2019 yılı çetin geçti, dengelenme süreci tamamlandı, 2020 yılı umutlu başlıyor

Prof. Dr. Ömer Bolat-Albayrak Grup CEO'su.
Prof. Dr. Ömer Bolat-Albayrak Grup CEO'su.

2019 yılı başlarken şartlar ağırdı. 2018 yılından yüksek oranlı bir döviz kuru yükselmesi şokunu müteakiben hızla yükselen finansman maliyeti, işletmeler ve hane halkları için ağırlaşan borçlanma sorunu, 20’li hanelere ulaşan enflasyon oranı, sonuçta hızla daralan tüketimin üretimi ve yatırımları düşürmesi, işsiz sayısında 1 milyon civarı artış, psikolojik ortam ve güvenin gerilemesi tablosu hakimdi.

Bu şartlara ilave olarak, 2019 yılı içinde yurtiçinde mahalli seçimlerin belirsizliği, yurtiçinde ve sınır ötesinde terörle mücadele operasyonları, genelde batı dünyası ve ABD Kongresi’nden Türkiye’ye yönelik sıkıştırma ve müeyyide tehditlerinin ekonomi üzerindeki olumsuz yükleri gibi faktörlerin de 2019’a damga vurduğunu belirtmeliyiz.

Ancak hükümetin, ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankası’nın, BDDK’nın uyumlu ve koordineli çalışmaları ve aksiyonları sonucunda özellikle Temmuz ayından başlayarak 2019’un ikinci yarısında temel makro göstergelerde dengelenme ve iyileşme süreci kaydedilmeye başlanmıştır. Sonuçta, sıkıntılı ve çetin şartlarda başlayan 2019 yılının, işsizlik ve bütçe açığı haricinde, temel makro göstergelerin olumlu seyirde tamamlandığı ve 2020’ye umutlu bir başlangıç yapıldığını söyleyebiliriz.

2019 yılını tamamlarken ve 2020 yılına girerken temel göstergelerdeki tablo özetle şöyledir:

-Döviz kuru 13 Ağustos 2018’de 1 $ =7,30 TL’yi gördükten sonra, 2019 yılı içinde 1 $ = 5,40 TL ile 6,00 TL arasında dalgalandı. Sürpriz çıkışlar ise Merkez Bankası ve BDDK’nın etkili müdahaleleri ile engellendi.

-Faiz oranları, finansman maliyetleri yılın 2. yarısından itibaren Aralık ayına doğru, 2017 yılı şartlarına benzer oranlara geriledi. Merkez Bankası, Temmuz-Aralık ayları arasında 4 ayrı indirimle politika faiz oranını yüzde 24’den yüzde 12’ye indirdi. Bankacılık sistemi finans maliyetleri ve devlet tahvil gösterge oranları da yüzde 9-12 arasına geriledi. CDS primleri 300’ün altına gerileyebildi.

-Enflasyonla sıkı mücadele sonucu Eylül ve Ekim aylarında tek haneli TÜFE oranı kaydedildi. Kasım 2019 itibariyle 11 ayda yıllık bazda TÜFE yüzde 10,56, Yİ-ÜFE ise yüzde 4,26 düzeyine geriledi.

-Ekonomik büyüme oranı, 1. çeyrekte yüzde 2,3 küçülme ve 2. çeyrekte yüzde 1,6 küçülmeden sonra, 3. çeyrekte yüzde 0,9 büyüme patikasına girmiş olup, ilk 9 ay ortalamasını yüzde 0,9 küçülme ile kapatmıştır. Ancak Eylül’den itibaren inşaat ve otomotiv sektörlerinde satışların düşük finansman maliyet oranlarıyla oldukça hızlanması ve genelde imalat sanayinde ihracat temelli üretim artışı 4. çeyrekte yüzde 4-5 arasında bir büyüme oranı ve 2019’un tamamı için de yüzde 0’ın üzerinde cılız bir oranda olsa pozitif büyüme görebileceğimizi göstermektedir. Hane halkları tüketimi 2019’un ikinci yarısında özellikle Eylül’den bu yana canlanmaktadır.

-İmalat sanayi kapasite kullanım oranı Aralık’ta yüzde 77’ye yükselirken (2018 Aralık’ta yüzde 74,1 idi), İSO-PMI Endeksi Kasım’da Türkiye genelinde yüzde 49,5, İstanbul’da yüzde 54,2 gibi güçlü bir üretim trendini bize göstermektedir. Sanayi üretimi ise, 2019’da 1. çeyrekte yüzde 4,7, ikinci çeyrekte yüzde 2,6 azaldıktan sonra, 3. çeyrekte yüzde 1,6 artmıştır.

