Sonbaharı hissettiren 5 roman

Sonbaharı hissettiren 5 roman.
Sonbaharı hissettiren 5 roman.

‘En sevdiğim mevsime geldik. Yapraklar sararacak, gök gürültülü yağmurlar yağacak... Sonbahar hüzündür. Hüzün ise ben...’ demişti Özdemir Asaf. Sonbahar, mevsimler arasında en ılımlısı… Havanın ne çok sıcak ne de çok soğuk olduğu bu mevsim; ağaçlardan dökülen sarı yaprakları ve havadaki dinginliği ile tatlı anların oluşmasını sağlıyor. Sıcaklardan bunalıp kışı özlediğimiz son yaz günlerinin kurtarıcısı olan sonbahar; değişimin, dönüşümün, umudun, aşkın, hüznün ve daha birçok duygunun etrafımızı sardığı, kışa hazırlanan doğanın eşsiz güzelliğiyle büyülediği bir mevsim. Bu mevsimi özel kılan birçok şey var: yağmurlu bir günde sıcak bir yerde içilen kahve, soğuk bir havada battaniyenin altında yatmak, sarı yapraklı yollarda yürümek ve sonbaharı hissettiren eşsiz kitapların dünyasında kaybolmak… Siz de tatlı bir sonbahar gününde sıcacık bir kitapla mevsimin tadını çıkarmak isterseniz, sonbaharı hissettiren romanlar yazımızdaki önerilerimizi deneyebilirsiniz.

İÇİNDEKİLER

Eylül, Mehmed Rauf

Eylül, Mehmed Rauf.
Eylül, Mehmed Rauf.

Sonbaharın ilk mevsimiyle isimlendirilen roman, şimdiye kadar okumadıysanız sonbaharda okunacaklar listesine eklemeniz gereken bir kitap. Türk Edebiyatı’nın ilk psikolojik kitabı olan Eylül, aşk acısını ve imkansız aşkı iliklerinize kadar hissedeceğiniz bir eser. Kitabın baş karakterlerinden biri olan Suat Hanım’ın hayatının son ayı olan Eylül ayını anlatıyor. Zira, evli olan Suat aradığı aşkı evliliğinde bulamaz ve gönlünü eşinin yakın arkadaşı Necip’e kaptırır. Aşkının karşılığı olsa da bu bir yasak aşktır. Satırların arasında acıyla yoğrulan Suat, Necip’e duyduğu aşk ile sadakatsizlik ile bağlılık çatışması yaşar. Aşk üçgeni arasında kavrulan Suat için ne yazık ki mutlu son yok. Nitekim romanın sonunda aşklarına ürkek tutkuyla bağlı olan Necip ve Suat birbirine kavuşamaz. Mehmed Rauf’un eşsiz bir dille kaleme aldığı, aşk acısını ve yarattığı buhran ve üzüntüyü içinizde hissedeceğiniz bu roman, sonbaharın hüznüne yakışacak bir eser.

Huzursuzluk, Zülfi Livaneli

Huzursuzluk, Zülfi Livaneli.
Huzursuzluk, Zülfi Livaneli.

Harika hikayesi, eşsiz anlatımı ve verdiği mesaj ile gönüllerde taht kuran Zülfi Livaneli’nin ölümsüz eseri Huzursuzluk listemizin demirbaşlarından. Arkadaşlık, aşk, insanlık, zulüm gibi birçok duygunun anlatıldığı kitap sürükleyici diliyle sizi etkisi altına alıyor ve kitabı elinizden bırakmak istemiyorsunuz. Kitabın ana karakteri İbrahim… İstanbul’un kargaşası içinde sıradan bir yaşam süren İbrahim, çocukluk arkadaşı Hüseyin’in ölüm haberi üzerine doğduğu kadim kent Mardin’e gider. Onun, önce sevdaya sonra ölüme yazılmış, Mardin’de başlayıp Amerika’da sona ermiş hayatını araştırmaya koyulur. Böylece âdeta bir girdabın içine çekilir, tutkuyla ve hırsla gizemli bir kadının peşine düşer. Zülfi Livaneli’nin akıcı diliyle kaleme aldığı eser, sevda ile acıyı iç içe geçirerek Ortadoğu’nun tüm gerçeklerini gözler önüne seriyor. Roman, günümüzde hala devam eden mültecilik krizine, yalnızca insan olmanın önemli olduğu bir pencereden bakıyor. Kendinizi hikayeyi yaşarken bulacağınız kitap, sonbaharın vazgeçilmez kitaplarından.

