Sankofa sözlüğü: Geri alma sembolü duyguların ve belleğin izini taşıyor

Duygular sözlüğü: Sankofa
Duygular sözlüğü: Sankofa

Sokağın rüzgârında geriye doğru bakan bir kuş, gagasını gizliyor. Donuk bakışında, yürüyüşümün kanatlarına takılan o küçük yumurtayı saklıyor, gagasıyla kursağının arasında. Şehrin duvarı, pası, afişi, boyası arasında ince siyah bir çizgi, sonra ikinci bir çizgi, sonra kıvrılan bir spiral…

Büyüdüğüm evden çıkıyorum. Basamakların sesi değişmiş. Trabzanlar topuğumun unutamadığı bir ritimle çalıyor şimdi. Bir ilkokulun tatildeki sessiz bahçesinde, camın ardında duran tüy parçasına baktığım günü hatırlıyorum. “Böyle mi kalacağız?” demiştim kendi kendime; ileri doğru giderken başımı çevirmeyi öğrenmeden. Hiçbir yerde uzun kalamadığımı fark etmiştim o tüyün savrulup uçamayışlarıyla. İleri, ileri; oysa ileri dediğimiz, üzerinde yürüdükçe geriye yapışan ince bir iz.

Yol kenarında duran kuşların birbirine bakarak yerde, uçmak için değil de bir koruma iç güdüsüyle kanat çırpışı ve ilkokulun tatildeki sessiz bahçesinde yok olan çocuk sesleri; dili olmayan bir alfabe gibi. Kuşların sessizliği, çocukluğumun yok oluşuyla duyulur hale geliyor. Bir taş azıcık kayıyor, araya yaprak düşüyor, rüzgâr yaprağı çeviriyor: çevrilen şey aynı, içerisi başka. Bir defasında, bir kapının eşiğinde durdu bir kuş ben çocukken; içeri girmedi. Kapıdan yükselen koku, ilkokul kantinindeki sütlü bir aromayı getirdi burnuma. Ben çocukken tamamlanamayan bir cümle, kuşun yumurtasını saklamasıyla tamamlanıyordu şu an.

Kuş hâlâ geriye bakıyor. Yumurtayı düşürmüyor. Belki de yumurta hava kadar hafif, belki de ağırlığı kuşun boynuna sarkmış bir yük değil, yürüyüşüne ritim veren bir salınım. Derken başka bir kuş geliyor. Uçmak için değil de bir koruma iç güdüsüyle kanat çırpıyor. Eşi, elektrik tellerine kapılan ölen dişi kuş bu kanat çırpıştan etkileniyor. Yeni eşi, saklanan yumurta dahil tüm yumurtaları aşağı atıyor yuvadan. Yumurtaların yolu aşağı doğru gibi görünse de aslında -daha dünyaya gözlerini açmadıkları için- geriye. Belki de yol dediğimiz şey bu ölçünün kendisi. Ne geçmişe mahkûm ne geleceğe mecbur; ikisinin arasındaki salınımda ilk nefesini bile alamayan, küçük, ısrarlı bir ritim.

Bir tren garında beklerken peron numaralarını okuyorum; her sayı bir kapı, her kapının arkasında tanıdık bir koku var. Rayların arasındaki inatçı otlara takılıyor gözüm. Kimse ekmedi, yine de büyümüşler. Rüzgâr eğip doğrultuyor, görünmez bir el ritmi tutuyor sanki. Kıyıda dalga çekiliyor, kumdaki çizgiler kalıyor; sonra aynı dalga geri dönüyor, aynı yolu bir kez daha yazıyor. Yürümeye başlıyorum. Ne geride bırakıyorum ne tamamen ileri gidiyorum; ikisi arasında salınan bir adım buluyorum. Denge, iki adım arasında asılı duran küçük, ısrarlı bir nabızsızlık, belki.

Sankofa, Gana’nın Twi dilinde “geri almak” anlamına gelen bir kelime. Bu kelime; aynı zamanda stilize bir kalp şekliyle veya başı ve ayakları arkaya öne dönük, içinde değerli bir yumurta taşıyan bir kuşla temsil edilen Bono Adinkra sembolüne atıfta bulunur.