-Merkez Bankası’nın Reel Kesim Güven Endeksi Aralık 2019’da 103,6 seviyesi ile, TÜİK’in Ekonomik Güven Endeksi de Ekim ayında 89,8 seviyesi ile son 15 ayın en yüksek değerlerine ulaşmışlardır.

-Diğer taraftan Türkiye son 17 yılda ilk defa 2019’da cari işlemler fazlası elde etmiştir. İlk 10 ayında 4,8 milyar dolar, son 12 ay itibariyle 4,3 milyar dolar cari işlemler fazlası sağlanmıştır. Bunda en önemli etken, ekonomideki 9 aylık küçülmenin sonucunda ilk 10 ayda yüzde 12,8 azalma sonucu 166 milyar dolara gerileyen ithalat ve yüzde 2 artışla 141,5 milyar dolara yükselen ihracat, sonuçta ilk 10 ayda 24,5 milyar dolara gerileyen dış ticaret açığı rakamlarının olumlu katkısını sayabiliriz. Turizm de 2019 için 50 milyon turist ve 31-32 milyar dolar civarında gelir hedefleri de cari işlemler fazlasına olumlu katkı yapmıştır.

-Olumsuz ve sıkıntı veren göstergeler olarak, işsizlikteki ve kamu bütçe dengesindeki bozulmayı söylemek zorundayız. Eylül 2019 itibariyle işsizlik oranı yüzde 13,8, işsiz sayısı 4.566.000 kişi, genç işsizlik oranı da yüzde 26,1 civarındadır. 2019’da büyümenin yüzde sıfır civarı olması, her yıl nüfusu ve işgücü arzı 850 bin kişi civarı net olarak artan ülkemizin işsizlik durumuna aynı rakam civarında olumsuzluk ilave etmiştir. Ancak Eylül’de başlayan ekonomik canlanma ve büyüme, sanayi üretiminin artışı, işsizlik verilerini sonbahar, özellikle 2020 ilkbahar döneminde olumlu yönde aşağıya çekebilecektir.

-Ekonomide durgunlukla beraber, terörle mücadele ve sınır ötesi güvenlik operasyonlarının savunma harcamalarını arttırması, kamu borçları üzerinde artan faiz yükleri sonuçta, kamu bütçe dengesini biraz daha bozmuştur. 2019’un ilk 11 ayında bütçe açığı 93 milyar TL (2018’de ise 72,6 milyar TL idi) olurken, bütçe giderleri yüzde 20,1, bütçe gelirleri ise yüzde 16,2 oranında artış sağlayabilmiştir.

Ekonomide güven ortamı ve istikrar ortamı olmazsa olmaz gereklerdir. Türkiye önceki dönemde 1994, 2001 ve 2008-2009 ekonomik krizlerinde bile 4 çeyrek üstüste küçülme yaşadıktan sonra, pozitif büyüme sürecine geçmeyi başarmıştı. Bu defa üstüste 3 çeyrek küçülmeden sonra 2019’un 3. çeyreğinde pozitif büyüme oranına geçmeyi başardı. Çünkü özel sektörümüz dinamik ve girişimcidir, halkımızın tüketim eğilimi dinamiktir, genç bir nüfusumuz vardır. Hükümetimiz ve ekonomi bürokrasisi gerekli tedbirleri, aksiyonları uyumlu bir işbirliği içinde almaktadır. Bütün bu olumlu gelişmeler, ülkemize yönelik dış politika ve güvenlik sıkıştırmaları, müeyyide tehditleri ve kredi derecelendirme kuruluşlarının inatla ve haksızca görmezden gelmelerine rağmen elde edilebilmektedir.

İnanıyoruz ki, Türkiye ve ülkemiz ekonomisi, 2020 yılında güçlü bir yükseliş dönemi yaşayacaktır. Temkinli olalım, ama iyimserliğimizi, olumlu psikolojik bakışımızı asla kaybetmeyelim. 2020’de yüzde 5’lik ekonomik büyüme hedefi, tek haneli enflasyon oranı ve faiz oranı hedefleri, ihracat artışı hedefi başarabileceğimiz hedeflerdir.