2025 küresel riskler raporuna göre en büyük tehdit çatışma, çevre ve dezenformasyon

Arşiv.
Arşiv.

Şu iki ünlü ve önemli sözü tekrarlaya tekrarlaya dilimizde tüy bitti: “Ölçmüyorsan yapma” ya da “Ölçmezsen yönetemezsin”… Neden? Neredeyse kimse buna uygun davranmıyor, anlık kararlarla, refleksif davranışlarla, sezgilerle koca koca holdingleri, şirketleri yönetmeye çalışıyor da ondan…

Ali Saydam.
Ali Saydam.

Oysa, mevcut alışkanlıklar ancak ve en iyi ihtimalle günü geçirmeye yarar… Aslolan, bulunduğu yeri, varış noktasını ve bu ikisi arasındaki olası yolları, ilerleme hızını stratejik olarak planlamak ve buna uygun davranmaktır…

Kendileri ölçmeseler bile en azından güvenilir kaynaklar tarafından yapılmış araştırmalardan yararlanabilirler… 2025 için bu işlere girişmeyenler ya da planlarını gözden geçirmek isteyenler için iki önemli araştırma dikkatimizi çekti…

Dünya Ekonomik Forumu’nun hazırladığı “2025 Küresel Riskler Raporu” ile PwC tarafından yayınlanan “28. Küresel CEO Araştırması”…

Stratejik iletişim konularıyla profesyonel olarak ilgilenenler çok iyi bilirler ki; pek çok firma ‘krize hazır’ değildir… Çoğunlukla ‘acil’ bir durum olduğunda kimin kime haber vereceğinin ve sonunda kararı kimin alacağının yazılı olduğu bir belge vardır ellerinde, o kadar… Bir de kriz masası kurarlar ki hiçbir zaman çalıştığı görülmemiştir…

Oysa krizler aniden bastırır ve o zamana kadar süreçle ilgili doğru düzgün bir plan belirlenmemişse ve bir şemsiye stratejisiyle hasarın engellenmesi yoluna gidilmemişse, ortalık daha da karışır…

Yalnızca yollar, yöntemler değil, olası kriz konuları da hazırlık sürecine dahildir… Bu bağlamda “2025 Küresel Riskler Raporu”nun herkesi ilgilendirebilecek kriz konularını ifade ettiği, dolayısıyla hazırlık gerektiren konuları barındırdığı söylenebilir…

Ne demiş Dünya Ekonomik Forumu?..

2025 için en büyük tehditler; Çatışma, Çevre ve Dezenformasyon olmaya devam edecekmiş… Katılımcıların yaklaşık dörtte biri, devlet temelli silahlı çatışmanın jeopolitik gerilimlerin ve parçalanmanın artışını yansıtan çok önemli bir risk olduğunu belirtmiş.

Yangınlar, seller gibi vahim, acı sonuçlarını tecrübe ederken ve tüm dünyayı kökten değiştirecek çözümlerden uzak yaşarken iklim krizinin çevre üzerindeki etkilerinin 2025’te yine bir tehdit olmasına şaşırmayacaktık herhâlde… Raporda; aşırı hava olayları, biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistemin çöküşü gibi çevresel riskler, ‘10 yıllık risk perspektifi’nde öne çıkan hususlarmış…

Ve tabii iletişim tarihi boyunca var olan, bir fısıltıyla tahttan kral indirse de sosyal medyanın sorumsuz ve kötü niyetli kullanımıyla iyice ivmelenen, uzaktan kumandalı azmettiriciler için biçilmiş kaftan dijital ortam sayesinde kendisi için bugüne kadarki en verimli zemini bulmuş olan dezenformasyon… Kısa vadeli risklerin başında geliyormuş. İstikrarı zedeleyeceği ve yönetime olan güveni zayıflatarak ortak krizlere yönelik iş birliği çabalarını zora koşacağı tahmin ediliyormuş…

Dezenformasyon öyle bir bela ki; tek başına tanımlanması yetmiyor; diğer risk alanlarında yangına dökülen benzin de görüyor…

Peki bundan nasıl sakınılır?.. İki yol var: 1. Yasal süreci devreye sokmak; 2. Öyle güçlü ve güvenilir bir enformasyon ağı kurmak ve bu sayede dezenformasyonu etkisiz hâle getirmek…

Gelelim PwC’nin araştırmasına… En son söylenecek sözü baştan ifade edelim; CEO’lar 2025’ten umutlular…

109 ülkeden 4 bin 701 CEO’nun katıldığı çalışmaya göre, CEO’ların neredeyse yüzde 60’ı, önümüzdeki 12 ay içinde küresel büyümenin iyileşmesini bekliyormuş. Bu oran, geçen yıl yüzde 38 ve iki yıl önce yüzde 18 seviyesindeymiş.

Türkiye’deki CEO’lar da yüzde 53 oranla, küresel büyümenin artacağını düşünenlerden. Ülkemizde bu oran geçen sene yüzde 27’ymiş.

Ayrıca Türkiye’deki CEO’ların yüzde 42’si, 12 ayda çalışan sayısını artırmayı planlıyormuş; bu oran, çalışan sayısını azaltmayı düşünenlerin iki katından fazlaymış.

Üretken yapay zekâ kullanımının çalışan sayısını azaltmayla sonuçlanacağını düşünenlerin oranı yüzde 13 iken, istihdamı artıracağı bekleyenlerin oranı ise yüzde 17’yi bulmuş… Yani ortada abartıldığı kadar vahim bir durum yok…

Yukarıda yer alan Dünya Ekonomik Forumu’nun Raporu’na bakıp da “İyi de çevre konusunda biz niye harekete geçelim, bizim şirketle ilgilisi yok” diye düşünmüş olanlar varsa; PwC’nin çalışmasında aradıkları ipucunu bulabilirler…

  • İklimle ilgili yatırımların gelirleri artırma olasılığı, azaltma olasılığından altı kat daha fazlaymış. Türkiye’deki CEO’ların yüzde 38’i, son 5 yılda aldıkları iklim dostu inisiyatiflerin hizmet veya ürün satışından elde edilen gelirde artış sağladığını belirtmişler.

Türkiye’de “Battık… Bittik…” edebiyatı hâlâ iş yapıyor… YouTube’da en çok parayı hükûmete en çok saldıranlar kazanıyor… Bu ise ülkemizde herkesin gelecekten umutsuz olduğu algısının yayılmasına neden oluyor…

Oysa hakikat sanıldığı gibi değil… Geleceğe, geçen yıllardan çok daha fazla umutla bakanların sayısı, özellikle üst yönetim katında ciddi ölçüde artıyorsa; bu, hem istihdamın hem de millî gelirin yükselebileceğine işaret eder… Yeter ki gelir dağılımı adaleti tesis edilmiş olsun…

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.