2050’ye kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmak hayal mi?

Mamdouh G. Salameh.
Mamdouh G. Salameh.

Son üç hafta boyunca küresel petrol endüstrisi küresel emisyonları azaltmanın bir yolu olarak petrol ve gaz varlıklarını elden çıkarmaları yönünde çevreci baskı gruplarının, hukuk çevrelerinin, şirketlerin ve özellikle Paris merkezli Uluslararası Enerji Ajansı’nın (UEA) benzeri görülmemiş planlı saldırısına maruz kaldı.

Dahası, Amerikan petrol devleri ExxonMobil ve Chevron faaliyetlerinin iklim üzerindeki etkilerini azaltmak için yeterince çaba göstermedikleri için hissedarları tarafından sert şekilde eleştirilirken, Royal Dutch Shell, bir Hollanda mahkemesinde 2030 yılına kadar emisyonları yüzde 45 oranında azaltmasını öngören önemli bir davayı kaybetti.

Ancak asıl büyük sürpriz, UEA’nın net sıfır emisyonla ilgili 2050 yılına yönelik belirlediği yol haritası oldu. Söz konusu yol haritası, dünyanın net sıfır emisyon hedefine 2050 yılına kadar ulaşması için, halihazırda onaylanmış projelerin ötesinde petrol ve gaza yönelik her türlü yeni keşif ve yatırımın derhal durdurulmasını ve bunun yerine tüm yeni enerji yatırımlarının yenilenebilir enerjiye kanalize edilmesini istiyor.

Ancak, 2050 yılına kadar sıfır emisyon hedefine ulaşmak için petrol ve gazı ortadan kaldırmak isteyen UEA gerçek bir ikilemle karşı karşıya. Zira doğal gazın katkısı olmadan küresel bir enerji geçişi başarılı olmayacak ve petrol olmadan da küresel ekonomi durma noktasına gelecektir. Bu nedenle, 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefi hakkında konuşmak bir hayalin ötesine geçemeyecektir.

Kısacası, küresel petrol talebi devam ettiği sürece, ne hukuk çevreleri, ne şirketler, ne de UEA’nın net sıfır emisyona yönelik yol haritası, küresel petrol endüstrisini yönünü değiştirmeye zorlayamaz. Dolayısıyla, 21’inci yüzyıl boyunca ve büyük ihtimalle ilerleyen zamanlarda da bir petrol sonrası dönem asla söz konusu olamayacak. Petrol kadar çok yönlü ve uygulanabilir bir alternatifin önümüzdeki 100 yıl içinde petrolün yerini tamamen alıp alamayacağı ise son derece müphem bir konudur.

Ayrıca petrol talebinde zirve asla söz konusu olamaz. Zira şu anda günde 100 milyon varil olan küresel petrol talebinin 2030 yılına kadar günde 114 milyon varile ulaşması bekleniyor. Dahası, şu anda 7,8 milyar olan dünya nüfusunun 2050 yılına kadar tahmini 9,7 milyara yükselecek ve şu anda 91 trilyon dolar olan küresel ekonominin yine 2050 yılına kadar tahmini 267 trilyon dolara çıkacak olması petrol talebinin gelecekte de artmaya devam edeceğini göstermektedir.

Her ne kadar UEA ve çevre aktivistleri fosil yakıtlara derhal bir son verilmesi ve küresel enerji geçişinde yenilenebilir enerjinin bir an önce benimsenmesi çağrısında bulunuyor olsa da, yenilenebilir enerji, kesintili yapısı nedeniyle küresel enerji talebini tek başına karşılayabilecek kapasiteye sahip değildir.

ABD petrol devleri ExxonMobil ve Occidental Petroleum “iklim değişikliğiyle mücadelede en iyi yolun fosil yakıtların kullanımını değil, fosil yakıtlardan kaynaklanan karbon emisyonlarını azaltmak” olduğunu ifade ederek sıfır emisyona yaklaşımlarını açık ve net bir şekilde ortaya koydu.

