Büyüme performansı üzerine

Doç. Dr. Hatice Karahan.
Doç. Dr. Hatice Karahan.

Türkiye ekonomisi, 2015 yılını yüzde 4 oranında bir büyüme ile geride bırakmıştı. 2016 ilk çeyreğine dair 10 Haziran’da açıklanan veriler ise, büyümenin bu dönemde yıllık bazda yüzde 4,8 olarak gerçekleştiğini ve dolayısıyla yeni yıla da tatmin edici bir adım attığını gösteriyor. Bir kıyaslama mahiyetinde dünyaya bakacak olursak, söz konusu dönemde gelişmiş ekonomiler halen düşük gelişim hızlarına imza atarken, gelişmekte olanların da pek parlak bir tablo çizmediği gözleniyor.

Örneğin; dünyanın ilk 20 ekonomisi kapsamında, ilk çeyrekte ABD ve İngiltere yüzde 2, Euro Bölgesi yüzde 1,7 büyürken, Japonya yüzde 0,1 ile düşmemeye çalışıyor. Öte tarafta gelişenler arasında Hindistan ve Çin sırasıyla yüzde 7,9 ve yüzde 6,7’lik oranlarla başı çekerken, Türkiye yaptığı hızla, yüzde 4,9 büyüyen Endonezya’nın hemen arkasından geliyor. Listede Meksika ve Güney Kore yüzde 3’lere varamazken, Brezilya ve Rusya gibi daralmayı sürdüren ekonomiler de var. Dolayısıyla, yılın ilk çeyreğinde, küresel çerçevede hiç de fena olmayan bir performans sergilediğimiz ifade edilebilir.

Bununla birlikte, büyüme performansının içeriği de, pek tabii önem taşıyor. Bu minvalde ilgili hesaplamaları yaptığımızda, ilk çeyrek büyümesinde yine tüketim harcamalarının sürükleyici olduğunu anlıyoruz. Tabloda da görüldüğü üzere, bu dönemde yüzde 4,8 büyüyen ekonomimiz, özel tüketimdeki artıştan 4,8 puanlık oldukça ciddi bir katkı almış. Tüketimin motor güç olduğu kamu harcamaları da, ilk çeyreği tam 1,2 puan beslemiş görünüyor. Buna mukabil, özel yatırımların bu dönemde yeniden su koyuverip düşüşe geçtiği ve gelişim hızımızı hafif de olsa olumsuz etkilediği anlaşılıyor.

İlk çeyrekte bir diğer dikkat çeken gelişme ise, ithalatın yeniden gözle görülür bir artışa geçerek formüldeki net ihracat etkisini negatife çekmesi… Nitekim görülen o ki; ihracat bu dönemde büyüme hızımıza yıllık bazda 0,6 puan katkı verirken, ithalatın 2,2 puanlık aşağı yönlü etkisi, dış ticaret kanadındaki işleri bozmuş.

Bunlara ek olarak, büyüme performansımıza hangi sektörün ne kadar katkı verdiğini anlamak da ehemmiyet arz ediyor. İşte verileri bu bağlamda analiz ettiğimizde ise, ilk çeyrek büyümesine en büyük katkıyı, yüzde 5,9 büyüyen imalat sanayinin verdiğini tespit ediyoruz. Bu dönemde gelişim hızımıza 1,5 puan destek veren sanayiyi, yüzde 6,5 büyümesiyle 0,9 puan katkı sunan finans sektörü izliyor. Ayrıca toptan ve perakende ticaret sektörünün yılın ilk 3 ayında da yüzde 5,6 hız ile canlılığını koruduğu ve ekonomik gelişime en büyük desteği veren 3. alt sektör olduğu göze çarpıyor. Tabloda da görüldüğü üzere; ticareti, sırasıyla 0,5 ve 0,4 puanlık katkılarla, ulaştırma ve depolama ile inşaat sektörleri takip ediyor.

İlk çeyrek verileri kapsamında; sağlık, gayrimenkul, idari hizmetler ve kamu yönetimi-savunma alanlarında da bazı hızlanmalar dikkat çekiyor. Tarımın ise, yavaş seyrini koruduğu ve sadece 0,1 puanlık bir katkı sunduğu gözleniyor. Öte yandan, turizmdeki gidişatı da sinyalleyen konaklama ve yiyecek hizmetleri sektöründe yüzde 1,2 oranında bir yıllık daralma göze batıyor. Söz konusu sektörün, yılın sonraki çeyreklerini de kolay geçirmeyeceğini söylemek mümkün.

Sonuç olarak, performansımızı gerek harcamalar gerekse sektörler bazında bir cümleyle özet geçecek olursak; Türkiye ekonomisinin 2016 1. çeyreğinde, hizmetlerin domine edip sanayinin de desteklediği, tüketim bazlı bir büyüme tablosu çizdiğini söyleyebiliriz.