2024 yapay zekanın pratikte dönüm yılı oldu teknoloji sektörü 785 milyara çıktı

2024 yılı yapay zekanın bir teoriden pratiğe dönüşümünün yılı olarak tarihe geçti. Kurumlar ve kamu, yapay zekanın gerçek hayatta kullanım alanlarını aktif olarak test etmeye ve faydalarını görmeye başlarken, yapay zeka tabanlı programlar, gerek günlük iş akışlarının aktif bir unsuru olarak, gerekse bireysel işlerde kullanılan bir asistan olarak her geçen gün hayatımızda daha geniş bir yer edindi.
Teknoloji sektörü 2024 yılında bir önceki yıla kıyasla yüzde 83 oranında büyüyerek 785 milyar TL’lik hacme ulaştı. Son 5 yıllık ortalama büyümesi yüzde 50 olan sektörün 2024 yılının ilk çeyreğinde büyüme, ikinci çeyreğinde ciddi bir küçülme, Eylül ayıyla başlayan çıkışla üçüncü çeyrekte de büyümeye devam ettiği görüldü. 2024 yılı bilişim sektörü adına daha önceki yılın tersine aylık dalgalanmaların daha fazla yaşandığı bir yıl olurken, 2024 yılının bir önceki yıldan daha düşük bir büyümeyle kapanacağı tahmin ediliyor.
Bilgisayar pazarı küçülürken, telefon pazarı büyüdü

Donanım kategorisinde ise ağırlıklı olarak bireysel kullanıcılardan oluşan tüketici tarafı yüzde 60-65 ile en büyük paya sahip oldu. Dolayısıyla, 2024 yılında çok yüksek olan tüketici kredisi faizleri ağırlıklı olarak ithalata dayalı donanım pazarını olumsuz etkiledi. Kurun yatay seyir izlemesi, önceki yıllarda olduğu gibi ilerde doğacak talebin öne çekilmesini etkiledi. Öte yandan pazarın en önemli iki göstergesinden biri olan taşınabilir bilgisayar pazarı 2024 yılında yüzde 15-20 civarında küçülme gösterirken, akıllı telefon pazarı ise tam tersi yüzde 15-20 civarında büyüdü.

Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin, kurumların dijital dönüşümünün daha da hızlandığı bir yıl olan 2024’ü tanımlarken, dijital dönüşümün başı ya da sonu olan bir proje değil, iş ve hayat döngüsünün sürekli bir parçası olması gerektiğinin daha iyi anlaşıldığı bir zaman dilimi olarak değerlendiriyor. Özbilgin, “Ülkemizde farklı sektörlerin verimlilik konusunu daha derinlemesine ele almaya ihtiyaç duyduğu bu dönemde, dijital araçların ve yapay zekanın iş hayatımıza etkisinin daha da net anlaşıldığını düşünüyorum. Güven kavramının hem dijital alanda siber güvenlik anlamında hem de teknolojiye karşı hissedilen güven anlamında önem kazandığı bir yılı geride bıraktığımızı söyleyebiliriz” diyor.
“Gözde bir yatırım merkezi haline gelmeyi hedefliyoruz”
Microsoft ürün ve hizmetlerinin Türkiye’nin veri egemenliği öncelikleri doğrultusunda daha etkin bir şekilde sunulacağı, alt yapı çalışmalarının hız kazanacağı yeni bir seneyi beklediklerinden bahseden Özbilgin, yapay zeka fırsatlarıyla dolu bir dönemin kapılarını araladıklarını söyledi ve ekledi; “Bireysel, kurumsal ve kamusal bazda verimlilik artışı yükselişe geçti. Bu trendin süreceğini öngörüyoruz. Siber güvenlik risklerine karşı sağlam bir güvenlik duvarı inşa ederek söz konusu riskleri fırsata çevirmeyi ve ülkemizi teknoloji alanında gözde bir yatırım merkezi haline getirmeyi hedefliyoruz. Türkiye’de katma değer yaratan üretim, perakende ve finans gibi sektörlerin, dijital teknolojiler aracılığıyla dünyada kendine daha geniş bir alan açabilmesi için çalışmalıyız.”
Fırsatlarla beraber riskler de gelecek

TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Tombalak’a göre 2025’i öngörebilmek zor, ancak teknoloji sektörü ve Türkiye ekonomisi için büyük fırsatların yaratılacağı ve risklerin de beraberinde geleceği bir yıl bizleri bekliyor.
“Örneğin, Türkiye’nin önemli bir lojistik merkezi olma avantajı ve küresel tedarik zincirlerine katılım imkânı, özellikle teknoloji sektöründe Türkiye’yi üretim ve ihracat açısından güçlü bir oyuncu yapabilir. Türkiye’nin yerli üretim kapasitesi ve yazılım dikeyinde artan yeni girişimlerinin sayısı hizmet ihracatı potansiyeli için önemli bir fırsat” diyen Tombalak, Türkiye’nin genç nüfusunun dijitalleşme ve yenilikçi sektörlere yönelik artan ilgisinin teknoloji girişimlerinin büyümesine büyük katkı sağlayacağına değiniyor. Teknoloji sektörünün bulut bilişim, yapay zeka gibi yeni teknolojilerde hızlı bir dönüşüm geçirebileceğini ve bu durumun da Türkiye’yi küresel teknoloji ekosisteminin önemli bir parçası yapabileceğini ekliyor.
“Ekosistem ekonomisine geçmeliyiz”

Riskleri azaltarak fırsatları yaratmak ve çeşitlendirerek büyütmenin önemli olduğundan da bahseden Tombalak, “Bunun için özellikle teknoloji alanında, ekosistem ekonomisine geçerek çok yakında yayınladığımız manifestomuzda belirlediğimiz başlıkları hemen hayata geçirmeliyiz. Öte yandan Türkiye ekonomisi açısından son birkaç yıldır süre gelen yüksek enflasyon, döviz kuru volatilitesi, dış ticaret açığı gibi riskler 2025’te de devam edebilir. Ayrıca, Orta Doğu’daki jeopolitik gerilimler veya Avrupa ile ilişkilerdeki belirsizlikler ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir. Tüm bu gelişmeler sektör performansını etkileyebilir” diyor.
Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.