Yönetimin ve anıtların şehri: Washington D.C.
Washington ile ilgili bir anı anlatacak olduğumda önce şunu vurgulamak isterim: Eyalet olan Washington değil bu Washington D.C. olan. Yani Amerikan yönetiminin bulunduğu özel bölge, sadece bir şehir. Eyalet değil. Bu vurguyu yaptıktan sonra başlayabilirim.
Washington D.C. Amerika’nındiğer pek çok şehrine nazaran daha az turistik bir bölge. Özellikle yabancı turistler için dikkat çekici çok şey yok diye düşünülebilir. Ben de gezmeden önce aynı duygulara sahiptim. Daha önce hakkında okuduklarım bir günde gezilir duygusu yaratsa da gezmeye başlayınca öyle olmadığını anladım. Dolayısıyla önceden uyarayım öyle bir günde gezerim diyebileceğiniz bir yer değil.
Washington’u gezme işini açık hava binaları, müzeler ve Georgetown Bölgesi olarak üçe ayırıyorum. Açık hava binalarından kastım Beyaz Saray, kongre binası, Washington Anıtı ve Lincoln Anıtı’nın bulunduğu National Mall. Bu bölgede gezilebilecek pek çok anıt ve güzel bina var. Neredeyse bir gününüzü alan bu bölge Amerika’nın ulusal yapısının hiç durmadan vurgulandığı ve hemen her şeyin anıtsal bir özellik taşıdığı alan. Kocaman yeşillikler içinde bir park aynı zamanda. Aslında National Mall dendiğinde zihnimde uyanan ulus bilicinin işlendiği yer algısı da boşa değil. Botanik park dışında hemen her şey ulusal bir şey anıtı.Tabi tüm bu ulusal anıtların takdire şayan bir estetikle yapılmış olduğunun altını çizmek gerek. Bilhassa Reflection Pool akşam saatlerinde büyüleyici bir görsel sunuyor. Her ne kadar dev Lincoln heykeli akşam saatlerinde ürpertici olsa da, o da bu büyüleyici manzaranın bir parçası.
Bu bölgeyi hemen herkes filmlerde görmüştür. Onun için gezerken pek çok yeri hatırlamanız olası. Kongre Binası'nı ve Beyaz Saray’ı bilmiyor olmanız zaten imkânsız. İkisini de dışarıdan ve yakın bir mesafeden görmek mümkün. İçlerine girmek isterseniz bir dizi prosedür sizi bekliyor olacak. Beyaz Saray için altı ay önceden başvurmak gibi…
Lincoln Memorial merdivenlerinde Martin Luther’in yaptığı "Bir hayalim var" konuşması da pek çoğunuzun hafızasındadır.
Açıkçası Martin Luther’in durduğu yerden Washington Anıtı’na bakmak Everest’in zirvesini gördüğümde oluşan "bunu bir ömür boyunca bir kez görebilirsin" hissini oluşturdu bende.
Belki de tüm bu alan içerisinde beni en çok cezbeden alanın Lincoln Memorial olmasının sebebi budur.
National Mall’ın bir tarafı da müzelerden oluşuyor. Özellikle müze gezmeyi sevenler için bulunmaz bir yer burası. Amerikan Ulusal Tarih Müzesi (National Museum of American History), Havacılık ve Uzay Müzesi (National Air and Space Museum), Ulusal Doğa Tarihi Müzesi (National Museum of Natural History), Ulusal Sanat Galerisi(National Gallery of Art), Amerikan Yerlileri Ulusal Müzesi (National Museum of the American Indian) bu alanda gezebileceğiniz müzeler. Ve güzel haberi veriyorum: Bu bölgede gezeceğiniz müzeler ücretsiz.
Bu bölgede gezeceğiniz müzeler ücretsiz.
Gündüzleri National Mall gezilerinden sonra akşamları güzel bir yemek yemek ve kafelerde takılmak isterseniz Georgetown sizi bekliyor. Oldukça güzel tasarlanmış kafeler, sanat galerileri, teknoloji mağazaları ve dünyanın farklı yerlerinden lezzetler sunan restoranlar bu bölgede yer alıyor.
Washington’un merkezinde sıkılırsanız, en fazla bir saatlik yolculuklarla hemen yanı başında bulunan diğer şehirlere de gezmeye gidebilirsiniz. Maryland, Annapolis veya Baltimore bu seçeneklerin en cazip olanları.