Chatgpt sorduğumuz her sorunun arkasından şunu da yapayım bunu da ekliyim ister misin diye sorunca biz

ChatGPT'ye bir soru sorduktan sonra başlayan o tanıdık diyalog, dijital çağın en masum ama en yaygın reflekslerinden birine dönüşmüş durumda. “Bunu da ekleyeyim mi?”, “İstersen biraz daha açabilirim”, “Şuna da bakayım mı?” soruları peş peşe gelirken, kullanıcı olarak çoğumuz kendimizi durduramıyor ve neredeyse otomatik bir şekilde hepsine onay veriyoruz. Başta tek bir cümlelik cevap beklerken, birkaç dakika içinde detaylı analizler, ek başlıklar, alternatif senaryolar ve hatta bonus önerilerle dolu bir içerik yığınıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bu durum bazen işimizi kolaylaştırırken bazen de “Ben bunu sormamıştım ki” dedirtiyor.

“Bir Tık Daha” Psikolojisi
Bu alışkanlığın temelinde aslında çok tanıdık bir psikoloji yatıyor. Sosyal medyada bir videoyu izlerken “bir tane daha” demekle, ChatGPT'nin sunduğu ek seçeneklere “evet” demek arasında pek fark yok. Her yeni öneri, bir öncekinin doğal devamı gibi hissettiriyor. Kullanıcı, kontrolün hâlâ kendisinde olduğunu düşünürken içerik giderek genişliyor. Özellikle bilgiye hızlı ulaşmak isteyenler için bu durum cazip bir kolaylık sunuyor. Ancak bir noktadan sonra cevap değil, adeta küçük bir dijital dosya teslim almış gibi oluyoruz.

Yardımcı mı, Fazla mı Yardımsever?
ChatGPT'nin bu kadar çok seçenek sunması, onu yalnızca bir soru cevap aracı olmaktan çıkarıp bir “ısrarcı yardımcı” konumuna getiriyor. İyi niyetli bu yaklaşım, çoğu zaman kullanıcıyı memnun etse de bazen gereksiz detaylara boğabiliyor. Yine de kabul etmek gerekir ki, sorulan her ek soruya verilen otomatik onaylar biraz da bizim aceleciliğimizin ve “belki lazım olur” düşüncesinin bir sonucu. Sonuç olarak ortaya çıkan tablo oldukça tanıdık: Sadece kısa bir cevap isterken, kapsamlı bir içerik üretiminin içinde buluyoruz kendimizi. Dijital çağın bu küçük ironisi, hem güldürüyor hem de alışkanlıklarımızı sorgulatıyor.