Brexit’in en büyük mağduru Londra

Avrupa Birliği’nden çıkışa işaret eden Brexit kararı, Britanya’nın Avrupa finans sektöründeki liderliğini tehdit ediyor.
Avrupa Birliği’nden çıkışa işaret eden Brexit kararı, Britanya’nın Avrupa finans sektöründeki liderliğini tehdit ediyor.

Modern bankacılığın temellerinin atıldığı, küresel finans merkezi olarak dünya ekonomilerine yön veren Londra, Britanya ulusal bütçesine neredeyse yüzde 25 oranında katkı sağlıyor. Brexıt kararı Londra’yı ekonomik anlamda büyük bir belirsizliğe sürüklerken, muhtemel rakibi konumundaki diğer Avrupa kentleri olan bitenleri ilgiyle takip ediyor.

Londra bugün New York ile birlikte, küresel finansın merkezi olarak kabul ediliyor. Yılda 152 milyar dolarlık getirisiyle şehrin ‘Square Mile’ adı verilen finans merkezi, tüm dünyaya sermaye sağlayan ve risk dağıtan bir alan. Kent, tüm dünya para birimlerine ait alım satımların üçte birinin gerçekleştiği ve uluslararası kredi işlemlerinin dörtte birinden fazlasının yapıldığı bir merkez. Tahvil alım satımlarından, faiz ve swap işlemleri düzenlemesine, fon yaratmadan, varlık yönetimine kadar tüm işlemlerin yapıldığı bir yer. Ancak son dönemde Avrupa Birliği’nden çıkışa işaret eden Brexit kararı, Britanya’nın Avrupa finans sektöründeki liderliğini tehdit ediyor. Brexit, Londra’nın Avrupa Birliği ülkelerine vergisiz hizmet satış ayrıcalığının sona ermesi anlamına geliyor. Avrupa Birliği’ni ve beraberindeki 500 milyonluk ortak pazara erişimi terk etme kararı Londra’yı sarsarken, diğer AB liderleri, Avrupa göç politikasına uymak istemediği için birlikten ayrılmayı seçen İngilizlerin mağduriyetini kendi lehlerine avantaja çevirmeyi düşünüyor.

Tüm bu siyasi ve ekonomik tartışmaların gölgesinde, Londra bir bakıma Brexit kararından en fazla etkilenecek merkez konumunda. Geçtiğimiz Mart ayında 1 milyona yakın Brexit karşıtı Londra’da sokağa döküldü. ‘Halka Bırakın’ isimli kampanya için bir araya gelen kalabalık, parlamentoya yürüdü. Brexit referandumunda Londralıların yüzde 59,9’u ayrılışa karşı çıkmıştı. Başta Londralıların büyük çoğunluğu olmak üzere Birleşik Krallık halkının yüzde 48,1’i Brexit’e karşı olsa da şimdiden bazı Avrupa şehirleri Londra’nın finans merkezi olma ünvanını devralmak için çoktan kolları sıvamış durumda.

İki farklı görüş

Londra.
Londra.

Bir görüşe göre, Brexit’in orta ve uzun vadede Birleşik Krallık için ekonomik öngörülebilirliği azaltacağı, sterlin değerinde dalgalanmalara yol açacağı varsayılmakla birlikte, Londra’nın Avrupa’nın en önemli finans merkezlerinden biri olarak kalacağı gerçeği değişmeyecek. Buna destek olarak geçtiğimiz yıl düşünce kuruluşu Z/ Yen tarafından hazırlanan ve Küresel Finans Merkezleri Endeksi’nden derlenen verilere göre başkent Londra’nın Britanya’nın Brexit sürecine rağmen aynı yıl yine dünyanın en büyük finans merkezi olarak ilk sıradaki yerini koruması gösteriliyor.

  • Merkezi Londra’da bulunan diğer bir düşünce kuruluşu New Financial’ın raporunda ise, Britanya’daki bankaların Brexit ile sonuçlanan AB referandumundan bu yana bölgeden yaklaşık 900 milyar sterlin değerindeki varlığı AB ülkelerine taşıdığı belirtildi.

Düşünce kuruluşunun raporunda bu zamana kadar Britanya’daki 275 şirketin Brexit nedeniyle operasyonlarının bir kısmını ülke dışına çıkardığı bildirildi.

