AB’nin Türkiye’ye çok büyük ihtiyacı var

Türkiye- Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) başkanı Faruk Şen.
Türkiye- Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) başkanı Faruk Şen.

"2005’te tam üyelik görüşmeleri için karar verildiği zaman Türk halkının yüzde 63’ü, Türkiye’nin AB’ye üye olacağına inanıyordu. Ancak uzayan zaman içinde halkın büyük kısmı artık, Türkiye’nin AB’ye girmesini istemiyor.

‘Türk halkının AB’ye bakışı’ konulu araştırma yapan Türkiye- Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) başkanı Faruk Şen, “şuan Türk halkının AB’ye gireceği inancı yüzde 33,2 ve buna karşılık yüzde 57,7’si tam üye olamayacağımızı belirtiyor. Bir; müslüman olduğumuz için, iki; güçlü bir ülke olduğumuz için AB bizi kabul etmek istemiyor, kanısı var. Çok yanlış değil. Bunun değişmesi lazım. Zira AB’ye Türkiye’nin çok büyük ihtiyacı var. Türkiye’nin de AB’ye ciddi ihtiyacı var. Bunun tekrar bir ortak paydada buluşması lazım” diyor."

Avrupa Parlamentosu (AP) yenilendi, Türkiye açısından ne tür sonuçları olur?

Avrupa Parlamentosu, dört dönemdir hep Türkiye’nin başına beladır. AP halen karar mekanizması açısından Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için önem kazanmadı. Bizim gibi ülkeler için önem kazandı. Onun için hep Türkiye’ye saldırarak puan alırlar. Türkiye’ye tam üyelik süreci görüşmeye başlandığı zaman Türkiye’ye sıcak davranmışlardı. Ondan sonra hep Türkiye karşıtı oldu. Yeni parlamento, baktığınız zaman daha tutucu, daha aşırı sağın olduğu bir parlamento. Sosyalistler, liberaller azaldı. Hakimiyet yine Hristiyan Demokratlar’ın etkinliğinde ama sağa kayan bir parlamento sözkonusu. Türkiye’nin başına çorap örmeye devam edecekler. Bunun en büyük nedeni AP’de bulunan Yunan ve Güney Kıbrıslı parlamenterler. Başka konuları olmadığı için devamlı bunun üzerine oynuyorlar. Bizim ise sadece büyükelçi açısından lobi yapma fırsatımız var. AP başımızı ağrıtmaya devam edecek.

Doğu Akdeniz kıta sahanlığı sıcak gündem. Türkiye’ye karşı bazı yaptırımlar konuşuluyor. Yeni dönemde gelişmeler nasıl seyreder?

Gerek Yunanistan gerekse Güney Kıbrıs, AB’nin üyesi olduğu için Türkiye üzerinde belirli kararlar aldırıyorlar, aldırmaya da devam edecekler. AP’de de bunlar güncelleşecek. Fakat büyük yaptırımı olan kararlar değil. Zaten baktığınız zaman Türkiye - AB ilişkileri tamamıyla askıya alınmış durumda. Bakın üç senede hiçbir fasıl açılmadı. 2016 – 2017 yılları için öngörülen 3’er milyar euroluk Suriye proje yardımlarının şuan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı gibi sadece 4,2 milyar eurosu serbest bırakıldı. Diğerleri hâlâ verilmedi. 2018- 2019’da 3’er milyar Euro devam edecekti. Türkiye’ye yıllık verilen 4,4 milyar euroluk hazırlık paraları vardı. Önümüzdeki yıl bu 4,4 milyar euroluk fonun 2,2 milyara düşürülmesi düşünülüyor. Finansal yardımların kısılmasının yanında ikincisi, uçak hava hatlarında belirli yaptırımlar getiriyorlar. Bu da yeni açılacak hava hatlarında Brüksel’den alınacak slotlarla ilgili. En büyük handikap, Ursula von der Leyen zamanında gümrük birliğinin iyileştirilmesi konusunda adımlar atılabilirdi, bu konu herhalde maalesef askıya alınacak.

‘Leyen, Gümrük birliğinde somut adım atamayacak'

Yani Ursula von der Leyen’in AB Komisyonu’nun başkanı olması, Türkiye’nin gümrük birliğinin gözden geçirilmesi isteğini etkileyecek mi?

Ursula von der Leyen’nin seçilmesi büyük bir avantaj. Zira Türkleri, Kürtleri çok iyi bilen bir kadın. Ancak şimdi Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın yaptırımları nedeniyle AB Komisyonu bu konuda gümrük birliğinde somut adımlar atamayacak. Bu durumda vize ve gümrük birliğinde iyileştirme yok.

