına girişte bütün hayal edilenlerin ötesinde beni kendimden geçiren şaşırtıcı etkiden söz etmeliyim: Güneş Asya Yakası’ndaki tepelerin ardından gözlerini sırtlara doğru dikerek yükselirken Ay, ışıklarının ve renklerinin baskın parlaklığı her şeyi kucaklayan büyük yıldızın karşısında küçük düşmüşçesine, Haliç ve Galata’nın büyük yapıları üstünde yavaş yavaş kayboluyordu. Zihnimden bir daha hiç silinmeyecek tuhaf, ilahi bir izlenimdi bu…

Bu yabancı ülkede sanatımla kazandığım o ilk paranın üzerimdeki etkisini anlatamam. Sürekli çalışmakla geçen hayatım sonunda hareket noktasını yani çok şey gerçekleştirmeye yarayacak teşviki bulmuştu, o kadar ki, günlerim çalışmakla, yalnızca çalışmakla geçiyordu.

Yorulduğumda paletimi, çantamı ya da boya takımımı alıyor, tek başıma birkaç saat geçirebileceğim güzel görünüşlü Galata kıyısının denize uzanan izbe kahvelerinden birinde Türk kahvesi veya bir kadeh mastika yudumlayıp önüme getirilen zeytin, kuru fasulye ve tavada balıktan oluşan tabak tabak yiyecekle keyif çıkarırken, kayıkların hafifçe süzülmelerine bakıyor ya da her zaman ilginç ve önemli bir olay olan bir büyük geminin geliş veya gidişini izliyordum.”

Sandala binen cariyelerin resmi.
Sandala binen cariyelerin resmi.

Uzun bir gemi yolcuğundan sonra Zonaro ve Elisa İstanbul’da buluştular ve genç kadının Yüksek Kaldırım’da kiraladığı bir odaya yerleştiler. Geçimlerini sağlamak için küçük boyutlu İstanbul temalı suluboya resimleri Zellich Kitabevi’nin vitrininde sergileyerek, çok ucuz fiyatlara Avrupalı gezginlere satıyorlardı.

Kasım 1892’de Il Banditore’nin Avrupa’da yayımlanan önemli bir dergiye kapak olması Zonaro’nun özellikle İstanbul’da bulunan diplomatik çevreler tarafından tanınmasını sağladı.

Rusya büyükelçisi Aleksander Nelidov ve eşiyle tanışması sayesinde Rus büyükelçiliği binasında özel resim dersi vermesi için bir oda tahsis edildi. Osmanlı Hariciye Nezareti’nden Yusuf Bey, Nadine de Rodevitch, kontes Vitalis, Rus büyükelçilik baş tercümanının erkek kardeşi Maikof, Belçika büyükelçisinin kızı Matmazel Dudzeele, Barones Wenspeirve ev sahibesi Bayan Nelidov, Zonaro’nun İstanbul’daki ilk öğrencileri arasındaydı.

  • İngiliz Elçisinin Kızı Tahtırevanda taşınırken, 1896.
  • İngiliz elçisi Sir Philip W. Currie, Zonaro’ya, bir diplomatla evlenmek üzere olan üvey kızına hediye etmek için, düğünün yapılacağı kiliseye taşıyacak tahtırevanda gösteren bir resim ısmarlamış ve resmin arka planında, elçilik bahçesinden görülen Haliç manzarasının yer almasını istemişti.

1896 yılında bir cuma günü Türk donanmasının ünlü gemisi Ertuğrul, halkın duaları ve alkışlarıyla Japonya’ya gitmek üzere yurttan ayrıldı.

Bu görkemli uğurlamadan çok etkilenen Zonaro, Ertuğrul Süvari Alayı’nın Galata Köprüsü’nden geçişini resimlemeye karar verdi. Tabloyu atölyesinde çalışmaya başladığı sırada, İtalya Askeri Bandosu Genel Müfettişi Maestro de Luigi Bey, Zonaro’yu ziyarete geldi. Bu ziyaret sayesinde Zonaro, süvari alayının üzerine giydiği üniformayı temin ederek tabloda istediği detaylara ulaşabildi. Bir süre sonra atölyesine ziyarete gelen Rusya büyükelçisi Aleksander Nelidovbu tabloyu Sultan II. Abdülhamid’e takdim etmesini önerdi.

