Şiirin resmi ya da resmin şiiri: Joan Miró

Joan Miró.
Joan Miró.

Joan Miró, 20 Nisan 1893'te İspanya’da, Barselona yakınlarında doğdu. Tarragona'dan gelen yetenekli bir demircinin torunu, kuyumcu ve saatçi olarak geçimini sağlayan Miquel Miró Adzerias’ın oğluydu. Anne tarafından ailesi ise Palma de Mallorca'da zengin bir zanaatkârlık geçmişine sahipti. Miró çocukken oldukça içe dönük ve hayalperestti, okulda derslerine çalışmaktan çok çizim yapmaktan hoşlanıyordu. Ancak, ailesi mesleklerine ve iyi ekonomik durumlarına rağmen kendisine ileride müreffeh bir yaşam sağlayacak "gerçek" bir kariyer seçmesi için Miró'yu ticaret okuluna kaydettirmeyi seçti. Miró eş zamanlı olarak Picasso'nun babası José Ruiz tarafından yönetilen sanat akademisinde akşam derslerine katılmaya başladı.

Çünkü başlamak her şeydir

Joan Miró.
Joan Miró.

Akademide, Fransız geleneğinden büyük ölçüde etkilenen, romantik manzaralarıyla ünlü Katalan ressam Modesto Urgell i Inglada'nın (1839- 1919) yanındaki ilk eğitimi, sanat yolculuğunun başlangıcını oluşturdu. Sonraki eğitmeni Jose Pasco (1855-1910), çiçeği burnunda sanatçıyı yeni ufuklar keşfetmeye ve deneyselliği benimsemeye teşvik etmede çok önemli bir rol oynadı. Miró ressam olarak kariyer yapma arzusuna rağmen, üç yılın sonunda kendisini bir eczanede muhasebeci olarak çalışırken buldu. Yolculuğundaki bu beklenmedik değişikliğin yarattığı zihinsel ve fiziksel çöküşten kurtulmak için ailesinin Mont-roig del Camp'daki çiftliğine çekildi. Neyse ki çok geçmeden ailesini Barselona'ya dönmeye ve yarım kalan sanatsal arzularını gerçekleştirmek için Gali Akademisi'ne girmeye ikna etmeyi başardı. Burada Katalan sanat çevresiyle ilk temaslarını kurdu. 1918'de Barselona’daki Galeries Dalmau'da gerçekleşen ilk kişisel sergisinden bir yıl sonra Paris'e taşınmaya karar verdi. Barselona'da geçirdiği biçimlendirici yıllar, Paris'te gerçekleşecek sanatsal devrimini başlatması için iyi bir temel oluşturmuştu.

  • Portrait of Enric Cristòfol Ricart, 1917
  • Miró'nun erken dönem sanatsal çabaları hem Fovizm hem de Kübizm'den etkilenen dışavurumcu bir üsluptan oluşuyordu. Bu dönemde manzara, portre ve nü gibi çeşitli konuları ele aldı. Çalışmalarında, çoğu zaman biçim ve figürlerin önüne geçen, özgür ve son derece dışavurumcu bir renk yaklaşımı dikkat çekiyordu. Resimlerinde, Cézanne'ın yapısal hassasiyeti ile Van Gogh benzeri bir renk yoğunluğunu bir araya getirerek eşsiz bir estetik yarattı.

Gerçeküstücü etki

Miró, 20. yüzyılın ilk yirmi yılında dünyanın çeşitli köşelerinden Paris'e gelen çok sayıda sanatçıdan biriydi. Bu yabancı sanatçıların önemli bir kısmı şehrin canlı sanat ortamına kendilerini kaptırdıktan sonra Fransız vatandaşlığına geçmeyi tercih ederken Miró, Katalan mirasına sıkı sıkıya bağlı kalarak üretimini Paris'teki sanat stüdyoları ile Montroig'deki aile çiftliği arasında paylaştırdı. Bu yıllar Ernest Hemingway, Ezra Pound, Pablo Picasso, Louis Aragon, Max Ernst, Andre Masson, Henry Miller, Jacques Prevert ve Andre Breton gibi dönemin önemli kültür isimleriyle tanıştığı heyecan verici yıllardı. Bu isimler arasında özellikle Gerçeküstücü hareketin kurucusu Andre Breton, üslubunun olgunlaşmasında önemli bir rol oynuyordu.

Breton 1924’te “Gerçeküstücü Manifestosu”yu yayınladığında Miró bağımsızlığını sürdürmek adına belgeyi imzalamadı ama çalışmaları grubun benimsediği bilinçaltını açığa çıkarmaya yarayan otomatizm tekniğine çok iyi uyuyordu. Miró bu yöntemi hem öznel hem de nesnel betimlemeyle olan bağını koparmanın bir yolu olarak görse de grubun aksine nadiren nesnellikten uzak kalarak daha önce geliştirdiği motifleri sentezlemeye devam etti. Bellekten, fanteziden ve akıl dışı olandan yararlanarak yarattığı özgürlük ve neşe yayan resimsel evreninde sık sık tekrarladığı sembolleri dâhil etti.

  • The Vegetable Garden with Donkey, 1918
  • Miró, 1918'de "Eşekli Sebze Bahçesi" olarak bilinen, ileride resimleyeceği "Çiftlik" eseri için önemli etkileri olan önemli bir resim yaptı. Bu erken dönem çalışması, Miró'nun sanatsal evriminin habercisi olan ayırt edici özellikler taşıyordu. Özellikle Miró'nun simetrik bitki düzenlemeleri ve perspektife bağlı stilizasyonu benzersiz İspanyol resim anlayışını yansıtıyordu.

