İstisnasız her gece bizdir

Hepimizin hatırladığı o çocukluk yıllarında, yatağa girer girmez uykuya dalmak neredeyse saniyeler sürerdi. Günün yorgunluğu ve saf bir zihinle yatağa uzanmak, bizleri hiç zorlanmadan uykunun kollarına bırakırdı. O yıllarda uyku, doğal bir ihtiyaç olmanın ötesinde günün en huzurlu anlarından biriydi. Ne düşünceler, ne kaygılar ne de yarına dair planlar zihnimizi meşgul ederdi. Çocukluğun masumiyetinde uyku, adeta en sadık dostumuz gibiydi.

Yetişkinlikte Bitmeyen Düşünceler
Ancak büyüdükçe bu durum tamamen değişti. Artık yastığa başımızı koyduğumuz anda uykuya dalmak yerine, zihnimizde birbiriyle yarışan düşüncelerle baş başa kalıyoruz. Bitmeyen sorumluluklar, geleceğe dair kaygılar ve gündelik hayatın stresi, uykunun önünde görünmez bir duvar gibi dikiliyor. Uykuya dalmak için saatlerce uğraşmak, çocuklukla kıyaslandığında içimizi burkan bir fark yaratıyor. Bu durum, yetişkinliğin belki de en yıpratıcı yanlarından biri olarak hayatımızda yerini alıyor.