Tallinn: Orta Çağ dokusu ile modern kültür duraklarını bir arada sunuyor

Baltık kıyısında hem tarihi hem de teknolojisiyle insanı şaşırtan sakin bir şehir var: Tallinn. Estonya’nın başkenti olan bu güzel şehir, yüksek sesle kendini duyurmaya çalışmaz. Ama bir kez sokaklarında yürümeye başladığınızda, taş duvarların arasından, kırmızı kiremitli çatıların altından size sessizce hikâyeler anlatır. Özellikle yaz aylarında, uzun gün ışığı saatleriyle Tallinn’in keyfini doyasıya çıkarabilirsiniz. Hele Haziran’da gelirseniz, hava yumuşak, gündüzler uzun, şehir ise capcanlı olur.
Türkiye’den Tallinn’e direkt uçuşlar sınırlı, ama özellikle İstanbul üzerinden yapılan aktarmalarla kolayca ulaşmak mümkün. Yolculuk yaklaşık üç saat sürüyor. Eğer Avrupa’nın kuzeyindeyseniz, Helsinki üzerinden feribotla geçmek de oldukça keyifli bir alternatif. Baltık Denizi’ni aşarak Tallinn’e varmak, şehre gelişin romantik bir yolu olabilir.
Zamanın başladığı o yer

Tallinn’in kalbi hiç kuşkusuz Vanalinn, yani Eski Şehir. Bu bölge UNESCO tarafından koruma altına alınmış. Sokaklar Arnavut kaldırımı, evler renkli ve alçak, çatılar eğimli. Binalar sanki yüzyıllardır aynı yerde duruyormuş gibi. Şehir surları hâlâ ayakta; kulelerden bazılarına çıkabiliyor, şehri yüksekten izleyebiliyorsunuz. Yokuş yukarı yürürken Toompea Tepesi’ne ulaşıyorsunuz. Burada Estonya Parlamentosu’nun bulunduğu Toompea Kalesi ve hemen karşısındaki ihtişamlı Alexander Nevsky Katedrali sizi karşılıyor. Gotik St. Olaf’s Kilisesi ise bir başka simge yapı. Bir zamanlar Avrupa’nın en yüksek binası olarak kabul edilen bu kilisenin kulesine çıkarsanız, Tallinn’in çatılarla dolu siluetini görebilirsiniz.
Şehri müzelerle tanımak

Tallinn, küçük bir şehir olabilir ama müze konusunda oldukça zengin. Şehrin tarihini merak edenler için Estonya Tarih Müzesi harika bir başlangıç. Orta Çağ loncalarının toplantı yeri olan eski bir binada kurulu bu müze, sizi yüzyıllar öncesine götürüyor. Eğer sanat ilginizi çekiyorsa Kumu Sanat Müzesi mutlaka listenizde olmalı. Hem tarihi hem çağdaş Estonya sanatının güzel örnekleri burada sergileniyor. Denizcilikle ilgilenenler ise Lennusadam Denizcilik Müzesi’ni çok sevebilir. Eski bir hangarda kurulmuş bu müze, devasa gemiler, denizaltılar ve interaktif sergilerle dolu. Biraz daha farklı bir deneyim ararsanız, şehrin hemen dışında yer alan Estonya Açık Hava Müzesi’ne uğrayabilirsiniz. Geleneksel köy evleri, değirmenler ve kıyafetli görevliler eşliğinde geçmişin kırsal Estonya’sını yakından tanıma şansınız olur.
Müzeleri bitirip tüm gün Vanalinn’de gezdikten sonra dinlenmek için Raekoja Plats, yani Belediye Meydanı ideal bir durak. Ortasında 600 yıllık tarihi belediye binası, çevresinde ise kafeler, restoranlar, küçük butik dükkânlar var. Burada bir kahve içip insanları izlemek Tallinn’de yapılacak en sade ama keyifli şeylerden biri olabilir. Şehrin modern yüzünü görmek isterseniz de Telliskivi Creative City’ye uğrayın. Eski bir endüstri bölgesi olan bu alan şimdi tasarım mağazaları ve sanat galerileriyle dolu. Duvar resimleri, açık alan konserleri ve genç kalabalığıyla burası Tallinn’in enerjik tarafını gösteriyor.


Tallinn büyük bir metropol değil. Ama küçük olması, onu daha da ulaşılabilir ve samimi kılıyor. Her yere yürüyerek gidebiliyorsunuz. Tallinn’de kaybolmak imkânsız; sokaklar sizi bir şekilde merkeze, yani hikâyenin başladığı yere geri getiriyor. Eğer sessiz ama derin bir şehir arıyorsanız, Tallinn sizi fazlasıyla tatmin edecek. Burada zaman yavaş akıyor, insanlar huzurlu, şehir ise geçmişine sahip çıkarken geleceğe bakmayı ihmal etmiyor. Valizinize rahat bir ayakkabı, hafif bir ceket ve biraz da merak koyun. Tallinn’in dar sokaklarında kendinizi kaybederseniz, üzülmeyin. Belki de şimdiye kadarki en güzel yolculuğunuz, kaybolduğunuzda başlayacaktır.
*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.