Tibet'e kısa bir yolculuk

‘Dünyanın çatısı, Tibet.'
‘Dünyanın çatısı, Tibet.'

Biz 5 arkadaş atladık ve Tibet’e gitti… Oranın uçsuz bucaksızlığı bizi büyülerken doğayla tezat portakal turuncusu rengi içimizi ısıttı... Tibetlilerin cömertliği, kibarlığı ve naif ruhları ise bizi çepeçevre sardı...

Göğe, uçlarında buzullar birikmiş cam kırıkları gibi sivri sivri uzanan yalçın dağlar… Eteklerinde ara ara beliren yeşilliklerin kıraçlığını gizlemeye yetmediği, bizim Konya-Aksaray arası gibi uçsuz bucaksız bozkırlar… Ve hepsinden önemlisi ‘bu kadar da olmaz be kardeşim’ dedirtecek kadar sizi baştan ayağa saran yoğun, tuhaf, kimi zaman ürpertici bollukta bir huzur…

Tibet, Çin’in güneyinde özerk bir bölge. İstanbul’dan gitmekse tam bir dert. Uzun bir uçak yolculuğu, yaklaşık 10 saat kadar. Pekin Havaalanı’na indiğinizde de sizi bir miktar daha karayolu seyahati bekliyor. Ulaşıma ödediğiniz parayla Tibet’te neredeyse bir ev satın alabilirsiniz. Tibetliler son derece kadirşinas, makul, iyimser, kibar ve aklı başında insanlar. Öyle yalan dünyanın dertlerine de pek aldırdıkları yok.

Tibetliler son derece kadirşinas, makul, iyimser, kibar ve aklı başında insanlar.
Tibetliler son derece kadirşinas, makul, iyimser, kibar ve aklı başında insanlar.

Tibet’te hemen herkes birer bilge. Vaktiyle bir Tibet atasözü duymuştum; “Ne kadar az yüksekten uçarsan, düştüğün zaman o kadar az incinirsin.” bu söz burada yaşamın ana temasını özetliyor; tevazu ve saygı.

Sırf hırs

Turuncu, bordo kıyafetleriyle öbek öbek gezinen rahipler, tapınak hizmetlileri, yüzlerinde hep bir gülümsemeyle yıllardır görüşemediğiniz eski birer dostunuzmuş gibi bakıyorlar size. Bu arada Tibet bölgesinde öyle tek başına gezmeye izin yok. En az 5 kişilik gruplar halinde gezilebilen bu bölgeye biz de mahalleden arkadaşlarla toplanıp gittik.

Yeşilin ve mavinin karıştığı yer... 'Tabi turuncuyu da unutmamak gerekir...'
Yeşilin ve mavinin karıştığı yer... 'Tabi turuncuyu da unutmamak gerekir...'

Rakımı 3500-5000m olan ve bu yüksek irtifada yaşamaya hiç de alışık olmayanlar için Tibet’e en çok 40-45 yaşlarına kadar gidilse iyi olur. Tibet’te kimse hırslı değil. Uzun emel peşinde koşan, öyle gelecek 10 yılını planlayan bir kişiyi görmedim ben şahsen. Kanaatkâr, çok kalender, dürüst, cömert, harbi insanlar. Uzun uzun oturup sohbet edebilirsiniz ama biraz yavaş konuşuyorlar.

Korna sesi, kimlik kaplama anonsu, yol uğultusu gibi etkenler hayatlarında hiç olmadığından iki çift laf edebilmeleri için bu ses seviyesi onlara asırlardır yetmiş. Yüksek rakımıyla buraya ‘Dünyanın çatısı’ da deniyor. Pek isabetli olmuş. Evlerin çatı katlarında o sessizlik ve sükûnetten mütevellit bir dinginlik olur ya, işte onun gibi…

Tibet'in önemli mekanlarından biri olan Kaplan yuvası manastırı.
Tibet'in önemli mekanlarından biri olan Kaplan yuvası manastırı.

Yükseklerde yaşayıp yüksekten uçmuyorlar; irtifa kazandıkça dünya dertlerinden sıyrılmış, yüklerinden kurtulmuş, kurtuldukça hafifleyip yükselmiş Tibetliler… Bu sessiz huzur dolu çatı katının sakinlerindeki edep, saygı ve dinginliği gördükçe ‘biz nasıl bi’ gereksiz insanmışız’ diyerek, kendimizden utanarak dönüyoruz beş arkadaş bizim mahalleye…