Türk metal sahnesinde Infected’in dağılma ve yeniden doğma süreci nasıl ilerledi?

Infected, az çalıyor ama kaliteli prestijli etkinliklerde yer alıyor.
Infected, az çalıyor ama kaliteli prestijli etkinliklerde yer alıyor.

1990’lı yıllarda Türkiye’de Black Metal türünde yayınladığı kayıtlarla adından sıkça söz ettiren, dönemin en çok konuşulan gruplarından Infected, 2000’li yıllarda yaşadığı iç sorunlar nedeniyle müzik sahnesinden çekilmişti. Grup içi anlaşmazlıklar nedeniyle dağılan topluluk, 2019 yılında sürpriz bir kararla yeniden bir araya geldi. Biz de Infected’in solisti Bahadır Uludağlar’la 90’lı yılları, dağılma süreçlerini ve yeniden bir araya geliş hikayelerini konuştuk.

90’lar, Türk metal sahnesi için âdeta büyülü yıllardı. Infected da bu dönemin ruhundan beslenen gruplardan biriydi. Peki, 90’lar Infected için nasıl bir dönemdi? O yıllara dair aklında en çok neler kaldı?

Bahadır Uludağlar.
Bahadır Uludağlar.

Senin de dediğin gibi, 90’lı yıllar gerçekten bambaşkaydı. Zaman ilerler, teknolojiler gelişir, dünya değişir; bu çok doğal. Ancak biz, Infected olarak pek çok ilke tanıklık ettik. Bu da bize, günümüz şartlarıyla kıyaslandığında büyük bir avantaj sağladı. Sosyal medyanın hatta internetin bile yaygın olmadığı bir dönemde bu yola çıktık. Elbette o zamanların da kendine özgü iletişim araçları vardı ve müziğimizi yaymak için elimizdeki her imkânı kullanıyorduk. Spotify, YouTube gibi dijital platformların olmadığı, yurtdışının âdeta kapalı kutu olduğu bir dünyada, dışarıyı olabildiğince takip etmeye çalışıyor, kendimizi sürekli geliştiriyorduk. Bu da bize, genç yaşımıza rağmen ciddi bir vizyon kazandırdı. O dönem yaptığımız her konser, her albüm, her demo bizim için çok büyük anlam taşıyordu. Aradan 25-30 yıl geçse de hepsi hâlâ hafızalarda yerini koruyor. Bu sadece geçmişe duyulan bir özlem değil; o dönemin ruhu, yapılan işe verilen değerle ilgili bir farktı.

Özellikle ilk albümünüzün ardından Infected oldukça ciddi bir ivme kazanmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam, 2000'lerin başında Children of Bodom ve Cradle of Filth ile bir turneye çıkmanız gündemdeydi. Ancak ne yazık ki işler sizin açınızdan ters gitti ve grup dağıldı.

Evet, grup çok hızlı bir yükseliş yaşadı ve kısa sürede ülkede ciddi bir hayran kitlesi edindi. Şartlar oldukça zorluydu ancak en büyük hedefimiz yurtdışına açılmaktı. Tam da bu süreçte, dünya çapında büyük bir çıkış yakalayan Cradle of Filth ile turneye çıkma fırsatı doğdu.Turnede, Children of Bodom da yer alacaktı. Ancak az önce de değindiğim gibi, gençliğin getirdiği tecrübesizlik ve ani gelen şöhreti yönetememek, bizim için zorlayıcı oldu. O dönemde hem grup içinde hem de sektörde neredeyse her gün Infected ile ilgili bir olay ya da sansasyon gündeme geliyordu. Bu yoğun baskıyı kaldırmak kolay değildi ve açıkçası nasıl yöneteceğimizi de bilmiyorduk. Sonunda ortak bir noktada buluşamayacağımızı fark ettik ve grup dağılma kararı aldı. Bu dağılmanın ardından Moribund Oblivion kuruldu ve yurtdışı hedeflerimiz bu yeni oluşumla somut bir kimlik kazandı.

Yıllar sonra Impaled Nazarene'in İstanbul konserinde konuk grup olarak geri döndünüz. Grubu tekrar diriltme fikri nasıl ortaya çıktı?

