Bildiğim Ukrayna

Dımıtrıos Trıantaphyllou.
Dımıtrıos Trıantaphyllou.

Bu yazımda bir süredir etkisi altında olduğum ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte daha çok yazma ve paylaşma gereksinimi duyduğum duygu ve düşüncelerimi kaleme alacağım.

Ukrayna; Kiev ve Odessa’da çeşitli bilimsel toplantılara ve forumlara katılmak için defalarca ziyaret etme fırsatını bulmuş biri olarak iyi bildiğim bir ülke. Birçoğuyla arkadaşlık kurduğum Ukraynalı meslektaşlarım, öğrenciler ve yetkililerle olan bu etkileşim, ilham verici ve ufuk açıcı oldu. Her yaştan ve farklı geçmişlerden gelen Ukraynalıların bağımsızlıklarına güçlü bir gurur ve iyimserlikle sahip çıkmaları beni her daim etkilemiştir. Yıllar içinde havaalanlarının daha modern, şehirlerinin daha güzel, ekonomisinin daha canlı, insanlarının daha renkli hale gelmesiyle ülkenin nasıl değiştiğine şahit oldum. Ayrıca yüksek tahsil yapmak, beceri ve deneyim elde etmek için kitlesel olarak yurt dışına çıkıp, daha sonra Ukrayna’nın gelişmesine katkıda bulunmak için ülkelerine geri dönen genç nesillerle ülkenin ne kadar dışa dönük hale geldiğine de tanık oldum.

Tutucu zihniyet siyasi ve ekonomik iktidardan kolayca vazgeçmezken, Sovyet dönemi sonrası siyasetin, ekonominin ve toplumun izlerinin güçlü olduğu ülkede ilerleme zaman zaman oldukça yavaş seyretti. Ancak yapılan seçimlerde Ukraynalılar, çoğulcu demokrasiye, halka eşit fırsat tanıyan ve Avrupa değerlerini benimseyen bir piyasa ekonomisine yönelik tercihlerini ortaya koydular. Aynı zamanda, ülkelerinin büyük, güçlü ve talepkâr komşusu Rusya ile ilişkilerini de dengelemeye çalıştılar. Avrupa ile ilgili seçimlerinin ellerinden alındığını düşünen Ukraynalılar yönetici elitlerine iki kez karşı çıktılar: 2004-2005 Turuncu Devrimi ve 2014 Onur Devrimi, Ukraynalıların tercihini ve Avrupa’nın henüz bir bütün ve özgür olmadığı gerçeğini açıkça ortaya koydu. Rusya’nın Kırım’ı ilhakına ve 2014’ün başlarında Donbas’a başlattığı savaşa bakılırsa, Ukrayna’nın tercihlerinin bedelini ağır ödediği görülüyor. Donbas’taki savaş, Moskova’nın 24 Şubat 2022’den bu yana tüm Ukrayna’ya ve halkına boyun eğdirme girişimine dönüşmüş durumda.

Rus tehdidi her zaman var olmuşken, Ukraynalılar hayatlarını yaşamaya, evlatlarını yetiştirmeye, dünyayı davaları ve amaçları uğrunda eğitmeye ve yeni Avrupalı Ukrayna’yı inşa etmeye devam ettiler. Artık direnişin, meydan okumanın, özgürlük ve Avrupa’nın onuru ve değerleri için mücadelenin sembolü haline gelen Ukrayna’nın bireysel ve toplu olarak desteklenmeye ihtiyacı var.

Benim bildiğim Ukrayna umutla dolu bir ülke. Ülkeye gidip geldiğim son 10 yılda, tarihi Potemkin merdivenleri, kozmopolit Deribasovskaya caddesi, devasa Privoz pazarı, görkemli opera binası, müzeleri, yeraltı mezarları, Çariçe II. Katerina, Puşkin ve Duc de Richelieu heykelleri, üniversiteleri, kiliseleri, sinagogları, plajları, parkları, restoranları, kulüpleri, tarihi, ve güzel insanlarıyla bir Karadeniz liman kenti olan Odesa’ya aşık oldum. Kentte, Kadir Has Üniversitesi adına Ukrayna ve diğer ülkelerden gelen katılımcılarla birlikte tüm Avrupa’dan genç liderler için bir komşuluk sempozyumu düzenledim. Tarihi binalarda ve otellerde gerçekleştirilen toplantılarda, başta birbirine mesafeli duran ülkelerin vatandaşları arasında olmak üzere, sınırlar ötesi sinerjinin nasıl yaratılabileceği vurgusu yapıldı. Bir keresinde Türkiye ve Yunanistan başkonsoloslarının dinleyicilere birlikte hitap ettiği ve aynı kürsüyü paylaşmaktan mutluluk duyduğu bir etkinlik düzenlenmişti. Başta Yunan-Türk, Ukraynalı-Rus, Azeri-Ermeni olmak üzere pek çok katılımcının sempozyum bildirilerinden esinlenerek ortak proje fikirlerini sundukları sayısız etkinlik önem taşıyor. Başka zamanlarda da, Ukrayna ve diğer komşu ülkelerdeki üniversitelerde okuyan doktora öğrencilerine araştırma ve politika makalelerinin nasıl yazılacağı konusunda sunumlar yapmak için Odesa’ya gittim. Aynı zamanda Karadeniz bölgesinde güvenlikle ilgili çok sayıda üst düzey etkinlikte hem konuşmacı hem de katılımcı olarak yer aldım.

Odesa’ya her gittiğimde ve insanları hakkında daha fazla şey keşfettiğimde, oradan Ukraynalı meslektaşlarımla birlikte çalışmak için en yakın zamanda yeniden gideceğime dair bir ilhamla ayrıldım. Son iki yıldır salgın nedeniyle planlarımı ertelemek zorunda kalırken, şimdi de savaş, bu baharda şehri ziyaret etme hazırlıklarıma gölge düşürdü. Yine de tek bildiğim, Odesa’daki arkadaşlarım ve meslektaşlarımın direncinden, haysiyetinden ve amaçlarından ilham alarak hem kendimizin, hem de genç nesillerin kalplerini ve zihinlerini şekillendirmek üzere birlikte çalışmaya devam etmek için yine gidecek olmamdır. Benim bildiğim Ukrayna, başına gelen dehşeti hiç hak etmeyen, umutla ve azimle dolu bir ülke.