Bilinen ama yaşanması istenmeyen risklerin kriz süreci

Credit Suisse.
Credit Suisse.

Mart ayına girerken gündemimiz global enflasyon süreci ve olası resesyon ihtimalleri dışında savaş süreci dahil jeopolitik riskler dışında bilinen ve bilinmeyen risklerdi. Şimdi Nisan ayına girerken ABD merkezli başlayan ve adım adım global ölçekte sorgulanabilecek şimdilik mini bir bankacılık krizi ile karşı karşıyayız. Bizi izleyenler gayet iyi biliyor. Kendi adımıza bilinenler dışında bilinmeyen risklere bu satırlarda birçok defa gönderme yaptık.

Cüneyt Paksoy.
Cüneyt Paksoy.

Hatta yeni yılın ilk sayısında… “Global piyasalarda 2020-2022 arasında yaşanan pandemi ve savaş süreci sonrasında enflasyon ve resesyon arasında sıkışarak birçok önemli başlığın yer aldığı ciddi bir ajandayla yeni yıla giriyoruz. Bu süreç sadece 2023 için değil en az birkaç sene için ciddi farkındalık ve proaktif analizlerle sürece hazırlıklı olmayı gerektiren bir dönem olacak.

Piyasaları artık sadece Fed, ECB, BOJ gibi majör merkez bankalarının süreci nasıl yöneteceği ve global ölçekte hükümetlerin sorunlara karşı nasıl tavır alacağı ile değil, görülen-görülmeyen birçok risk ve fırsat başlığı ile takip etmek gerekiyor.

Zaten gayri resmi kanallardan 60-80 trilyon dolar arası bir riskin bulunduğunu ve bunu legal haline getirmenin zaman gerektirdiğini piyasa öğrendi. Şimdi adım adım faizler hala yükselirken ve uzun bir süre de yüksek kalacağı anlaşılırken birçok riski takip etmek zorunda kalacağız.

Bütün risklerin sonuçları çok çeşitli olacak. Borçlu ülkeler sınanırken borçlanma kabiliyetleri çok daha önemli hale gelecek. Tahvil piyasası ‘devlet-özel’ çok daha mercek altında olacak. Resmi ve gayri resmi büyüyen borcun ödenebilirliği sorgulanırken, yeni borçlanma imkanları ve bu şartlar değişmedikçe ve hele resesyon yaklaşırken çok daha zorlu bir dönemi bize gösterecek…”

Cümlelerini kullanmıştık ve yeni ve çok riskli bir döneme giriş yaptığımızın altını ısrarla çizmiştik.

Mart ayı başlığımızda ‘Artık kararlı risk yönetimi içeren stratejiler gerekiyor’ demiştik.

Bugünlerde yaşananlar bu uyarılarımızın ilk provalarını oluşturuyor. Bu kısa sürecek, hemen bitecek ve arkada bırakılacak bir süreç olmayacak gibi görünüyor. Zaten sizlere belirtmeye gayret ettiğim gibi muhtemelen 2-3 sene sürecek bir dönemin başlarındayız. Arada çözümler olacak, mızraklar çuvallara geri sokulacak, tamam bitti denilecek, piyasa pozitif refleksler gösterecek ama her defasında bir sonrakinin bir üst kuvvetinde tekrarlar yaşanacak gibi görünüyor.

Merkez bankaları eliyle sisteme ve piyasalara ne kadar likidite enjekte edilirse edilsin, uzun süredir belirtmeye gayret ettiğim gibi çok uzun bir süre ‘nakit kral’ olacak. Ya da nakite çabuk dönüşebilecek yatırım araçları gözde olacak. Bu sürecin içersinde finansal sistemden reel sektöre kadar uzanan geniş perspektifte satın almalar-birleşmeler tarzında kılıflanacak bir servet transferi yaşanması kuvvetle muhtemel olacak. Yani çok kullanılan tabiriyle ‘Büyük balıklar risk taşıyan küçük balıkları yutacak’.

Yaşanan krize dair öne çıkan şimdilik ilk birkaç önemli notun altını geleceğe dair bakışı da netleştirmesi adına çizmekte fayda var.

SVB’de yaşanan krizle ortaya çıkan şimdilik mini kriz sürecinde ilk açıklamalarda ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, 2008'den bu yana ABD'de en büyük banka iflası olarak değerlendirilen SVB'yi kurtarmayacaklarını ancak mevduat sahiplerinin ihtiyaçlarını karşılamak ve krizin sağlam bankalara sıçramaması için çalıştıklarını açıkladı.

Sonradan sırayla iki bankaya daha sıçrama riski gündeme gelince ve tüm bankalara doğru ilerleme potansiyeli konuşulmaya başlanınca, acele ile Başkan Biden’dan 250 bin dolar sınırı olmaksızın mevduat sahiplerinin rahat olması gerektiği ve tüm paraların ödeneceği belirtildi. Yani çok kısa sürede geri vites yapılınca krizin boyutu konusunda piyasa tedirginliği iyice arttı ve fiyatlarda oynaklık ve anomali üst seviyelere çıktı.

Bu arada Moodys bir açıklama yaparak, Avrupa bankalarının Silikon Vadisi Bankası ile benzer şekilde tahvil portföyleri açısından zarara uğrama olasılığının bulunmadığını açıkladı. Açıklamada, “Sağlam likidite ve finansman profillerine, nakit varlıklarına ve istikrarlı mevduat tabanlarına dayanarak büyük Avrupa bankalarının, tahvillerini zararına satma olasılığına karşı genel olarak iyi bir konumda olduklarını düşünüyoruz" ifadeleri kullanıldı ve tabii ki 2008’den sabıkalı olan kredi derecelendirme kuruluşları adına bir kez daha önemli bir talihsizlik oldu. Çünkü ABD krizle uğraşırken, Avrupa İsviçre Merkezli Credit Suisse üzerinden sorgulama başlatmıştı bile. Credit Suisse’in en büyük hissedarı olan Saudi National Bank’ın zor günler geçiren İsviçre bankasına daha fazla mali yardım sağlamayı reddetmesinin ardından Avrupa bankaları borsalarda sert satışlar görmeye başladı. Stoxx 600 Bankalar Endeksi keskin düşüşler yaşarken Credit Suisse hisselerinde bir günlük değer kaybı tarihindeki en kötü gün olarak kayda geçerek yüzde 30’u buldu! (Yani Moody’s dakika bir gol bir durumuna düşmüş oldu.)

Grafikler ve yazının devamı Z Raporu 47. sayısında