Bunun üzerine Zonaro’nun İstanbul’daki ilk dostlarından biri olan Gümrükler Müdürü Mahmud Bey aracılığıya Ertuğrul Süvari Alayı’nı resimlediği tablosunu II. Abdülhamid’e sundu.

Galata köprüsünde dolaşan insanlar.

1893 sonbaharında İtalya’da olduğu sırada Münir Paşa’dan bir mektup alan Zonaro, Sultan II. Abdülhamid’in kendisini Mecidiye Nişanı ile ödüllendirdiğini öğrendi.İki yıl sonra padişah ondan Türk- Yunan savaşını tasvir eden bir tablo sipariş etti.

Zonaro’nun tasvirini çok beğenen Sultan II. Abdülhamid, bir Mecidiye Nişanı daha ile daha ödüllendirdi. 1896 yılında sarayda ressam olarak çalışan İtalyan Luigi Acquarone ölümü Zonaro için hayatının dönüm noktası oldu.

Acquarone’nin yerine ‘Ressam- ı Hazret-i Şehriyari’ sıfatıyla 35 lira maaş bağlanarak saray baş ressamı olarak tayin edildi.

Bunun üzerine Zonaro, yeni atölyesi olan bugün Akaretler’de Spor Caddesi ile Şair Nedim Caddesi’nin kesiştiği köşede yer alan 50 numaralı konağa yerleşti.

  • Ertuğrul Süvari Alayı Galata Köprüsü'nden geçerken
  • “Canlandırmam gereken dönem için eski baskılarda güvenilir izler aramak üzere İstanbul Müzesi Kütüphanesi’ne gitmem gerekti… Tablonun Padişah’a gösterileceği gün geldi. Bu görevi Arif Bey almıştı. Kısa bir süre sonra, onun soluk soluğa ve titreyerek dışarı çıktığını gördüm. ‘’Sultan II. Mehmed nerede? Ne yaptınız? Padişahımız II. Mehmed’in resmini gördüğünde kendi resmini gördüğünü sandı. Ne demeliyim?’’ ‘’Sakin olunuz efendim. Padişah Hazretleri’ne II. Mehmed’in yüz hatlarını Venedik’te Lajard Galerisi’nde, İstanbul’a gelen Venedikli ressam Gentile Bellini’nin yaptığı orijinal tablodan incelediğimi lütfen bildiriniz. Bellini buraya bizzat II. Mehmed tarafından portresini yapmak için davet edilmişti ve Padişah Abdülhamid Hazretleri’ne benziyorsa, bunda şaşılacak bir şey yoktur. Sultan II. Mehmed kendilerinin ataları değil midir?”

On dört yıl saray ressamı olarak çalışan Zonaro, 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesi ve bir sene sonra da Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle sıkıntılı günler yaşamaya başladı. Yönetime geçen İttihat Terakki Fırkası,1909 yılının Kasım ayında, Zonaro’nun ‘Saray Başressamı’ görevine son vererek, Akaretler’deki 50 numaralı evinden ayrılması istendi.

Dolmabahçe'de gezinti.
Dolmabahçe'de gezinti.

Atölyesinde bulunan 300 kadar eserini yok pahasına satarak, 20 Mart 1910 günü, 56 yaşında iken ailesiyle birlikte Sirkeci Garından, Orient Exprese binerek ülkesine geri döndü.

İtalya’ya geri döndükten sonra bile özlemle İstanbul’u resimlemeyi sürdüren Zonaro, bu resimleri sergilemiş ve sergi kataloglarında, kendini Sultan’ın Ressamı ‘Pittoredi S. M.M I. II Sultano’ olarak tanıtmıştı.

1929 yılında San Remo’da öldüğünde, arkasında birçok İstanbul konulu resim haricinde, İstanbul anılarını yazdığı birde kitap bırakmıştı.

“Şimdi ise, hatırladığımda bana acı veren o üzüntülü günlerin özlemi içerisindeyim. Ne var ki, bu hüzünlü anların altında ezilmedim ve ezilmeyeceğim. Tüm gücümle ve sanatıma duyduğum saygıyla ve heyecanla çalışmayı sürdürüyorum. Doğu’nun gizemi, beni hâlâ elinde tutuyor…”