Almanya'nın sürpriz şansölyesi olabilecek mi?
Almanya’da seçim kampanyasında son düzlükte öne geçen ve uzun bir aradan sonra liderliği geri alan Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nde Olaf Scholz rüzgarı esiyor. Parti içerisinde muhafazakar kimliği ile tanınan ve son koalisyonda başbakan yardımcısı ve maliye bakanı olarak görev yapan Scholz, savaş sonrasında ilk defa mevcut şansölyenin aday olmadığı seçimlerde ipi göğüslemeyi başardı.
Almanya’da Merkel’siz düzenlenen ilk seçimlerde, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en düşük oy oranını elde eden Hıristiyan Demokrat Parti, iktidarı 19 yıl sonra Sosyal Demokrat Partisi’ne devretmeye hazırlanıyor. 2017’deki seçimlere göre oy oranını yüzde 9’a yakın oranda arttıran partinin adayı Olaf Scholz, parti içerisinde kamu harcamalarının sınırlandırılmasını savunan ve partinin ılımlı muhafazakar kanadını temsil eden bir isim olarak ipi göğüslemeyi başardı.
İlk gençliğinden bu yana parti içerisinde yer alan Scholz, 80’li yıllarda sıkı bir sosyalist olarak gençlik örgütü Jusos’un başkan yardımcısı olarak görev yaptı. Avukatlığı sırasında iş ve girişimcilik konularına olan eğilimi nedeniyle dikkate değer bir siyasi dönüşüm geçiren Scholz, merkez sol ideolojiyi savunmaya başladı ve 1998’de ulusal parlamentoya seçildi. 2002-2004 yılları arasında partisinin genel sekreteri olarak görev yaptığı dönemde, dönemin başbakanı Gerhard Schroeder’in işçi reformlarının yılmaz bir savunucusu oldu.
2011-2018 yılları arasında Hamburg belediye başkanlığı yapan Scholz, Merkel’in büyük koalisyon hükümetinde iki kere maliye bakanlığı görevini üstlendi ve parti içinde Merkel ile uzlaşı ve büyük koalisyonun savunucularından biri olarak sivrildi.
Neredeyse on yıldır parti genel başkan yardımcısı olarak görev yapan Scholz, aynı zamanda euro bölgesi entegrasyonunu ve Brexit sonrası AB bütçesine daha fazla Alman katkısını desteklemesi ile de biliniyor. Scholz, siyasette duygusal biri olmadığını ise her fırsatta dile getiriyor.
Sürpriz aday
2019’da merkez solun en büyük temsilcisi Sosyal Demokrat Partisi’nde parti genel başkanlık seçimlerinde Saskia Esken ve Norbert Walter-Borjans’a yenilen Scholz, bu yenilgiyi çabuk atlatmasını bildi. Eşbaşkanlara yenilse de parti içerisinde liderlerle muhafazakar kimliğine rağmen sıkı bir işbirliği tesis etti. Bununla beraber Scholz’ün yaklaşık bir yıl önce aday gösterilmesi, kamuoyunda ve partisinde ilk başta sürpriz olarak karşılandı. Muhafazakar eğilimleri nedeniyle parti içerisinde adaylığı tartışılan Scholz’ün uzun kampanya döneminde yıpranacağı endişeleri de ortaya çıktı.
Robota benzeyen konuşma tarzı dolayısıyla Scholzomat lakabına sahip Scholz, pragmatist tutumu ile pandemi döneminde olumlu eleştiriler aldı. Kapanmalar dolayısıyla zarar gören şirketlere verilen milyarlarca euro yardım ve sel felaketindeki hızlı tutumu yanı sıra küresel asgari vergi konusunda müzakereci olarak sorumluluk üstlenen Scholz, seçim öncesinde bakanlığındaki yolsuzluk tartışmalarından da yara almadan çıktı.
Kampanyası boyunca Merkel’siz muhafazakarların iç çekişmeleri ve gafları karşısında merkez solda alışılmadık bir birlik görüntüsü vermeyi başaran deneyimli siyasetçi, rakipleri Laschet ve Baerbock’tan daha fazla halk sempatisi kazanmayı başardı. Alman basınında ifade edildiği gibi, Scholz bir bakıma kampanya boyunca birçok gaf yapan Laschet’in antitezi olarak sivrilerek anketlerde öne geçmeyi bildi.
Sosyal konut ve asgari ücret adımları
Scholz kampanyası sırasında, sıklıkla zenginler için vergi indirimi olmayacağı, emekli maaşlarında istikrarın sağlanacağı ve karbon nötr ekonomi oluşturulacağı mesajları verdi. Deneyimli siyasetçi ayrıca sosyal konutlar ve asgari ücretin arttırılması konularına odaklandı. Geçmişte yılda 800 bin konutun yapıldığını hatırlatan Scholz, seçmenlere yılda 400 bin konut yapılacağının müjdesini verdi.
Ülkesinin yenilenmesinin yüzü olacağını iddia eden Scholz, Almanya’yı bir gigabit toplumuna dönüştürmek istiyorum sözleri ile wi-fi altyapısının güçlendirileceğini de duyurdu.
Dış siyasette sürekliliğe vurgu yapan Scholz, ABD ve NATO ile işbirliğine öncelik vereceğini açıklayarak, kendi liderliği altında Almanya’nın tek sesle konuşan güçlü, egemen bir Avrupa için çalışacağını, aksi takdirde dünya siyasetinde bir rol oynayamayacağını dile getirdi.
Sol koalisyona geçit yok
- Merkel’in karizmasına sahip olmasa da Scholz, baharda yüzde 15 oy olan partisini, yüzde 25,7’ye taşıyarak Alman siyasetinde hatırı sayılır bir başarı elde etti. Bununla beraber koalisyonlara alışkın Almanya için şansölye olması konusunda bir kesinlik yok.
Almanya’nın yeni yönetimi büyük ölçüde, önümüzdeki haftalardaki çetin koalisyon pazarlıkları sonucu netlik kazanacak. Örneğin bir önceki seçim döneminde Merkel’in hükümet kurması 6 ayı bulmuştu.
Scholz, seçim sonuçları netleşmeye başladığında hedefinin 2017’dekinden daha hızlı bir hükümet kurmak olduğunu belirtirken, televizyonda karşı karşıya geldiği rakipleri ile yaptığı tartışmada, NATO’ya karşı olması gerekçesi ile aşırı solcu Linke Partisi ile koalisyona sıcak bakmadığını belirtmişti.