Vize zaten sivildi. Vizenin AB’de olmadığını görüyoruz. Ukrayna’dan Schengen vizesini kaldırdılar. Yunanistan’a kaldırdılar, bizde hâlâ geçerli. Türkiye vize konusunda bastırmıyor. Vizenin en büyük yükü gidenlerin 400 euroya kadar para harcamaları. Alman Başkonsolosluğu gayet iftiharla söylüyor ‘Her 4 vize müracaatından 3’ünü reddediyoruz’ diye. Ben de şunu söylüyorum, Türk halkı artık tatillerinde Avrupa’ya gitmesin, bir protesto olsun.

AB’ye giriş genel olarak bir hedefe ulaşma, bir çıpa olarak değerlendiriliyor. Ancak son yıllar gösteriyor ki Türkiye o hedeflerden çoğunu aştı. Bu durumda AB artık bizim için ne ifade etmeli?

Türkiye için AB, beş ayaktan oluşuyor. Birincisi; biz AB’ye tam üye olursak, hâlâ üye olan İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya ile birlikte Avrupa Parlamentosu’na parlamenter yollayacak 5 büyük ülkeden biri olacağız, 74 parlamenterle. AB Konseyi’nde 29 oy hakkımız olacak. İkincisi; AB’nin bütçesine belirli bir para ödeyeceğim, gayri safi milli hasılanın 1,7’si ve yıllık KDV’nin 1,9’una karşılık 143 bin euroluk AB’den fon alacağım. Üçüncüsü; serbest dolaşım hakkı olacak. Bunu bize pek vermediler. Dördüncüsü; gümrük birliği. Zira gümrük birliğinin karar mekanizmasında biz yokuz, bu açıdan bize fazla bir şey getirmiyor. Beşincisi de en önemlilerinden biri bu; Avrupa güvenlik ve savunma kimliğinde söz sahibi olacağız. Zira Avrupa’da en büyük ordu bende. Bunun için AB’ye girmemiz sadece refahımızı, demokrasimizi etkilemiyor, Avrupa’nın 5 büyüğünden biri olmamızı da sağlıyor. Bunu da birçok Avrupa ülkesi tabii ki kabullenemiyor. Ben hâlâ Türkiye’nin AB’ye gireceğine inanıyorum. Zira AB’nin de Türkiye’ye ihtiyacı var. Trump’ın AB’ye ve Almanya’ya karşı son çıkışları, bizim konumumuzu daha da güçlendirdi.

‘AB ile Türkiye tekrar ortak paydada buluşmalı'

Türk halkının büyük kısmı artık Türkiye’nin AB’ye girmesinı istemiyor. Bunu sizin yönetiminde olduğunuz Türkiye- Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı’nın (TAVAK), “Türk Halkının AB’ye Bakışı 2019 Araştırması” ortaya koyuyor. Bu tespitin anlamı nedir?

Faruk Şen.
Faruk Şen.

2005’te tam üyelik görüşmeleri için karar verildiği zaman Türk halkının yüzde 63’ü buna çok inanarak bakıyordu. 2011’de bizim yaptığımız ilk araştırmada yüzde 46’ya düştü. Şuan da Türk halkının AB’ye gireceği inancı yüzde 33,2 ve buna karşılık yüzde 57,7’si tam üye olamayacağız diyor. Son zamanlarda Türklerde böyle bir kanı var. Bir; Müslüman olduğumuz için, iki; güçlü bir ülke olduğumuz için AB bizi kabul etmek istemiyor, kanısı var. Çok da yanlış değil. Bunun değişmesi lazım. Zira AB’ye Türkiye’nin çok büyük ihtiyacı var. Türkiye’nin de şu anki ekonomik duruma baktığınız zaman AB’ye ciddi ihtiyacı var. Bunun tekrar bir ortak paydada buluşması lazım.

AB’ye üyelik fikrine desteğin azalması Avrupa tarafından mı kaynaklanıyor, yoksa bizim de uzayan zamanda Avrupa’yı kaile almayışımızdan mı kaynaklı?

Zaten açılan bir fasıl yok. 34 fasıldan 9 tanesi açıldı bir tanesi kapandı. Yeni dönemde hiçbir fasıl gündeme gelmedi.

AB konusunda biz de duyarsızlaştık. AB’ye yeteri kadar önem vermiyoruz. Türkiye bölgedeki konumuna çok döndü. Rusya ile ilişkilerini geliştiriyor. Amerika ile nerdeyse çatışma alanında. AB’de ikili görüş var.

AB, dikkat ederseniz Suriye ve Irak konusunda Türkiye’yi kınayan hiçbir şey yapmıyor, Türkiye de bu konuda AB ile aynı paralelde yürüyor.