Grubu yeniden bir araya getirme fikri, Ahmet, Oytun ve benim aramda zaman zaman gündeme geliyordu. Ancak yıllar içinde Moribund Oblivion’un hem Türkiye’de hem de yurt dışında iddialı bir konuma gelmesi ve yoğunlaşan işler, bu fikre zaman ayırmamızı zorlaştırdı. Üstelik herkesin kendi iş hayatı da vardı. Buna rağmen, bu hikâyenin yarım kalmaması gerektiğine inandık. Benim öncülüğümle, ara sıra da olsa sahneye çıkarak projeyi sürdürmeye karar verdik ve “Reunion” sürecine start verdik. Dağıldıktan tam 20 yıl sonra vereceğimiz ilk konser, haliyle çok özel ve duygusal bir anlam taşıyordu. Yaşları 40'ı geçmiş eski dinleyicilerimizle yeniden buluşacak olmanın verdiği nostalji ve aynı zamanda yeni kuşakla ilk kez yüz yüze gelecek olmanın heyecanı, bu konseri unutulmaz kıldı. Bu yüzden geri dönüşümüzü, anlamlı bir grupla paylaşarak taçlandırmak istedik. Pek çok duygunun bir arada yaşandığı o gece, hepimizin hafızasında yer etti.

O konserin ardından bir de E.P. yayınladınız ama sonrasında çok aktif değildiniz...

Konser öncesinde ve konser sonrasında toplamda iki E.P. yayımlayarak uzun bir aradan sonra diskografimize yeni çalışmalar ekledik. Ancak bu dönemin ardından çok aktif olamadık çünkü Oytun, Kanada’ya yerleşti ve bu durum bizi ister istemez yavaşlattı. Yine de bu süreçte “Infected”ı yurt dışına taşımayı başardık. Grubun ilk Avrupa konseri, Almanya’da düzenlenen önemli bir festivalde, kalabalık bir izleyici kitlesi karşısında gerçekleşti ve büyük beğeni topladı. Bu, çocukluk hayalimizin gerçeğe dönüşmesiydi. Sonrasında aldığımız olumlu yabancı basın yorumları da bizim için büyük bir mutluluk kaynağı oldu.

Infected.
Infected.

Infected'dan yeni bir kayıt dinleyecek miyiz?

Evet, grup çok aktif değil, çok sık konser veremiyoruz fakat uzun süredir gönüllerde yer edecek iyi bir albüm üzerinde çalışıyoruz. Ağır ama emin adımlarla, sabırla bitirmeye çalıştığımız bir albüm geliyor.

Bosphorus Open Air Metal Fest'te sahne alacaksınız. Bizleri nasıl bir festival bekliyor?

Bizce harika olacak. Bosphorus Open Air Metal Fest son 4 yılda ülkemizde metal müzik piyasasını domine etti ve çok prestijli bir festival haline geldi. Yurtdışında da tanınmaya başladı. Dünyanın dört bir yanından pek çok grup bu festivalde çalmak istiyor. Infected, az çalıyor ama kaliteli prestijli etkinliklerde yer alıyor. Bosphorus da bunlardan biri ve yine yıllarca unutulmayacak bir konser olacağına eminiz. Herkesi mutlaka bekliyoruz. Eski dinozorları ve yeni jenerasyonu birlikte kucaklamak istiyoruz.

“Breathless Kiss on The Lips of Melancholia” albümünüzde kadın vokallerde Candan Erçetin’de olacaktı ama o dönem çalıştığı plak şirketi nedeniyle bu birliktelik gerçekleşmemişti. Candan Erçetin sizden nasıl haberdar olmuştu?

Candan Erçetin, öğrencileri aracılığıyla Infected’dan haberdar olmuş ve bizimle doğrudan iletişime geçmişti. Bu durum bizleri hem şaşırtmış hem de fazlasıyla mutlu etmişti. Kendisiyle tanışıp sohbet etme fırsatımız olduğunda, bize bir jest yapmak istediğini söyledi ve birlikte bir düet fikrinde buluştuk. Tam da o sıralarda yeni albümümüz “Breathless Kiss on the Lips of Melancholia” için kayıt hazırlıkları yapıyorduk. Albümde yer alacak bir parçayı seçip, Candan Hanım için düet partisyonlarını yazdık. Ancak kayıt aşamasına geldiğimizde, Candan Erçetin’in o dönemde bağlı olduğu Topkapı Müzik, sanatçının başka bir plak şirketi etiketiyle yayınlanacak bir projede yer almasına izin vermedi. Bu gelişme planlarımızı sekteye uğrattı. Duruma üzülen Candan Hanım, jest olarak kayıt sürecine kendi öğrencilerini göndererek destek verdi. Yasal düzlemde birlikte çalışamasak da black metal normları içinde oldukça aykırı sayılabilecek bu iş birliği büyük yankı uyandırdı ve uzun süre konuşuldu.

*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.