İstanbul'u kuran çılgın imparator

Konstantin, Şubat 272'de dünyaya geldiğinde, kimse onun dünya tarihini değiştiren imparatorlarından biri olacağını tahmin edemezdi. 306 yılına gelindiğinde babası Konstantius hayatını kaybetti. Bundan sonra Konsantin daha baskın bir figür olarak ortaya çıkmaya başladı. 307 yılında Franklara saldırdı. Bu savaşta iki Frank kralını öldürdü. Bu olaydan sonra dikkatleri daha da üzerine çekti. Sert tutumu ordu ve halk arasında yavaş yavaş ona duyulan saygının artmasını sağladı. Kitleler, onu yönetimde görmek istiyordu. İşte İstanbul'un kurucusunun en çetin mücadelesi bundan sonra başladı. Roma İmparatorluğu'nun tek hâkimi olması için tam 18 yıl geçmesi gerekecekti. Ama Konstantin vazgeçmedi. En zor savaşını 312 yılında Milvian Köprüsü'nde güçlü rakibi Maxentius'a karşı verdi. Efsaneye göre, Hristiyan Roma'nın temeli de bu savaşta atıldı. Konstantin savaş sırasında bir ses duydu ve ses, ona gökyüzüne bakmasını söyledi. Baktığında ise Hristiyanlığa ait bir sembol gördü. Duyduğu ilahi ses, ordusundaki tüm kalkanlara bu sembolü çizmesini söyledi. Bunu yapan Konstantin, savaştan zaferle ayrıldı ve bir daha hiç yenilmedi. Eski Roma'yı artık başkent olarak istemiyordu. İmparatorluğuna yeni stratejik ve güzel bir başkent bulmalıydı. Artık tek başına yönettiği imparatorluğun sınırları Avusturya'dan Kızıldeniz'e, İspanya'dan Kırım'a dek uzanıyordu. Yani ona son derece merkezi ve güvenli bir anakent lazımdı. Bir zamanlar Üsküdar'daki savaşta Kadıköy'de konuşlanan Konstantin, hala küçük bir kasaba halindeki olan Byzantion'un mükemmel konumu kendi gözleriyle görmüştü. Doğu ve batı arasındaki ticaretin merkez üssü olduğunu fark ettiği İstanbul'u, Megaralı Kral Byzas'tan yaklaşık 1000 yıl sonra başkent yapmaya karar verdi.