Çaycholic

Kafede arkadaşlarımızla buluştuğumuzda herkesin sipariş verdiği ilk şey genellikle bir kahve türü olur. Latte, mocha, flat white… Dünya kahveyle dönüyormuş gibi bir hava hâkimdir. Ama bizde durum biraz farklıdır. Çevremizdeki herkes menüye gömülmüş kahve çeşitlerini incelerken, bizim aklımızın ucundan bile kahve geçmez. Çünkü çaya olan bağlılığımız yalnızca bir alışkanlık değil, neredeyse kültürel bir refleks, çocukluktan gelen köklü bir sadakattir.

Çay Bizde Bir İçecekten Çok Daha Fazlasıdır Bir bardak çay, bizler için sohbetin kapısını açan anahtardır.
Sıcaklığında samimiyet, renginde huzur, kokusunda ev hissi vardır.
Kahve içen arkadaşlarımız, çayın neden bu kadar vazgeçilmez olduğunu anlamaya çalışırken biz sadece gülümseriz. Çünkü çay, bizim ruhumuzun tanıdığı ilk lezzettir. Hem hesaplıdır, hem sadedir, hem de bardak bittiğinde geride buruk değil, güzel bir tat bırakır. Kısacası, çay bizde sohbetin ritmini belirler.

Çay İçmeyen İçin Anlatılamayan, İçen İçin Tarif Edilemeyen Bir Bağ
Kafede bir garson 'kahve alır mıydınız?' diye sorduğunda içimizden geçen bellidir:
'Yok, sen bana taze bir çay getir…'
Başka bir şeye ihtiyaç duymayız.
Çay içmek bizde bir tercih değil, bir kimliktir.

Bu yüzden arkadaşlarımız kahvelerini yudumlarken biz çay bardağının buğusunda kendi sıcaklığımızı buluruz. Çünkü biliriz ki, kahve modadır; ama çay sadakattir.