Biri güçlenir diğeri istikrarsızlaşır

Sinem Köseoğlu.
Sinem Köseoğlu.

Amerikan Temsilciler Meclisi içindeki bir çalışma grubu Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nı (CENTCOM) Irak ve Suriye’de IŞİD ile mücadele sürecine dair mevcuttan farklı olarak ziyadesiyle toz pembe bir tablo çizmekle suçladı

İki komisyon raporu Afrika, Ortadoğu ve Orta Asya’yı kapsayan geniş bir görev alanına sahip CENTCOM komutanlarının yıllar süren operasyonlar boyunca yanlış istihbarat verdiğini, raporları manipüle ettiklerini ortaya koydu. Kongreye gelen bu sızıntı ise içeriden, yani alt kademedendi.

Meclis çalışma grubundaki önemli isimler CENTCOM’daki yönetim hatalarının tepe yönetime uzandığını, olanları kabul edemeyeceklerini, devletin önemli kademelerini yanlış yönlendirmenin ve kötü analizlerin sonucunda acısını Amerikan askerinin çektiğini belirtti. Savunma Bakanlığı Başmüfettişi’ni, CENTCOM liderlerini “sahada savaşan Amerikan askerlerini yüzüstü bırakmakla sorumlu tutmaya” çağırdı.

ABD’nin devasa büyüklükteki askeri yapılanmasının bir parçası olan CENTCOM resmi olarak 1983’te kuruldu. Tetikleyicisi ise İran’da Amerikancı subayların devrim sonrası tasfiyesi ve İran-Irak savaşıydı. Matruşka misali iç içe komutanlıklardan oluşan bu ordu yapılanması özellikle 11 Eylül saldırısından sonra kontrolsüz bir biçimde büyüdüğü ve örtülü örtüsüz birçok operasyona dahil olduğu için ABD kongresinin merceğinde. Zira yine 2003 Irak savaşında çok sayıda Amerikan askerinin ölmesinden ötürü Kongre CENTCOM’u sorumlu tutmuştu.

Amerikan arşivlerinde 17 Ağustos 2005’te yayınlanan belgelere göre meclis komisyon uzmanları 2003 yılı başlarında, Irak operasyonu başlamadan önce CENTCOM’u uyarmış, operasyon sonrası için kamu güvenliği ve insani yardımlara dair planlamalarda ciddi boşluklar olduğunu belirtmişlerdi. Hatta Şubat 2003’te Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Paula Dobriansky’ye verilen bilgi notunda CENTCOM’un öncelikle askeri hedeflere yoğunlaştığı fakat güvenlik sağlama konusunda isteksiz oldukları belirtilmişti. Bu uyarıların hiçbirine kulak verilmediği, Irak’ta yaşanan dramla gözler önüne serilmişti.

11 Eylül’den sonra ulusal güvenlik doktrini ile önleyici savaş kavramını insanlığımıza ‘kazandıran’ ABD’nin Özel Harekat Kuvvetleri 2001 yılında 33,000 olan personel sayısını 2015 yılında 70,000’e çıkardı. CENTCOM bütçesinin yüzde 72’si örtülü ödenekten gelirken diğer harcamalar, paramiliter gruplara verilen desteklerle beraber büyük bir ekonomi yönettiklerini söylemek mümkün. 1 Ağustos itibariyle CENTCOM komutanlığına getirilen ve Türkiye’deki darbe girişiminde yer alan FETÖ’cü subaylar için ‘müttefiklerimiz’ ifadesini kullanan General Joseph Votel de bundan önce Özel Kuvvetler komutanıydı. Ve 2014 Ağustos’unda bu görevi devralırken “Bu komutanlık şu an zirvesinde ve özel harekât operasyonları için altın çağında” ifadesini kullanmıştı.

Bu arada 2001 yılı Eylül ayı itibariyle (el-Kaide, uzantıları, türevleri vs ile birlikte) 36 yeni terör örgütünün ortaya çıktığını belirtmekte fayda var. Örneğin el-Kaide türevlerinden biri Irak işgalinde ortaya çıkan ve ABD kamplarında olgunlaşan IŞİD… Üstelik diğer terör örgütlerine kıyasla en son gelişen teknolojileri kullanıyor, üstelik toprak kazanımı var! Kendisi dışındaki herkesi de tekfir ediyor. Yanında başka bir örgütün var olabilmesinin tek yolu ona biat etmek!

ABD özel kuvvetlerinin 133 ülkede yani dünyadaki toplam ülke sayısının yüzde 70’inde birlikleri bulunuyor ve bu ülkelerin hemen hepsi istikrarsızlık yaşıyor. Bu merkezin NATO’nun olmadığı bölgelerde faaliyet gösterdiği belirtiliyor. 2001 sonrası şekillenen güvenlik ve siyaset ortamında kaostan beslenen dünya düzeni güvenlik anlamında da aynı kaosu, zayıf orduları tercih ediyor. Bu açıdan CENTCOM’un faaliyetlerini, ordularla ilişkilerini yakından takip etmek gerekiyor. 15 Temmuz gecesi Türk askerini, Türk komutanlarını birer canavara dönüştüren motivasyon sadece FETÖ mü, izlemek lazım. Çünkü 2003 yılında FETÖ’nün Irak’taki abilerinin koordinasyon vermesi üzerine Türk askerini bulup başına çuval geçirenler de CENTCOM askerleriydi. (Yeni Şafak’ta yakın zamanda yazıldı)

CENTCOM’un bir NATO kanat ülkesi olan Türkiye’yi, yani TSK’yı bölgeyi ilgilendiren belli başlı operasyonlarda dışladığı bilinir. Türkiye bir EUCOM üyesi, CENTCOM’un operasyon bölgesinde değil. Ancak onun operasyon yaptığı ülkeler Türkiye’nin etki ve ilgi alanında yer alıyor. Zaten çatışma da burada başlıyor. 1980 sonrası “ılımlı İslam, yeşil kuşak” projesiyle eşzamanlı kurgulanan bu yapının FETÖ ile ortak hareket ettiği, Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde yaşanan tasfiyelerde belirleyici oldukları artık yüksek sesle dillendiriliyor. Sebebi ise bölgede kalan tek milli ve yarı profesyonel orduya sahip olmamız. Bu minvalde Musul’a büyük operasyon hazırlığı arifesinde Türkiye’ye “uzak dur” ya da “Başika’dan çık” gibi talimatlar yapmaya başlarsa da şaşırmamak gerekir.

Sayıca ikiye katlanarak dünyanın muhtelif yerlerine yerleşen bu yapı güçlendikçe bu ülkeler neden istikrarsızlaşıyor, sorgulamak ve yakından takip etmek gerekli. Hatırlamak lazım, Başkan Obama göreve geldiğinde Amerikan askerini Ortadoğu’dan çekme sözü verdi ama yerine kanlı terör örgütleri ve gözyaşı geldi. “Uyuma Türkiye, uyursan ölürsün!”