Şiir, caz, politika son muhalif: Amiri Baraka

Amiri Baraka; Marksist, Müslüman, Maocu, imamu, beatnik, milliyetçi siyah, pan-Afrikanist, Nation of Islam…
Amiri Baraka; Marksist, Müslüman, Maocu, imamu, beatnik, milliyetçi siyah, pan-Afrikanist, Nation of Islam…

LeRoi Jones / Amr Barakat / Amiri Baraka / Emir Bereket, Afro-Amerikalı devrimci şair. Oyun yazarı, öykücü, aktivist, kara öfke, eleştirmen. 1960’lardaki The Black Arts hareketinin en önemli temsilcisi ve Harlem merkezli rap’in doğal atası. Marksist, Müslüman, Maocu, imamu, beatnik, milliyetçi siyah, pan-Afrikanist, Nation of Islam… Ama en çok yalnız bir şiir, yorgun bir şair ve çok ateşli muhalif. Çelişkileri, eylemleri ve şiirleriyle, geçtiği duraklar kadar, soyadı kadar bir insan, Bereket. Onun hayat hikâyesi, Amerika’daki ikameti ve kılıç görünümlü cesaretiyle coşkun bir ırmak gibi sistemin atardamarlarına çarparak akıp durdu yıllarca. Anti-emperyalistti, bundan hiç vazgeçmedi. Şairdi, bundan da.

7 Ekim 1934’te New Jersey’de doğdu. Gerçek adı Everett LeRoi Jones’tu. Şiire ve caza merak saldığı bir ilk gençlik sonunda Howard Üniversitesi’ne girdi. Mezuniyetinin ardından katıldığı ABD Hava Kuvvetleri’nde geçirdiği üç yılın sonunda sakıncalı metinler bulundurmak suçundan ordudan ihraç edilecekti. Hayatının en gülünç hatası olarak anacağı bu yıllarda sırtına damgalanan o sakıncalılık hâli, aslında bütün bir ömrünü kaplayan bir durum raporunu bildiriyordu. Amerika’daydı, siyahtı ve şairdi. Kara öfkesini bir mürekkep gibi damıtarak, kimi rahatsız ettiği bilerek ve kimliğini zırhı sayarak, 80 yıl sürecek bir huruç hareketine girişecekti.

1958’de New York’a, Greenwich Village’a taşındı. Yeni bir hayat başlıyordu şairliği adına. Beat kuşağıyla yakın ilişkiler içindeydi. Allen Ginsberg ve Jack Kerouac’la dost oldu. Totem Yayınevi’ni kurdu ve Yugen edebiyat dergisini çıkardılar. 1961’de ilk önemli toplama şiir kitabı olan Yirmi Ciltlik İntihar Notuna Giriş’i ve 1964’te Amerikan toplumundaki ırksal gerilimleri anlatan Hollandalı isimli oyununu yazdığında kalemiyle kavuştuğu bir üne sahipti artık. Amiri Baraka olarak Amerika’yı sütre yaparak Amerika’ya ateş açıyordu. Evet, bunu çok iyi yapıyordu. Muhalifmiş gibi yapmıyordu. Doğrudan muhalifti.

 Amiri Baraka.
Amiri Baraka.

1960’larda başlayan arayışları, siyah ve şair kimliklerini kuşanıp Harlem’e taşınmasıyla yatağını bulmuş ve ırkçılığın şiddetini daha yakından hissedeceği bir kültürel mekânın anlamına düşünsel olarak nüfuz etmişti. Malcolm X suikastıyla hayatında açılan o yeni sayfa, siyah milliyetçiliği istikametinde önce Siyah Sanatlar Repertuar Okulu’nu kurmasına, ardından doğduğu şehirde yaptığı tiyatro çalışmalarıyla yıldızlaşarak, Newark’ta yaşayan siyah toplumun lideri olmasına giden yolu hazırlayacaktı. 1968’de Müslüman olduğunu açıklasa da 1974’te kendisini Marksist olarak tanımladığını söyleyecekti. Git-gelleri meşhurdu. Düşünsel çalkantılar, yeni arayışlar ve politik sıçramalarla dolu ömründe, tek başına bir ada ve siyah bir şair olmaktan hiç vazgeçmedi yine de. Amiri Baraka’nın anlamı tam olarak buydu. Demir leblebi gibi yaşadı.

  • “Maden kimin /
  • Kim burktu zihnini /
  • Ekmek kimde /
  • Barışa kimin ihtiyacı var/
  • Sence savaşa ihtiyacı olanlar kim”

Amerikan şiirinin Muhammed Ali’si. Belki böyle tanımlanabilir Baraka. Ali’nin yumruklarıyla aynı işleve sahip olmasını umduğu, öfkeli ve tesir gücü yüksek sözcüklerin peşinde koştu her zaman. İstikameti caz olsa da müzikteki karşılığı Tupac’tı. Rap’in, yani ritimli sözün ustalarından sayılırdı. Politika ile şiiri arasındaki mesafesizliği kendi tercihiydi elbette. İcra ettiği sanatın büyük değişimlerin tetikleyicisi olmasını arzu ediyordu. Yaşadığı toplum içinde bir başınaydı ama kolektif bilinci gerçekleştirmek arzusundaydı. Baraka için bunlar bir çelişki sayılmazdı. Harekete geçirmek istediği iç dinamiklerin fitilini nihayetinde kalemiyle ateşlemek istiyordu. Afro-Amerikalıların Amerikan rüyasından uyanarak, sert gerçeklerle yüzleşmelerini sağlamak için sanatsal verimleriyle en büyük cepheyi açacaktı, kendi şiirinden taşıyordu, böyle inanıyordu yazdıklarına. Hınçla yazıyordu neredeyse. Kaleme aldığı tiyatro oyunu Kara Panterlere destek sağlamak için sahneleniyordu mesela, siyah sanat okulunda cepheye yeni savaşçılar yetiştiriyordu, şiirleri sisteme savaş açıyordu ve Amerikan dilini yeni bir formda siyahlaştırıyordu. Huysuz, huzursuz ve haklı, idi. Evet, en çok Baraka haklıydı.

 Amiri Baraka.
Amiri Baraka.

9 Ocak 2014'te diyabet tedavisi gördüğü Newark'taki Beth Israel Tıp Merkezi'nde hayatını kaybetti Baraka. Geride 50’ye yakın kitap ve ateş gibi şiirler bıraktı. Afrikalı bir bilinçle birlikte, daima Afrikalı bir estetik de aradı. Şiir, tiyatro ve cazla Amerika’ya savaş açtı. 1998 yapımı, sistem eleştirileri de içeren, gişe işi siyasi hicivli bir kara komedi filmi olan Bulworth’ta oynadığı rolle hafızalara kazındı. Evet, bu dünyadan bir Amiri Baraka geçti. O hâlde ödüllerinin elinden alınmasına yol açan; “Biri Amerika’yı Havaya Uçurdu / Somebody Blew Up America” adlı şiirini bağıra bağıra okumadan terk etmemeli bu dünyayı.