Pera: Müzikte er meydanı her zaman sahnedir

Pera.
Pera.

Türk rock müziğinin üretken gruplarından Pera’yla yeni şarkılarını, dillere destan konser performanslarını ve daha çok pek şeyi konuştuk. Sorularımızı Gökhan Mandır, Barış Ceylan ve Hakan Ünalan yanıtladı.

“Zehir” yarım kalmış bir aşkı, ayrılığı anlatıyor. “Hayatımın Kadını” da bir aşk şarkısı. Aşk sizin için ne ifade ediyor? En son yayınladığınız “Zehir” ve “Hayatımın Kadını” şarkılarının hikâyelerini sizden dinleyebilir miyiz?

Gökhan Mandır: Aşk, kimsenin gerçekte sahip olmadığı ve herkesin peşinde olduğu bir şey. Bu yüzden yüzyıllardır yazarlar, şairler, müzisyenler bu konudan bahsediyorlar ve bu konu asla eskimiyor. Çünkü kimse gerçekten ona sahip değil. Aşkın formülü yok. Biz de şarkılarımızda bundan bahsediyoruz. “Zehir” ve “Hayatımın Kadını” da böyle şarkılar. Bizden ve kişisel hikâyeler. Şarkılarımızdaki her hikâye elbet bizim yaşadığımız şeyler olmuyor. Bazen bir arkadaşımın anlattığı bir anı beni derinden etkileyebiliyor, bazen izlediğimiz bir film. Ama sonuç hep aynı, bu hikâyeleri hepimiz yaşıyoruz. Dinleyicilerimiz de aynı fikirde olmalılar ki bunu bize sürekli söylüyorlar, yorumlarında görüyoruz.

Mükemmel çalışan bir makine gibi olmak zorundayız. Bu uyumu gösteremeyen müzisyenler zaten grup olamıyorlar.
Mükemmel çalışan bir makine gibi olmak zorundayız. Bu uyumu gösteremeyen müzisyenler zaten grup olamıyorlar.

Sosyal medyayı iyi kullanan bir topluluksunuz. Sadece işinizi yapıyorsunuz çok fazla göz önünde olma gibi bir derdiniz yok. Aynı zamanda da size bağlı, sizi çok seven ve her yerde takip eden destek olan bir kitleniz var. Dinleyicilerinizin sizi bu denli sahiplenmesini neye bağlıyorsunuz?

Barış Ceylan: Sosyal medya yaptığımız işle çok iç içe. Biz de olabildiğince düzgün ve verimli kullanmaya çalışıyoruz. Sadece işimizle göz önünde olma fikri daha cazip geliyor bize. Maneviyat boşluğuna hiç düşmedik bu düsturla devam ettiğimiz için. Sahnede hiç yalnız bırakmadı sevenlerimiz, sağ olsunlar. Bu bağlılık, strateji veya planla olacak şeyler olmadığı için sadece samimiyetle işimizi yapıp öyle duyurduk kendimizi. Geriye dönüp baktığımızda gerçekten doğru bir karar verdiğimizi görüyoruz ve mutluyuz. Her gün daha da büyüyen bir ailemiz var. Hepsini çok seviyoruz.

Bir müzik grubu olmanın en zor tarafı sizce nedir?

Gökhan Mandır: Eğer bizim gibi gönülden ve sadece müziğe duyduğunuz bağlılıkla yola çıkarsanız grup olmanın bir sıkıntısı yok. Özel hayatlarımızda iyi geçinen ve gerçekten yakın dost olan insanlarız. Bu sebepten pek çok kez duyduğumuz “grup olmak zor” fikri bizde çok önemsiz.

Hakan Ünalan: Anlamamız gereken ilk şey bu işin kollektif bir sanat olduğu. Yani tek başımıza değiliz. Belki bir ressam “Bugün çalışmak istemiyorum” diyebiliyordur ya da bir yazar. Ama bizde durum böyle değil. Mükemmel çalışan bir makine gibi olmak zorundayız. Bu uyumu gösteremeyen müzisyenler zaten grup olamıyorlar. Gösterebilenler için ise grup olmak kolay, hatta çok eğlenceli.

Türkiye’de rock müzik gruplarının altın çağını yaşadığı döneme de tanıklık ettiniz, sonrasında kabuğuna çekildiği döneme de. Türkiye’de rock müziğin geleceğine dair sizin öngörünüz nedir?

Barış Ceylan: Canlı yapılan müzik türlerinin duyguyu en dorukta yaşatan hâli sizce biter mi? Arada yorulur ve devam eder yoluna. Tüketimin doruk noktasına ulaştığımız ülkemizde tabii rock müzik de zedelendi, bu aşikâr. Biz üstümüze düşeni yapıyoruz. Çok daha iyi noktalarda olacağını iyi biliyoruz.

Müzik artık dinleyiciler tarafından çok çabuk tüketiliyor. Yeni bir albüm yayınlandığında sanatçıya birkaç ay sonra “Yeni bir şeyler yok mu?” diye soruluyor ya da bir müzisyen tekli yayınladığında “Yeni şarkı ne zaman?” diyorlar. Dijital dünyada şarkıların bu denli çabuk tüketilmesi ve üretenlerden hemen yenisinin beklenmesi sizde bir baskı oluşturuyor mu?

Gökhan Mandır: Albüm çıkarma konusunda epey çalışkanız. Dönemin getirdiği hızlı tüketim anlayışı bize çok uğramıyor ama albüm yerine single, EP çıkartmak daha sonra bunları bir albümde toplama fikri de cazip. Sağ olsun dinleyenlerimiz sayesinde tatlı baskılar geliyor tabii ki bize de.

Sadece işimizle göz önünde olma fikri daha cazip geliyor bize.
Sadece işimizle göz önünde olma fikri daha cazip geliyor bize.

Tam anlamıyla bir konser grubusunuz. Sizi 4-5 sene önce Adana’da izlemiştim, gerçekten harika bir performansa imza atmıştınız. Şarkılarınızı dinlemek güzel ama konserinizi izlemek daha güzel. Çok sayıda konser de veriyorsunuz, pek çok şehirde sahne aldınız. Sizin en unutamadığınız konser hangisiydi nedeniyle birlikte öğrenebilir miyiz?

Gökhan Mandır: İstikrarlı bir şekilde konser vermek harika bir duygu. İnsanlara ulaşmak ve maneviyatta bu işin karşılığını almak. Er meydanı sahnedir. Orası bizim için çok önemli. İlk defa izleyen insanlar ilk bir şaşırıyorlar sonra ne zaman aynı şehre gitsek kendilerini orada görüyoruz. Bu inanılmaz bir mutluluk bizim için. Performansa dayalı bir sahnemiz var ve günden güne repertuarla, şovlarla geliştiriyoruz. Güzel sürprizlerimiz olacak yakında.

Hakan Ünalan: 2015’te Ankara Vişnelik’te aldığımız bir sahne vardı. Onu unutamıyorum. Çünkü grup daha yeni yeni tanınmaya başlamıştı. Elbet çıktığımız mekânlarda artık yüzlerce insan görüyorduk. Fakat o gün 10 bin kişiyi hep bir ağızdan şarkılarımıza eşlik ederken görmek, inanılmazdı ve ilk kez böyle büyük bir seyirci karşısına çıkmıştık. “Ne zaman bu kadar tanındık?" diye düşündüm konser boyu. O günü hep güzel hatırlayacağız.