Britanya’dan operasyonlarını AB’deki alternatif şehirlere taşıyan şirketlerin en çok İrlanda’nın başkenti Dublin’i tercih ettiği belirtildi. Raporda, bu zamana kadar Britanya’dan yüz şirketin operasyonlarını Dublin’e, 60 şirketin Lüksemburg’a, 41 şirketin Paris’e, 40 şirketin Frankfurt’a, 32 şirketin Amsterdam’a taşıdığı aktarıldı.

Britanya’daki şirketlerin gelecek dönemde yaklaşık 5 bin çalışanını, AB ülkelerindeki iştiraklerine taşımasının beklendiği vurgulandı.

Büyük bankalar harekete geçti

Barclays.
Barclays.
  • Son olarak Britanya’nın önde gelen bankalarından Barclays, müşterilerine ait 160 milyar sterlinlik varlığı ülke dışına taşımak için harekete geçmişti.

Söz konusu meblağın, bankanın Dublin’deki iştirakine aktarılması için İngiliz Yüksek Mahkemesi’ne başvuran bankaya Ocak ayında izin çıkmıştı.

Bloomberg International ise Deutsche Bank’ın 400 milyar euro, JP Morgan’ın 200 milyar euro, Goldman Sachs’ın 60 milyar euro, Citigroup’un 50 milyar euro, Morgan Stanley’in ise 40 milyar euro değerindeki varlığı Londra’dan Frankfurt’a taşımaya karar verdiğini öne sürmüştü. Bank of America da, çalışanlarından bazılarını ve bir kısım operasyonlarını Dublin ve Paris’e taşımak için 400 milyon dolardan fazla harcama yaptı.

Britanya’da finans sektörü, ülke ekonomisinin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor. Ülkede 2,2 milyon finans sektörü çalışanının yaklaşık 700 bini ise Londra’da bulunuyor. Avam Kamarası’nın verilerine göre, Britanya’nın finans ve sigortacılık hizmetlerinin ülke ekonomisine yıllık yaklaşık katkısı yaklaşık 126,9 milyar sterlin seviyesinde. Londra ise gelirlerinin dörtte birini Avrupa kıtasından elde ediyor. Brexit’i savunanlar bu kayıpların Avrupa dışındaki ticaret ve işlemlerle telafi edilebileceğini söylüyor. Ancak bu söylendiği kadar kolay değil. Bankalar ve finans kuruluşları eğer işlerinin büyük bölümünü Avrupa Birliği’ne kaydırıyorsa, buna personel ve inşaat maliyetleri de dahil etmeyi düşünmeli.

Frankfurt yeni londra olur mu?

Birleşik Krallık’ın ortak pazardan çıkma yoluna girmesiyle, Frankfurt ve Paris, finans liderliğine en uygun kentler arasında gösteriliyor. Deutsche Bank CEO’su Christian Sewing geçtiğimiz aylarda Frankfurt’un yeni Londra olacağını dile getirmişti. Fransız hükümeti, Brexit kararından dolayı Londra’dan kaçmak isteyen firmaların önüne kırmızı halı sereceğini açıkladı. Fransa, vergi sistemini yabancı firmalara cazip kılma sözü veriyor. Frankfurt ve Berlin’in ticari gayrimenkul pazarlarına yapılan yatırımlar, Britanya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılma oylamasından bu yana neredeyse iki katına çıkarak Londra’nın büyümesini geride bıraktı. Tabii, bu durumda etkili olan şey dünyanın en büyük işletmelerinin, Brexit sonrası Avrupa merkezlerini kurmak için Almanya’ya akın etmesiydi. 1999 yılında kurulan ve gayrimenkul konusunda uzmanlaşmış bir yatırım yönetim şirketi olan JLL verilerine göre Frankfurt’taki anlaşmaların toplam değeri 2018’de 10,2 milyar doları aşarak, 2016’ya kıyasla yüzde 88 civarında yükselmişti. Berlin’e yapılan yatırım ise yüzde 90’dan fazla artarak 7,1 milyar dolara ulaşmıştı.

Londra aynı zamanda Avrupa’nın teknoloji lideri. Silikon Kavşağı adıyla anılan bölgede 3000’den fazla teknoloji firması faaliyet gösteriyor. Avrupa’nın en büyük ikinci teknoloji kenti Berlin, Londra’nın yerini alabilir. Berlin, daha düşük emlak fiyatlarıyla da öne çıkıyor. Öte yandan, New York Times gazetesi, Londra’nın yerini alabilecek en iyi kentin, küresel bağlantıları, İngilizce konuşan nüfusu ve yabancıları cezbetmesiyle Amsterdam olduğunu yazdı.