Öte yandan Moody’s Yatırım Hizmetleri, en büyük uluslararası petrol şirketlerinden bazılarının da katıldığı hukuk çevrelerinin ve şirketlerin iklimle ilgili eylemlerinin, büyük petrol üreticileri için iklim değişikliği konusundaki endişelerle ilgili artan bir kredi riskine işaret ettiğini savunuyor.

Ancak bu, yatırımcıları dünyanın en kârlı işi olan küresel petrol endüstrisinden asla uzaklaştıramayacak ve dünyanın dört bir yanında getirilerini en üst düzeye çıkarmak isteyen yatırımcılar her zaman petrol endüstrisine yatırım yapacaklardır.

Petrol talebinde zirve asla söz konusu olamaz.
Petrol talebinde zirve asla söz konusu olamaz.

UEA ile birlikte çevre aktivistleri ve petrol ve gazdan tamamen vazgeçme fikrini savunanlar dogmaların ve siyasi gündemin o kadar etkisi altında kaldı ki, küresel ekonominin petrol ve gaz olmadan durma noktasına geleceği ve savaşlar, açlık, kanunların ve düzenin bozulması ve bildiğimiz ve yaşadığımız medeni hayatın sonu gibi yıkıcı sonuçlar doğuracağı gerçeğini kabul edemiyor veya kabul etmek istemiyorlar. Oysa sonuçlar, dünya halkları için yüzlerce yıl içinde gerçekleşecek ya da hiç gerçekleşemeyecek sıfır emisyon ve iklim değişikliğinden çok daha kötü ve daha hızlı olacaktır.

Geçen hafta petrol endüstrisine yapılan saldırılar, iklim aktivistlerinin gözden kaçırmış olabileceği bazı istenmeyen sonuçlara zemin hazırladı. Bu sonuçlardan biri Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’ne (OPEC) istemeden küresel petrol piyasası üzerinde daha fazla kontrol verilmesi oldu. Zira bu durumda ulusal petrol şirketleri güçlenmeye ve uluslararası petrol şirketlerinin oluşturduğu arz boşluğunu doldurmaya çok hevesli olacaktır.

Dahası, zaten az olan ve 2020 petrol fiyatlarındaki çöküşten sonra daha da azalan yeni kaynakların geliştirilmesine yönelik yatırımlar, yakın gelecekte bir arz sıkıntısına yol açabilir. Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak bunun petrol fiyatlarının varil başına 200 dolara kadar çıkmasına neden olabileceğini söylüyor.

Batılı emperyalist güçler geçmişte ekonomik refahlarını sürdürmek amacıyla dünyanın petrol rezervlerini ele geçirmek için askeri güç kullandılar. Eski İran Başbakanı Muhammed Musaddık’ın 1950’lerde bir darbeyle devrilmesi, 2003’te Irak’ın işgaliyle Saddam Hüseyin’in idam edilmesi veya ABD’nin rejim değişikliği getirerek dünyanın en büyük petrol zenginliğini ele geçirmek için Venezuela’ya uyguladığı sert yaptırımlar bunun kanıtıdır.

Şimdi de gerekirse Arap Körfezi üreticilerini rezervlerini yeraltında tutmaya zorlamak için askeri güç kullanma yönündeki planları UEA’nın sıfır emisyon konusunda üzerinde çok düşünülmeden hazırlanmış pervasız yol haritasına benziyor.

Bu nedenle, devletler ne yaparsa yapsın ve çevre aktivistleri ve petrol ve gazdan tamamen vazgeçme fikrini savunanlar ne kadar yüksek sesle bağırırsa bağırsın net sıfır emisyon kavramı bir yanılsamadır.

Kısacası iklim değişikliğiyle mücadele etmenin en iyi yolu, fosil yakıtların kullanımını değil, karbon emisyonlarını azaltmaya odaklanmaktır. Petrol endüstrisinin yaptığı da tam olarak budur.