Portekiz’in ruhani başkenti Braga, Ekim ayında dingin meydanları ve Roma mirasıyla keşfe çağırıyor

Portekiz’in kuzeyinde, yemyeşil Minho bölgesinin kalbinde yer alan Braga, ülkenin en eski şehirlerinden biri. Lizbon’un hareketli ritmi ya da Porto’nun turistik rıhtımlarından farklı olarak Braga, daha sakin, daha dingin ama bir o kadar da derinlikli bir şehir. Burada attığınız her adım, sizi Roma İmparatorluğu’nun kalıntılarından Barok dönemin görkemine, geleneksel dini ritüellerden modern öğrenci hayatına uzanan bir yolculuğa çıkarıyor.

Ekim ayında Braga’yı ziyaret etmek ayrı bir güzel. Yaz kalabalığı dağılmış, hava hâlâ ılıman. Sararan yapraklar Bom Jesus’un basamaklarını süslerken, kafelerin dışarıya taşan masalarında sonbaharın tadını çıkaran insanlarla yan yana oturuyorsunuz. Güzel şehir Braga’ya ulaşmak için en pratik yol ise Porto’dan trenle gelmek. Porto’dan kalkan banliyö trenleri yaklaşık bir saat içinde sizi bu tarihi şehre ulaştırıyor. Yol boyunca üzüm bağları, köy evleri ve Kuzey Portekiz’in yemyeşil doğası size eşlik ediyor. Şehre vardığınızda, ilk fark edeceğiniz şey kalabalık turist gruplarının yokluğu tabii ki. Zira Braga, hâlâ yerel hayatın merkezinde duran, Portekiz’in ruhunu sakince yaşatan bir şehir.
Tarihi katmanlar ve kültürel duraklar
Braga’nın tarihi, Roma İmparatorluğu’na kadar uzanıyor. O dönemde Bracara Augusta adıyla bilinen şehir, Gallaecia eyaletinin başkentiydi. Roma döneminden kalma taş yollar, sütunlar ve arkeolojik buluntular bugün hâlâ şehirde görülebiliyor. Braga Arkeoloji Müzesi (Museu D. Diogo de Sousa), Roma dönemine ait mozaikler, heykeller ve günlük yaşam eşyalarıyla Antik Çağ meraklılarını büyülüyor. Şehrin kalbindeki Sé de Braga, Portekiz’in en eski katedrali. 11. yüzyılda inşa edilmeye başlanan bu yapı, Romanesk, Gotik, Barok ve Neoklasik unsurları bir arada barındırıyor. İçinde etkileyici orglar, azizlerin heykelleri ve Portekiz kraliyet ailesinden üyelerin mezarları bulunuyor. Şehrin biraz dışında yer alan Bom Jesus do Monte Tapınağı ise Braga’nın simgesi. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde olan bu yapı, 600’den fazla Barok basamakla çıkılan görkemli merdivenleriyle ünlü. Merdivenlerin her birinde dini sahneleri betimleyen şapeller var; zirveye ulaştığınızda hem ruhani bir tatmin hem de Braga’nın panoramik manzarası sizi karşılıyor.

Şehrin merkezinde yer alan Raio Sarayı (Palácio do Raio), mavi çinilerle kaplı cephesiyle oldukça göz alıcı bir yapı. İçinde, Sağlık Tarihi Müzesi yer alıyor ve Portekiz aristokrasisinin izlerini taşıyor. Yine Barok döneme ait Santa Barbara Bahçeleri, katedrale bitişik olarak şehre romantik bir dokunuş katıyor. Sanat meraklıları için Museu dos Biscainhos, 18. yüzyıldan kalma bir aristokrat malikânesinde yer alıyor. Burada mobilyalar, tablolar, porselenler ve büyüleyici bir bahçe görülebilir. Museu Pio XII ise dini sanat eserleriyle şehrin ruhani kimliğini pekiştiriyor.
Braga’da günü batırırken

Braga yalnızca dini yapılarla değil, canlı günlük yaşamıyla da dikkat çekiyor. Şehrin merkezi Praça da República, kafelerin ve restoranların sıralandığı, günün her saati hareketli bir meydan. Özellikle sonbaharda, yaprakların sararmaya başladığı dönemde, burada bir kahve molası vermek eşsiz bir keyif. Yerel mutfak da Braga deneyiminin vazgeçilmez bir parçası. Minho bölgesi mutfağı, doyurucu ve geleneksel yemekleriyle tanınıyor. Bacalhau à Braga (Braga usulü morina balığı), şehrin en meşhur yemeklerinden. Ayrıca Kuzey Portekiz’in ünlü francesinha sandviçi de Braga’da denemeye değer lezzetlerden biri.
Braga’yı gezerken çan seslerinin şehre yayıldığını, köşe başlarında yaşlıların sakin sohbetler ettiğini, kafelerde ders arası kahkahalar atan öğrencileri görebilirsiniz. Tarihi yapılar, dini ritüeller ve genç nüfusun enerjisi şehre eşsiz bir denge kazandırıyor. Dolayısıyla Braga’yı keşfederken kendinize zaman tanıyın. Bir gününüzü müzelere, bir gününüzü dar sokaklara, bir gününüzü de Bom Jesus’un merdivenlerini çıkmaya ayırın; çünkü Braga sadece gezilecek bir şehir değil; tarihi, kültürü ve sakin atmosferiyle yaşanacak bir deneyim.

*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.