Savaşların, yorgunların ve günlerin ardından: İbrahim Çallı

İbrahim Çallı, Otoportre.
İbrahim Çallı, Otoportre.

İbrahim Çallı 13 Temmuz 1882’de,eski adı Demirciköy olan ve oyıllarda İzmir’e bağlı bulunan Çalkasabasında doğar. İlk ve ortaöğrenimini Çal’da, liseyi ise İzmir’detamamlar. Ancak okuldaki derslereilgisi yoktur; onu asıl cezbeden şey,kasabadaki Rum kunduracılarındükkânlarında gördüğü "Köroğlu-Ayvaz" resimleridir. Saatlerce,hayran hayran seyrettiği bu resimlerin etkisiyle sanata olan ilgisibaşlar. Küçük yaşlarda hem anne hem de babasını kaybetmesiylepayına düşen toprağı satarak, doksan altınla dolu kemeri belindeİstanbul’a gelir.

Asıl niyeti Askeri okula girmektir, ama kayıtların kapandığını öğrenince ertesi yılı beklemek zorunda kalır. Bu sırada Galata’da altınlarını çaldırdığı için kendine iş aramaya başlar. Önce Malûmat Gazetesi’nde müvezzilik, sonra Yenicami önünde arzuhalcilik yaparak para kazanmaya başlar. Yazısını beğenen adliye başkomiseri Osman Bey, Çallı’nın İstanbul Adliyesi’ne mübaşir olarak atanarak memur olmasını sağlar.

  • 1905 yılında başladığı Adliye Kâtipliği görevini 1911 yılına kadar devam eder.

Bu süre içinde de Tavukpazarı’nda tanıştığı ressam Rupen Seropyan’dan resim dersleri almaya başlar. Oraya gidip gelirken günün birinde, Şeker Ahmet Paşa’nın oğlu İzzet Bey’le tanışır. Resimleriyle Ahmet Paşa’nın dikkatini çeken Çallı, Paşa'nın önerisi üzerine 1906 yılında şimdiki adı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan dönemin Sanayi-i Nefise Mektebi'ne girer.

Akademi

Sanayi-i Nefise Mektebi’de ilk yılında Salvatore Valeri’den, ikinci yılı Ömer Adil Bey’den, son sene de Warnia Zarzecki’nin atölyesinde çalışır. Akademide başarılı bir öğrenci olarak altı yıllık okul dönemini, dört yılda birincilikle tamamlar. İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra 1909 yılında açılan Avrupa’da burslu eğitim sınavını birincilikle kazanarak Fransa’ya gönderilir. Namık İsmail, Hikmet Onat, Nazmi Ziya Güran ve Avni Lifij'le birlikte, Ferdinand-Anne Piestre Cormon’un École des Beaux-arts’daki atölyesinde 4 yıl resim eğitimi alır. 1914 yılında Birinci Dünya Savası çıkınca, eğitimini tamamlayamadan yurda zorunlu olarak dönen Çallı, aynı yıl Sanayi-i Nefise Mektebi'nde Alexandre Vallaury'nin yardımcılığına getirilir. Kendi yaş grubu içinde, öğretim kadrosuna atanan ilk sanatçı İbrahim Çallı’dır. Aynı zamanda kuşağının diğer sanatçıları gibi, Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nde aktif bir rol üstlenir.

Emirgan I. Abdülhamid Çeşmesi.
Emirgan I. Abdülhamid Çeşmesi.

Savaşla beraber Türk toplumunun değişen yüzünü sanat yoluyla aktarmak amacıyla Enver Paşa tarafından kurulan Şişli Atölyesi’ne davet edilen ressamlardan savaş ve Türkiye konulu resimler yapması istenir. Davet edilen sanatçılar arasında yer alan Çallı, Çanakkale Savaşı’nın devam ettiği cepheleri ziyaret eder. Çanakkale gezisi dönüşünden sonra Berlin, Viyana ve İstanbul’da açılan sergilerde resimleriyle büyük ilgi görerek "Sanayi-i Nefise Madalyası" kazanır.

  • Böylece 1914 Kuşağı ressamları "914 Çallı Kuşağı" adıyla anılır.

1914 Kuşağı

Manolyalar.
Manolyalar.

Türk resim sanatı tarihinde "Çallı Kuşağı" ya da "Türk İzlenimcileri" olarak da isimlendirilen 1914 Kuşağı ressamları, Sanayi-i Nefise’de resim eğitimlerinin ardından Paris’de resim eğitimi almak üzere gönderilmiş, ancak Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile bu eğitimlerini yarıda bırakarak yurda geri dönmek durumunda kalmış olan sanatçı topluluğudur. İbrahim Çallı, Namık İsmail, Nazmi Ziya Güran, H. Avni Lifij, Feyhaman Duran, Mehmet Ruhi Arel, Sami Yetik, Hasan Vecih Bereketoğlu ve Ali Sami Boyar isimlerden oluşan grup, Paris’te İzlenimcilikten etkilenerek manzara, portre, ölü-doğa gibi resim türlerinde kendilerine özgü bir dil geliştirmişlerdir. Türk resmine kazandırdıkları yeni kimlik, bir sonraki kuşakta yetişecek ressamlar için yol gösterici olmuştur.

