Üsküdar’da saklı bir tarih

İstanbul'un tarih kokan semtlerinden Üsküdar, her köşesinde farklı bir hatırayı, gizli bir ayrıntıyı barındırıyor. Ancak bu detayların çoğu günlük hayatın koşuşturmacası içinde fark edilmiyor. Onlardan biri de Üsküdar sokaklarında karşımıza çıkan, Sultan III. Selim'in cariyelerinden Tıflı Gül Hanım tarafından yaptırılan çeşme.

Çeşmenin hemen üzerinde yer alan kitabe, yapının sahibini ve tarihini açıkça ortaya koyuyor. Kitabede şu ifadeler yer alıyor:
“Sultan Selim efendimizin cariyelerinden sahibetü'l-hayrat merhume Tıflı Gül Hanım'ın ruhu şerifi içün Allah rızası içün Fatiha. Tarih 1222.”

Hicri 1222 olarak kaydedilen tarih, miladi 1807–1808 yıllarına denk geliyor. Böylece çeşmenin, Osmanlı İmparatorluğu'nun reformcu padişahlarından III. Selim döneminde inşa edildiği anlaşılıyor.

Kitabede ismi geçen Tıflı Gül Hanım, Sultan III. Selim'in cariyelerinden biri olarak biliniyor. İsminin anlamı ise dikkat çekici. “Tıflı Gül” ifadesi zarafet, güzellik ve incelikle ilişkilendiriliyor. “Tıfıl” kelimesi eski Türkçede “ince, narin” anlamlarına gelirken, “gül”ün sembolik olarak güzelliği temsil etmesi, dönemin estetik anlayışını da yansıtıyor.

Osmanlı tarihinde kadınların yaptırdığı hayır eserleri, özellikle çeşme, sebil ve şadırvanlar önemli bir yer tutuyor. Erkeklerin inşa ettirdiği büyük cami ve külliyeler kadar görkemli olmasa da bu eserler, dönemin kadınlarının estetik anlayışını, hayırseverlik geleneğini ve ruh dünyalarını gözler önüne seriyor. Tıflı Gül Hanım'ın çeşmesinde de ince işçilik ve zarif desenler dikkat çekiyor. Kadınların eserlerinde sıkça görülen süslemeler, çoğu zaman onların zarafet anlayışını taşır. Bu çeşme de söz konusu geleneğin bir parçası.

Üsküdar'daki bu çeşme, aslında İstanbul'un dört bir yanına dağılmış yüzlerce gizli hazineden sadece biri. Çoğu zaman modern yaşamın telaşında gözden kaçan bu yapılar, şehrin sokaklarına sessizce tarih fısıldıyor. Uzmanlara göre İstanbul'da halen keşfedilmeyi bekleyen çok sayıda çeşme, kitabe ve küçük ölçekli tarihî eser bulunuyor.

Üsküdar'da fark edilmeyen bu çeşme, hem Osmanlı kadınlarının hayırseverlik geleneğine hem de İstanbul'un kültürel mirasına işaret ediyor. Tarihçiler, bu tür eserlerin korunması ve tanıtılması gerektiğini vurguluyor. Çünkü her bir çeşme, kitabe ya da süsleme sadece bir mimari unsur değil, aynı zamanda bir dönemin ruhunu, insanlarını ve değerlerini yansıtan birer belge niteliğinde.