Avrupalı şirketlerin Çin aşkı bitiyor mu?

Çin ekonomisinde büyümenin yavaşlaması, ileriye yönelik görüntünün bulanıklaşması ve para birimi Yuan’ın değerindeki dalgalanmalar da oldu.
Çin ekonomisinde büyümenin yavaşlaması, ileriye yönelik görüntünün bulanıklaşması ve para birimi Yuan’ın değerindeki dalgalanmalar da oldu.

Çin’in ekonomisini açmakta yavaş kalması ve ekonomideki duraklama üzerine Avrupalı şirketlerin yüzde 41’i maliyetlerini düşürmek için Çin operasyonlarını gözden geçirme aşamasında...

Çin’in yabancı şirketlere ekonomisini açmakta yavaş kalması, Avrupalı şirketlerin dünyanın en büyük ikinci ekonomisindeki faaliyetlerini gözden geçirmek zorunda bıraktı. Avrupalı şirketlerin temsilcileri, Çin’de faaliyet göstermenin gittikçe zorlaştığını, üstünkörü tanımlanmış yasalar, yerli şirketler lehine yapılan korumacılık ve sanayideki aşırı kapasite nedeniyle rekabette ileri adım atmakta zorlandıklarını ifade ediyorlar. Çin’deki Avrupalı şirketlerin bir bölümü genişleme planlarını ertelerken, şirketlerin yüzde 41’i maliyetlerini düşürmek için Çin operasyonlarını gözden geçirme aşamasında olduğunu bildirdi.

Avrupalı şirketlerin karamsar bakış açısının başlıca nedenlerinden biri de hızla vites düşüren Çin ekonomisinde büyümenin yavaşlaması, ileriye yönelik görüntünün bulanıklaşması ve para birimi Yuan’ın değerindeki dalgalanmalar da oldu. Avrupa Birliği Çin Ticaret Odası tarafından yapılan İş Dünyası Güven Anketine göre, Çin’de çalışan Avrupalı her 10 şirketten dördü, kalıp kalmamayı gözden geçirmeyi, işçi çıkarma da dahil olmak üzere maliyetleri düşürmeyi planlıyor. Bu oran 2013’te yüzde 19’du. Daha da kötüsü her 10 işletmeden biri de yatırımlarını diğer pazarlara kaydırmayı planlıyor.

Çin’deki Avrupalı şirketlerin yüzde 31’i gittikçe artan “düşmanca iş ortamı” nedeniyle gelecekteki karlar hakkında daha da karamsar olduğunu bildirdi. Avrupalı şirketler bu yıl karların ortalama yüzde 8 artmasını bekliyor. Anketin ilginç bir yanı da Avrupalı şirketlerin Çin’deki kâr performansındaki düşüşü göstermesi… 2008 yılında Çin’de kârının yüzde 20’nin üzerinde arttığını bildiren şirket oranı yüzde 45 iken, 2015’te bu oran yüzde 17’ye geriledi. 2015’te şirketlerin yüzde 43 gibi önemli bir bölümü karlarında yüzde 5 ile 20 aralığında bir artışın söz konusu olduğunu belirttiler. Buna karşılık, 2008’de karının yüzde 5 ile 20 aralığında azaldığını söyleyen şirket oranı sadece yüzde 3 olmuşken, 2015’te bu oran yüzde 10’a çıktı. Avrupa iş dünyasının bu ülkedeki çıkarlarını temsil eden ve iş yapış koşullarını geliştirmeyi hedefleyen bir organ olan Çin’de faaliyet gösteren AB üyesi şirketlere yönelik Ticaret Odası, anketin, Pekin’in yabancı sermayeli şirketlerin istediği daha açık ve daha rekabetçi pazarı sağlamakta şimdiye dek geç kaldığını gösterdiğini ve bunun da şirketler arasında karamsarlığın artmasını körüklediğini bildirdi.