Rumeli Hisarı.
Rumeli Hisarı.

Mevleviler ve Arzuhalciler

İbrahim Çallı’nın sanat hayatının dönüm noktalarından biri, Ukrayna doğumlu Rus ressam Aleksis Griçenko (1883-1977) ile tanışmasıdır. Rusya’daki iç savaştan kaçıp geçici bir süre için İstanbul’a sığınan Aleksis Griçenko, 1919-1921 yılları arasında İstanbul’da yaşamıştır. Yeni akımları, anlayışları anlamaya hevesli, sanatsal etkileşimden çekinmeyen Çallı, Griçenko’yla dostluk kurmuş, onun yaptığı resimlerden etkilenmiştir. 1924’lere kadar, Empresyonist teknikle çalışan Çallı, Griçenko’nun etkisiyle farklı bir üslupla Mevleviler ve Arzuhalciler olarak bilenen en ünlü resim serisini oluşturmuştur.

Mevleviler.
Mevleviler.

Çallı, Mevleviler ve Arzuhalciler olarak bilinen resim serisinde Mevlevileri salt Oryantalistlerin teması olmaktan çıkararak geliştirmiş, Türk resminin konuları arasına taşımıştır. Bu resimler için Nurullah Berk "Çallı’nın sanatında bir ada gibi tek başına kalmış bir dönemdir ve en başarılı eserlerde bu dizidedir" demiştir.

Çallı’nın Kurtuluş Savaşı resimleri Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra özelikle de İnkılap Sergileri için hazırlanan çalışmaları arasında yer alır. Sanatçı, 1933’de Resim ve Heykel Müzesi’nde sergilenen Zeybekler’inde, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Biz Kurtuluş Savaşı’nda yemeye ekmek bulamıyorduk, senin resmindeki at nasıl semirmiş böyle?’ demesi üzerine, atı bir deri bir kemik haline getirerek savaş günlerinin etkilerini göstermeye çalışmıştır.

Çallı’nın Büyükada resimleri, 1940’lı yıllarının İstanbul yaşamına pencere açar. Kış aylarını şehirde, yaz aylarını Marmara Denizi’ndeki adalarda geçiren İstanbul’un soylu ailelerinin fertleri, Çallı’nın fırçasına yakalanır. Çallı’nın Büyükada resimleri, Türk Resim Sanatı Tarihinin önemli etkinliklerinden olan Yurt Gezileri kapsamında yapılmıştır.

Kurtuluş Savaşında Zeybekler.
Kurtuluş Savaşında Zeybekler.

Çallı Atölyesi

İbrahim Çallı, Türk ressamlarının devlet tarafından gruplar hâlinde Anadolu'ya gönderildiği 1938-43 yurt gezilerine aldığı resim siparişleri nedeniyle katılamamış olsa da, ilki 1939 yılında başlayan devlet sergilerine İstanbul'dan yaptığı resimlerle yer almıştır. Güzel Sanatlar Birliği’nin düzenlediği İstanbul ve Ankara Sergileri, İnkılâp Sergileri, Birleşik Resim Sergileri, Devlet Resim ve Heykel Sergileri sanatçının düzenli olarak katıldığı belli başlı yerel sergilerdir. 1930’lu yıllar boyunca birçok sipariş almış, yurtdışı sergilerinde Türk resminin tanıtılmasında aktif rol oynamıştır.

Osman Hamdi Bey'in Portresi.
Osman Hamdi Bey'in Portresi.

Çallı, Sanayi-i Nefise Mektebi’nde 1914 yılında başladığı görevine, 1947 yılındaki emekliliğine dek devam etmiş, birçok önemli sanatçı yetiştirmiştir. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Zeki Kocamemi, Hale Asaf, Halil Dikmen, Cemal Tollu, Nurullah Berk, Eşref Üren, Refik Epikman, Turgut Zaim, Ali Çelebi, Cevat Dereli, Nuri İyem, Mahmut Cûda gibi döneminin öne çıkan sanatçılarının hemen hepsi İbrahim Çallı’nın öğrencisi olmuşlardır. Emekliliğinden sonra Milli Eğitim Bakanlığı’nın emriyle akademinin en büyük atölyelerinden birine "Çallı Atölyesi" adı verilmiştir.