Seul’de gezilecek yerler bu yıl nasıl bir rota sunuyor?

Kim ki-Duk ya da Samsung. Bazen iki şeye aynı anda ihtiyacınız olur. Güney Kore için de bu böyle. Güney Kore; sakin sabahlar ülkesi, Han Nehri mucizesi, Uzak Doğu’nun en batısı, Batı’nın biricik Doğu’su. Bir Japon kolonisi olarak var olduğu yıllar çok gerilerde kaldı artık. Bugün bulunduğu coğrafyanın en özgün-atak ülkelerinden biri.

Büyüyen kapital pazara intisap eden, ışıltılı sokakları, devasa gökdelenleri ve dünyanın en büyük 11. ekonomisi namıyla “tutmuş” bir Amerikan projesi aslında. 60 yılda kendi küllerinden doğmayı başarmış stratejik bir proje. Seul de bu projenin kalbi. Kocaman bir metropol, yalnızlığın tam karşısında, durmayan kalabalıkların ortasında… Nereden başlanır Seul’u sevmeye? Şehri gezmeye saraylarından başlamak her zaman iyi fikir, ama google maps’e güvenerek yola çıkmayın, Kuzey Kore tehdidi sebebiyle, neredeyse bütün bilgiler, veriler ve yönlendirmeler sinir bozacak kadar hatalı.
Tamam, biz yine de Changdeokgung Sarayı ile gezimize başlayabiliriz, Joseon Hanedanı tarafından yaptırılan o meşhur beş saraydan biri. Zamanında çok hasar alsa da iyi korunmuş mimarisiyle oldukça ilgi çekici. Seul gezilerinin vazgeçilmezi Gyeongbokgung Sarayı ise, ikinci durağımız. Kore tarihini yakından tanımak için şahane başlangıç anlamına gelen bu saray, aynı zamanda hanedanlığın ana karargâhı olmasıyla da önemli. En az saray kadar dikkat çeken ihtişamlı ana kapısı Gwanghwamun’u da unutmamak gerekir. Saray içindeki Ulusal Saray Müzesi ve Ulusal Halk Müzesi, gezilmesi gereken noktalardan. Giriş kapısının önündeki muhafızların geleneksel nöbet değişim töreni turistler tarafından ilgiyle takip edilen hadiselerden. Bu iki saraylı başlangıcımızdan sonra, rotamızı metropolün göbeğindeki eski Kore’ye yani Bukhan Hanok’a (Kuzey Köyü) çevirebiliriz. Burası turist yoluna dönüşse de geleneksel mimarinin yaşadığı yegâne bölge olması sebebiyle, sokaklarını arşınlamaya değeceğini söyleyebiliriz.

Seul’un en eski ticaret bölgesi Myeongdong ve geleneksel alışverişe daha yakın Insadong bölgeleri saatlerce dolaşmaya müsait yerler. Buralarda alışverişin dibine düştükten sonra, her Seul meftununun yaptığı gibi, şehrin koruyucusu sayılan Namsan Dağı ve bu dağın zirvesinde yer alan, tüm şehri kuşbaşı görebileceğiniz Seul Kulesi’ne giderek, bilhassa günbatımında seyrine doyulmaz bir manzara vaat eden kuleye olan doğal ziyaret borcumuzu ödeyebiliriz. Geleneksel dokusunu koruyan dev alışveriş pazarı Namdaemun Market, yine Seul seyahatlerinin vazgeçilmez mekânlarından. Hediyelik eşyadan başlayarak aklınıza gelecek her türdeki ürünü bulabileceğiniz bir pazar burası. Baş döndürücü atmosferi var. Gwangjang Market ise Seul’deki pazarlar arasında otantikliğini koruyabilmiş en yerel mekânlar arasında. Buraya da uğrayalım.

Psy’nin “Gangnam Style” şarkısıyla dünyaca üne kavuşan Gangham bölgesi, şık ve lüks mağazalarıyla dikkat çeken Nişantaşı havasında bir yer. Psy’nin şarkısının tarihe geçen video klibinde elleriyle yaptığı dans figüründen ilhamla yapılmış heykeli, şarkı eskimiş olsa da turistlerin ilgisini celbetmeye devam ediyor. Önünde dans ederek fotoğraf çektiren hatırı sayılır bir kalabalığa rastlayabilirsiniz. Şöyle ki, eğer eğlenmeye vaktiniz varsa, Lotte World’e mutlaka rotanızı çevirmelisiniz. Dünyanın en büyük kapalı alan tema parkı olan "Lotte World Adventure" ve açık hava parkı "Lotte World Magic Island" gibi iki rüyaya sahip Lotte World, Seul için tescilli bir iyi vakit geçirme markası. Kim bilir, belki de şehrin yorgunluk atma finalidir burası.
Peki, Seul’da yapılacaklar bitti mi? Elbette hayır. Göreceğiniz en ilginç resim galerisi Trick Eye Museum, neo-fütüristik kültür kompleksi Dongdaemun Design Plaza, ikonik Cheonggyecheon Deresi ve Jogyesa Tapınağı, listeye eklenebilecek diğer yerler. Seul bütün bunların ötesinde sürprizlerle dolu bir şehir, modern mahcup. Devasa metropol görüntüsüyle ürkütücü, ayrıntılarına vakıf oldukça sıcak kanlı. Gezmeye, görmeye değer.

- Seul beşlisi
- • COEX Mall’daki dev kütüphaneyi (Starfield Library) ziyaret etmek
- • Geleneksel Kore kıyafetiyle (Hanbok) saraylarda gezmek
- • Demilitarized Zone (DMZ) adlı tampon bölgeyi görmek
- • Bir Korean BBQ restoranında ‘kendin pişir kendin ye’ denemek
- • Seul Kulesi’nde günü batırmak.
*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.