İngilizler Hindistan'da ne yaptı?

1930'da genç bir tarihçi ve felsefeci, hayatında ilk kez Hindistan topraklarına adım attı. 'The Story of Civilization' adlı 11 ciltlik devasa eseri için bilgi toplayacaktı. Öyle büyük bir hayret ve öfkeye kapıldı ki 'tarihin en büyük suçlarından biri' olarak kabul ettiği durumu ifşa etmek için her şeyi yazıp anlatmaya karar verdi. O kişi Will Durant'tı ve eserinde şöyle yazmıştı: 'İngilizlerin Hindistan'ı fethetmesi, yüksek bir medeniyetin, bir ticari şirket tarafından vicdana ve hukuka sığmayacak şekilde işgal ve yok edilmesi demektir. Sanata karşı kayıtsız olan ve sürekli kazanmak isteyen bu şirket, ülkeyi mahvetmiştir.' Hindistan, özellikle 5. ve 6. yüzyıllardan itibaren üretimin, bilimin ve sanatın önde gelen ülkelerinden biriyken bilinçli olarak fakirleştirilmiş ve İngiltere tarafından medeni hale getirileceği yalanıyla geri kalmış bir ülke olarak lanse edilmişti. İngiliz edebiyatında ise tüm bu olup bitenler aile portresi gibi tasvir edildi.
Merhametli bir anne gibi gösterilen kraliçe disiplin edilmeye ihtiyaç duyan uzak diyarlardaki çocuklara kucak açmış, onları ehlileştiriyor ve uygarlık düzeyine ulaşmalarını sağlıyor gibi gösteriliyordu.