AB-Çin Ticaret Odası, Avrupalı şirketlerin yüzde 47’sinin Çin’deki faaliyetlerini genişletme planlarını sürdürmesinin hala bir ümit ışığı olduğunu ancak 2013’teki yüzde 86’lık büyük iştahlılık karşısında 39 puanlık düşüşün dikkat çekici olduğunu belirtti. Avrupalı şirketler yerli rakipleriyle “eşitsiz oyun koşullarında” rekabet etmelerinin, Pekin’in ulusal güvenlik ve internet üzerindeki kontrolleri sıkılaştırmasının ve yerli teknolojinin gelişmesi ve kullanılması yönündeki baskısının yanı sıra reformlardaki yavaş ilerlemenin kaygı yarattığını ifade ettiler. Yolsuzluk da Avrupalı şirketlerin Çin’de iş yapışına engel olan konular arasında bulunuyor. Ankete katılan şirketlerin yüzde 55’i Çin’de çokuluslular için “altın çağın” sona erdiğini düşünürken, 2014 yılındaki ankette bu konuda olumlu cevap verenlerin oranı yüzde 46’ydı.

Raporda, tüm sektörlerde tahmin edilen yavaşlamanın Avrupalı şirketler üzerinde belirgin bir baskı yaratacağı ifade edilerek, “Bu nedenle daha kötünün henüz gelmediğini söylemek yanlış olmayacaktır” denildi. Şirketlerin yüzde 31’i karlılık konusunda karamsarlığını dile getirirken, yüzde 15’i büyüme potansiyeli konusunda kaygılı olduğunu belirtti. Çin’in büyüyen orta sınıfı ve yaşlanan nüfusuna bağlı olarak ilaç sanayinin en az etkilenen sektörlerden biri olacağı, orta sınıfların gıda güvenliği konusundaki artan duyarlılığının da gıda ve alkolsüz içecek firmalarını olumlu etkileyeceği belirtildi.

Anket ve buna bağlı rapor, Çin’de faaliyet gösteren Oda üyesi 500 Avrupalı şirketin görüşleri ve beklentileri dikkate alınarak hazırlandı. Raporda, AB ile Çin arasındaki ticaretin her iki taraf için de hayati olduğu, Çin’in Avrupa’nın ikinci büyük ticaret ortağı olmasının yanında Çin’in de günde 1.13 milyar dolar ile Avrupa’nın en büyük pazarı olduğu vurgulandı.

Rapor hakkında görüşlerini açıklayan Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hong Lei, Pekin’in sürekli olarak yabancı yatırımcılar için iş iklimini geliştirmenin ve pazara erişim süreci sorunlarını azaltmanın yollarını aradığını söyledi. Sonuçlar, Amerikan Çin Ticaret Odası’nın Ocak ayında yaptığı anket ile örtüşüyor. Söz konusu ankete katılan ABD’li şirketlerin yüzde 77’si iş yaşamında koşulların bir yıl önceye göre daha kötü olduğunu vurguladı. Bu oran 2015’te yüzde 47, 2014’te ise yüzde 44’tü.

Avrupa Çin Ticaret Odası Başkanı Joerg Wuttke ise, bu yılın ilk çeyreğinde Çin’de Avrupalı şirketlerin imalat sanayinde büyük bir yatırım yapmadığına dikkat çekerek, “Yatırımcılar artık daha ihtiyatlı, Avrupa iş dünyası artık Çin reformlar konusunda kayda değer ilerleme sağlarsa yatırımlarını genişletmeyi düşünebilir” diye konuştu.

Avrupalı firmaların karamsarlığı ve planlarını gözden geçirmesi, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Haziran ayının ortasında Çin’e yaptığı ziyaretin de konularından biri oldu. Merkel, görev süresince Çin’e yaptığı dokuzuncu ziyarette, Çin Başbakanı Li Keqiang ile yaptığı görüşmede, yabancı yatırımcılar için daha şeffaf ve güvenli yasal düzenlemeler çağrısında bulundu.

Çin’i 20 büyük Alman firmasının CEO’sunun katılımıyla ziyaret eden Merkel, ikili görüşme sonrasında yaptığı basın toplantısında, yabancı şirketler için iş hayatında ihaleler, marka, patent ve verilerin korunması konularındaki yasal çerçevenin yerli şirketlere tanınan hak ve imtiyazlar ile aynı kapsamda olması gerektiğini vurguladı.