Güz Bitiği, Cemal Süreya

Huzursuzluk, Zülfi Livaneli.
Huzursuzluk, Zülfi Livaneli.

‘Bir şey söyle bana, bana bir laf et ki binlerce, on binlerce görüntü anlatamasın…’ Sonbaharı hissettiren romanlar arasında Güz Bitiği olmazsa olur mu? Olmaz. Cemal Süreya’nın satırları olmadan sonbahar mevsimi tamamlanmış sayılmaz. Her biri birbirinden eşsiz eseri olan Cemal Süreya’nın sonbahara en uygun eserlerinden biri Güz Bitiği… Usta yazarın şiir, düz yazı, beyit ve şarkı gibi çeşitli anlatımlarını birleştiren kitap, farklı türleri sayesinde bol seçenekli bir okuma imkanı sunuyor. Melankoli duygusunu ve sonbaharın hüznünü içinizi ısıtacak şekilde ele alan eser; kaliteli dakikalar geçirmenizi, yudumladığınız sıcak kahvenize eşlik ederek içinizi ısıtmayı sağlıyor. Listenizde farklı bir tat olacak bu eser, canınız sıkıldığında açıp okuyabileceğiniz, iş arası molasında dinlenebileceğiniz, yolculukta kendinize arkadaş edinebileceğiniz bir kitap. Bu eşsiz eseri hemen bitirmemek için azar azar okuyacak, sayfaları çevirmeye kıyamayacaksınız.

Pekin’de Sonbahar, Boris Vian

Pekin’de Sonbahar, Boris Vian.
Pekin’de Sonbahar, Boris Vian.

Tüm canlılığıyla yaşayan Paris’ten uçsuz bucaksız Egzopotamya çölüne doğru bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? Zihninizin sınırlarını zorlayacak, tahmin edilemezliğiyle gönlünüzü fethedecek Pekin’de Sonbahar, sınırları aşmasıyla tanınan Boris Vian’ın en sevilen romanlarından biri. Her ne kadar ismi Pekin’de Sonbahar olsa da kitap ne Pekin’de geçiyor ne de sonbahar mevsiminde. İsmin anlatılandan farklı olmasının sebebi ise yazarın oyun severliğinin bir göstergesi… Özgün ve sıra dışı anlatımıyla eğlenceli bir okuma deneyimi sunan kitapta, çölde başlamış anlamsız bir demiryolu inşa projesi anlatılıyor ve absürt olaylar mizah ile harmanlanıyor. Boris Vian’ın usta bir şekilde kaleme aldığı roman; ikilikler, belirsizlikler ve çelişkilerden beslenerek bir bütünlük yakalıyor. İşler, güçler sebebiyle yoğun geçen ve sezonun başladığı Eylül ayında kısa bir mola vermek, kendi hayatınızdan çıkıp yeni keşifler yapmak isterseniz bu roman tam da size göre!

Çavdar Tarlasındaki Çocuklar, Jerome David Salinger

Çavdar Tarlasındaki Çocuklar, Jerome David Salinger.
Çavdar Tarlasındaki Çocuklar, Jerome David Salinger.

Listemizin son sırasında Jerome David Salinger’in ünlü eser Çavdar Tarlasındaki Çocuklar var. Kitap, başkarakteri Holden’in geçmesi gereken 5 dersin 4’ünden kaldığı için okuldan atıldıktan sonra yaşadıklarını anlatıyor. İnsanın içine bir yolculuk yaptıran eser toplumsal aksaklıklara da bir bakış atıyor. Yürek burkucu bir hikayesi olan bu kitap, yazarın samimi dili sayesinde sizinle birebir konuşuyormuş hissi oluşturuyor. Bu sayede yabancılık çekmeden kendinizi kitabın içerisinde hikayeyi yaşarken buluyorsunuz. Holden’in yaşadıklarına konuk olurken, kendinizi arka planda modern çağ insanlarının mutsuzluklarını sorgularken bulabilirsiniz. Öyle ki, Holden’ın insanlarla gereksiz konuşmalar yapmaktan kaçınmak için başvurduğu sağır ve dilsiz taklidine bile hak verdiğinizi fark edeceksiniz. İnsanı bulunduğu dünyadan koparıp farklı bir aleme götüren bu kitap, yağmurlu bir günde kahveniz eşliğinde sindire sindire okuyacağınız, sonbaharda olmanın verdiği mutlulukla Holden’ın hislerine ortak olacağınız harika bir başyapıt.