Şiir resmedilir mi?

1930'lara gelindiğinde Miró'nun bir sanatçı olarak ünü uluslararası sınırları aşmıştı. Eserleri Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki galerilerde sık sık sergileniyordu. Bu sırada sanatsal uğraşlarını çeşitlendirerek kitap illüstrasyonlarına, bale gösterileri için sahne tasarımlarına, kolaj ve duvar resmi yaratmaya başladı. Dünya çapında tanınmasına rağmen, 1930'larda yaşanan ekonomik buhran nedeniyle Miró'nun satışları olumsuz etkilendi ve Paris'te ailesini geçindirmesi giderek zorlaştığı için memleketi İspanya'ya dönme kararı aldı. Ancak 1936'da İspanya İç Savaşı'nın patlak vermesi bu planları bozdu ve Miró ile ailesini Paris'te mahsur bıraktı. Bu çalkantılı dönemde 1937 Paris Dünya Fuarı’nın İspanyol pavyonunda Pablo Picasso'nun ünlü “Guernica” panosuyla birlikte sergilenecek olan “El Segador” (Azrail) adlı büyük bir duvar resmini tasarladı.

  • The Table (Still Life with Rabbit), 1920
  • Miró 1920'de tamamladığı "Masa veya Tavşanlı Natürmort" kariyerinin erken dönemlerindeki değişime işaret eder. Arka planda Kübizm'in izleri görülürken masayı süsleyen nesneler, özellikle de canlı tavşan ve horoz titiz bir hassasiyetle işlenmiştir.

Çünkü savaşlar var!

1939'da Almanya'nın Fransa'yı işgali yaklaşırken Miró, Normandiya'daki Varengeville'e sığındı. Bir yıl sonra memleketi İspanya'ya kaçtı ve burada Takımyıldızlar olarak bilinen en şiirsel serilerinden birini yaratmaya başladı. 1942 ile 1956 yılları arasında, uluslararası seyahatler için birkaç istisna dışında, çoğunlukla Barselona'da ikamet etti. Miró, 1941'de New York'taki Modern Sanat Müzesi'nde (MOMA) önemli bir retrospektif sergileyerek Amerika Birleşik Devletleri'ndeki varlığını sağlamlaştırdı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra özellikle de 1945'te New York'ta Pierre Matisse ve 1948'de Paris'te Aimé Maeght galerilerindeki "Constellations" sergileriyle küresel sanat sahnesine dönüşü ivme kazandı.

Dutch Interior I, 1928.
Dutch Interior I, 1928.

1950'lerden itibaren daha az resim üreterek Palma de Mallorca'da seramikçi Josep Llorens Artigas ile birlikte seramik alanında ilk eserlerini üretmenin yanı sıra bronz heykel, baskı resim, kitap illüstrasyonu, afiş, kostüm tasarımı ve hatta duvar halısı üretimine ağırlık verdi. 1955'te Paris'teki UNESCO merkezi için bir seramik duvar resmi ve 1965 ile 1967 yılları arasında New York'taki Guggenheim Müzesi için bir başka seramik duvar resmi üretti.

1957 yılında Barselona'da Miró Vakfı açıldı ve bu vakıf, temel amacı çağdaş sanatta yeni eğilimleri yaymak olan bir kültür merkezi hâline geldi. 1983'te Palma de Mallorca'da kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetmeden önce Guggenheim Ödülü de dâhil olmak üzere önemli ödüller aldı, Fransız Onur Lejyonu Şövalyesi unvanına layık görüldü, Harvard Üniversitesi'nden fahri doktora aldı ve 1980'de I. Juan Carlos tarafından verilen İspanya Güzel Sanatlar Altın Madalyası ile ödüllendirilerek sanat tarihinde silinmez bir iz bıraktı.

  • The Farm, 1921-22
  • Miró'nun Mont-roig'de başladığı ve dokuz aylık bir çalışmanın ardından Paris'te tamamladığı "Çiftlik" adlı resmi, sanatsal evriminde ufuk açıcı bir dönüm noktasını temsil eder. Tarzının gerçeküstücülüğe doğru net bir geçişini gösteren bu eserde, Mont-Roig'deki aile çiftliğinin tüm unsurları, belirli bir gerçekçilik derecesini korumakla birlikte basit, düz formlar olarak tasvir edilmiştir. Miró yıllar sonra bu resimdeki amacını açıklarken, anavatanıyla ilgili değer verdiği her şeyi tek bir tuvalde -görkemli ağaçlardan küçücük salyangozlara kadar her şeyi kapsayacak şekilde- resmetme arzusu olduğunu dile getirmiştir.
  • Harlequin’s Carnival, 1922-23
  • Miró, Gerçeküstücü döneminin en önemli çalışması olan "Harlequin Karnavalı"nda geleneksel resimden kopuşunu sergiler. Başyapıtının rüya benzeri atmosferinde, daha önceki çalışmalarında yer alan motiflerin çarpıtılmış yorumlarıyla karşılaşırız: Merdivenler, kulaklar, gözler, hayvanlar, Katalan manzarası ve çeşitli nesneler, hepsi de yaratıcı bir dönüşümle şiirsel sembollere dönüşmüştür.