Çin Başbakanı Li ise, Merkel’in de katıldığı Çin-Almanya Danışma Komitesi toplantısında yaptığı konuşmada, ülkesinin yerli ve yabancı yatırımcılara daha fazla fırsatlar sunmak için, yasal mekanizmaları uygulama, daha gelişmiş fikri mülkiyet düzenlemeleri ve girişimciliğin haklarının daha iyi korunması konularında daha fazla çaba göstereceğini söyledi.

Çin, yüzde 9 pay ile en çok ithalatı Almanya’dan yaparken, Almanya Çin’in dördüncü büyük ihracat pazarı. İki ülke arasındaki dış ticaret hacmi, 2015 yılında bir önceki yıla göre yüzde 5.5 artarak 180 milyar dolara ulaştı.

Ekonomi dalgalanınca...

Son dönemlerde Çin ekonomisinin eski performansından eser kalmayınca, nakit zengini kamu şirketleri hükümetin de desteğiyle saldırgan bir biçimde dış pazarlarda büyüme yönüne gitti. Büyük bölümü kamu kuruluşu olan şirketler, uzun vadeli yatırım stratejisi çerçevesinde özellikle Avrupa Birliği ve ABD’de şirket satın alıyorlar. Son 18 ayda Çinli şirketler toplam 200 milyar dolarlık yabancı şirket satın aldılar.

Ancak Çin devlerinin yabancı şirket avı, Avrupa ve ABD’de siyasi kaygı yaratmaya başladı. Bazı Avrupalı ve ABD’li politikacılar Çin’in yabancı şirket alımlarının ulusal güvenlik riski yaratmaya başladığını savunuyorlar. ABD’de bazı alım anlaşmalarının bloke etmesi için Yabancı Yatırım Komitesi göreve çağrıldı.

Aynı şekilde Çin’in son satın alma girişimleri üzerine, Avrupa Komisyonu da daha sıkı yasal inceleme yapma yoluna gidiyor. Fransız EDF ile Çin’in nükleer enerji şirketi CGN arasındaki ortak yatırım kararını anti-tekel düzenlemeleri çerçevesinde incelemeye alan Avrupa Komisyonu, CGN’nin Çin’in merkezi yönetiminden bağımsız bir şirket olmadığını vurgulayarak gelirlerinin kendine ait olmadığı kararına vardı. Bu karar Avrupa’da şirket avına çıkan Çin kamu şirketleri için bir “uyarı atışı” anlamına geliyor.

Komisyon CGN-EDF anlaşmasını Mart ayında kabul etmişti, ancak daha sonradan açıkladığı değerlendirmesinde ilk kez Çin kamu şirketleri konusunda bir uyarı yapmak ihtiyacı hissetti. Bu açıklama özellikle enerji gibi kritik sektörlerdeki daha sonraki satın almalar için önlem olarak değerlendiriliyor.

Komisyonun Çin kamu şirketleri konusundaki “ince eleyip sık dokuyan” tavrı, yine bir kamu şirketi olan ChemChina’nın İsviçre’nin tarım dev tarım şirketi Syngenta’ya yaptığı 43 milyar dolarlık teklifi de gündeme getirdi. Çin’in şirket satın alma iştahı konusunda bir gelişme de Almanya Başbakanı Merkel’in Çin ziyaretinde yaşandı. Çin en büyük beyaz eşya üreticisi Midea’nın Almanya’nın endüstriyel gücünün ve dijital teknolojideki ilerlemesinin modeli olarak görülen robot üreticisi Kuka’ya yaptığı 5.2 milyar dolarlık satın alma teklifi ziyaretteki konu başlıkları arasındaydı. Almanya’da şirketi koruma konusunda baskı ile karşı karşıya olan Merkel, Pekin’de yaptığı açıklamalarda Kuka’nın adını kullanmadan, konuyu aşırı duygusal hale getirmenin iyi olmayacağını söyledi. Merkel, Çin Başbakanı Li ile yaptığı görüşmede doğrudan Kuka’yı görüşmediklerini ancak karşılıklı yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunu ele aldıklarını ifade etti.

Ancak, Berlin’de de Çin’in devlet tarafından desteklenen yatırımcılarının girişimleri kaygı yaratırken, Merkel’in Avrupa’da yabancı yatırımcıların oyun alanlarını sınırlamak konusunda artan çağrılarla karşı karşıya kalacağı belirtiliyor.