2022 yılına girerken Türkiye ekonomisi

Prof. Dr. Murat Yülek.
Prof. Dr. Murat Yülek.

Türkiye 2021 yılında, birkaç önemli husus dışında makroekonomik açıdan iyi bir yıl yaşadı. Eğer makroekonomik istikrara yoğunlaşılırsa 2022 yılı da iyi geçebilir. Ancak makroekonomi iyi yönetilemezse, 2022 yılında önemli riskler gerçekleşebilir.

İlk önce, “birkaç önemli husus dışında” 2021’in neden iyi bir yıl olduğu sorusuna bakalım. 2021 yılının makroekonomik açıdan en önemli başarısı ekonomik büyüme oldu. Yıl için büyüme beklentimiz, Ostim Teknik Üniversitesi hesaplarına göre yüzde 9,1. Yani neredeyse yüzde 10’a yaklaşan bir büyümeden bahsediyoruz. Bu büyüme performansı, dış talep bazlı oldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi rakamlarına göre 12 aylık yıllıklandırılmış ihracat Kasım ayında 221 milyar dolara ulaştı. Bu, ülkemizi açısından tüm zamanların rekoru manasına geliyor. İhracattaki momentum aylık bazda devam ediyor. Kasım ayı ihracatı önceki yılın aynı ayına oranla yüzde 33’den fazla yükselerek 21,5 milyar dolar aştı. Maalesef, ithal bağımlısı ekonomik yapımız sebebiyle, ithalattaki artış da (ihracattaki artışın altında kalmakla birlikte), yüzde 26,7 oranında gerçekleşti. (26,8 milyar dolar)

Hızlı ekonomik büyümeye rağmen, Türk ekonomisi 2021 yılında cari açıkta da önemli bir iyileşme gerçekleştirdi. 2020 yılı cari açık rakamı 35,6 milyar dolara ulaşmışken, TCMB tarafından hazırlanan cari açık rakamları 2021 Ekim ayı itibariyle 15,4 milyar dolara kadar geriledi. Yıl sonu, 13-15 milyar dolar civarında bir açıkla kapatılacak gibi durmaktadır. Bu durum, normal şartlar altında, dövize olan talebi düşürücü etki yaptı.

2021 yılında yaşadığımız üçüncü olumlu gelişme ise bütçe tarafındaydı. Ocak-Ekim döneminde bütçe açığı 2020 yılında 145,5 milyar TL iken bu yıl 78,5 milyar TL’ye geriledi. Yani nominal olarak yarı yarıya düşerken reel bazda yüzde 60’a yakın gerileme yaşandı. 2021 bütçesinde yıl sonu bütçe açığı 245 milyar TL olarak yer almıştı. Yani neresinden baksanız bütçe açığı rakamlarında çok olumlu bir görüntü ile karşı karşıyayız.

Kısacası, 2021 yılı, bu üç önemli makroekonomik gösterge açısından çok olumlu bir yıl oldu. 2022 yılında bu göstergelerde olumlu eğilimin devam etmemesi için bir sebep yok. Şöyleki, ihracat pazarlarında, Covid sonrası dönemde (Omicron gibi risklere rağmen) iyi bir yıl yaşanması oldukça muhtemel. Bu durumda, net dış talep bazlı büyüme eğilimi devam edecek. Bir başka deyişle, cari açıksız ya da düşük cari açıklı büyüme mümkün. Öte yandan, bütçedeki kazanımın da devam etmemesi için bir sebep yok.

Bununla birlikte, 2021 yılı aynı zamanda makroekonomi açısından oldukça dalgalı bir yıl olarak tarihe geçecek. Sebebi döviz kurlarındaki aşırı zayıflama ve dalgalanma oldu. Kurlarda, önce Şubat ardından da Ekim ayından itibaren yaşanan dalgalanma, enflasyona da yansımaya başladığı için 2021 yılında enflasyonu makul seviyelere indiremediğimiz gibi, kur-enflasyon geçişkenliği sebebiyle 2022 yılında da enflasyon oranında önemli bir artış bekleniyor. 2020 yılı Kasım ayında yüzde 14’lere kadar gerileyen enflasyon, bu yıl aynı ayda yüzde 21’e yükseldi. USD-TL döviz paritesinin 11’lerde kalması durumunda 2022 ilk yarısında enflasyonun yüzde 40’lara tırmanmasını bekliyoruz. Bu ekonomimiz açısından iyi bir haber değil. Hele diğer göstergelerin bu kadar iyi olduğu bir dönemde.

O halde ekonomi yönetiminin 2022 gündemi, düşük cari açıklı ve düşük bütçe açıklı hızlı büyüme; ve bununla birlikte enflasyonun kontrol altına alınması olacaktır. Yani ekonomi yönetimi, büyümeyi boğmayacak makro-ihtiyati tedbirlerin alınmasını hedefleyecektir. Bu arada, 2020 yılındaki konut kredisi patlamasının geri ödemelerinin 2022 yılında başlayacağını da unutmayalım. Bu da, 2022 yılında, bankacılık sektörünün ekonomi yönetiminin yakın izlemesi altında olacağını gösteriyor.