Ülkemizde genel kanı, AB’nin bir Hristiyan kulübü olduğu şeklinde. Avrupa’da da İslamofobi yükselişte, şimdilerde ulus temelli bir fobi de sözkonusu. Bu birlik olma ruhunu nasıl etkiliyor?

Eskiden İslamofobiydi şimdi ulusa yöneldi. Yani AB’de yaşayan 22 milyon Müslüman var. Bir de AB’de yaşayan 5,7 milyon Türk var. Tayyip Erdoğan’a olan tepki maalesef Türkofobiye dönüştü.

Avrupa’da şöyle bir şey var; Türkiye demokrasiden uzaklaştı. Oysa Türkiye’nin AB dışında başka alternatifi yok. Ortadoğu’da pek dostumuz kalmadı. Katar bile Doğu Akdeniz’de çekimser. Bizim en büyük hatamız ne biliyor musunuz? Mısır’la ilişkilerimizi dondurmamız. Eğer Mısır’la ilişkilerimiz donmasa Doğu Akdeniz şeridinde Yunanistan ve Güney Kıbrıs bu kadar başarılı olamaz. Bizim Mısır, Suriye ve Lübnan’la ilişkilerimi daha pekiştirmemiz lazım. Bizim hedefimiz ne Rusya, ne Çin. Tabii ki Rusya ile iyi olmak zorundayız, benim en büyük komşum. Ama bizim AB konusunda somut adımlar atmamız lazım.

‘AB ülkesi Almanya S-400 alımında Türkiye'ye saygılı'

Güncel konularla ilgili tartışmalar kamuoyunu etkiliyor. Bu açıdan gündemdeki gelişmelerle beraber AB-Türkiye ilişkilerini de sormak istiyorum. Mesela ABD; Türkiye’ye S-400 alımı konusunda tepki gösteriyor. AB buna nasıl yaklaşıyor?

AB’de böyle bir tepki yok. Almanya bir AB ülkesi ve bizi kınamadı, bunu saygıyla karşılıyor. Türkiye’nin kendi kararıdır, NATO üyesi ülke başka yerlerden de alım yapabilir, diyor. Trump’ın yaptığı açıklama bizi tamamıyla F-35 projesinin yapımından çıkarmaya dönük. Yani biz 8 milyar euroluk bir zarara uğruyoruz, yatırımlar boşa gidiyor. Yapılmaması gereken bir şey.

Türkiye, AB ile gerginleştiğinde Rusya’yla yakın işbirliklerine giriyor. AB ilişkilerinde değişiklik işareti midir bu?

Rusya ile savunma sanayi konusunda S-400, S-300’leri beraber üretmeyi düşünüyoruz. Rusya ile fazla iç içe girdik. Ben onlardan S-400 alıp büyük paralar veriyorum, onlar bizden aldıkları domatesleri geri yolluyorlar. Biz Ruslara vizeyi kaldıralı 3 yıl oldu, onlar hala Türklere vizeyi devam ettiriyor. Angela Merkel, Türkiye ile ilişkileri daha ilerletmek istiyor. Türkiye’nin elinde bir silah var 3,8 milyonu kayıtlı, 1,5 milyonu kayıtsız 5,3 milyon Suriyeli mülteci var. Bunlar Merkel’in korkutuyor, Türkiye tepki olarak Kapıkule ve İpsala sınır kapılarını açıp batıya yollar mı diye. Türkiye’nin de yapacağı en akıllı iş odur. AB sorumluluklarını yerine getirmiyor, bizim de bunları artık daha fazla tutmamamız lazım. Merkel’in gidişine daha vakit var. Angela Merkel’in arkasından gelen kişi çok tecrübesiz, Türkiye konusunda ne yapacağı bilmeyen bir kadın. Bu konuda bir şey söylemek için erken. Bir süre Merkel etkisi devam edecek.

Amerikan yaptırımlarına rağmen AB’nin İran’la ilişkileri gayet gelişkin. Türkiye bu durumu nasıl okumalı? Şunu söylememizde yarar var. Almanya, Fransa ve İngiltere; Amerika’nın İran’a yönelik yaptırımlarına katılmıyorlar. Almanya, İran’ın en büyük hamisidir. Tarih boyunca hep yakın olmuştur, onun için istemiyorlar. Alman firmaları, aracı firmalarla yeni bir anlaşmayla, İngiltere ve Fransa’yla birlikte mallarını İran’a satıyor ve mal da alıyorlar. Bu açıdan Türkiye bu konuda AB’ye ters düşmüyor, bilakis birleşiyor. Rusya ve Çin; Birleşmiş Milletler üyesi olarak bu konuda İran’a ılımlı bakıyorlar. Amerika, İran’a karşı fazla yaptırım yapma şansına sahip değil. Zira Trump yepyeni bir atılımla İran’la herhangi bir çatışmaya girmek istemiyor.