Çin’e yüzde 145 vergi sonrası Türkiye ABD için stratejik tedarikçi konumuna yükseliyor

Arşiv.
Arşiv.

ABD’nin Çin’e uyguladığı yüzde 145’lik gümrük tarifesi, küresel tedarik zincirlerinde ezberleri bozarken Türkiye için stratejik bir fırsat doğuruyor. Düşük vergi oranı, üretim kabiliyeti, tasarım gücü ve lojistik avantajıyla Türkiye, alternatif tedarikçi olma yolunda önemli bir avantaja sahip. Yeni sipariş ihtimalleri, artan rekabet gücü ve stratejik vergi avantajı sayesinde Türkiye, küresel tedarik zincirindeki konumunu güçlendirme ve ABD pazarıyla ilişkilerini derinleştirme şansı yakalıyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Nisan 2025’te açıkladığı yeni gümrük tarifeleri, Çin’e yönelik yüzde 145’e varan oranlarla yalnızca ticaret dengelerini değil, küresel tedarik zincirlerini de kökten sarsacak bir dönemin fitilini ateşledi. “Kurtuluş Günü” ilanıyla duyurulan bu sert tarife politikası, ABD ile Çin arasında karşılıklı misillemelerle hızla tırmanan ekonomik gerilimi yeni bir boyuta taşıdı.

Bu atmosferde, ABD’nin diğer ticaret ortakları için hem riskler hem de yeni fırsatlar gündeme gelirken, düşük vergi diliminde (yüzde 10) kalan Türkiye dikkat çekici bir konumda bulunuyor. Elektronikten tekstile, mobilyadan kimyaya uzanan geniş bir yelpazede Çin’in yaratacağı boşluğu doldurabilecek üretim gücü, tasarım yetkinliği ve lojistik avantajlarıyla Türkiye, stratejik bir tedarikçi olarak öne çıkma şansı yakalıyor.

Tedarik zinciri yeniden yazılıyor

ABD’nin en fazla ithalat yaptığı ülkeler - 2024
ABD’nin en fazla ithalat yaptığı ülkeler - 2024

ABD, 2024 yılında toplam 3 trilyon 359 milyar 310 milyon 385 bin dolarlık ithalat gerçekleştirdi. Bu büyük ticaret pastasında yaklaşık 510 milyar dolarlık ithalatla Meksika’yı en büyük tedarikçisi olarak konumlandırırken, Çin’den yaptığı ithalat 462 milyar doları aştı. Kanada, Almanya ve Japonya gibi geleneksel tedarikçiler listenin üst sıralarında yer almaya devam etti.

Listede dikkat çeken bir unsur ise, Türkiye’nin 17,8 milyar dolarlık ihracatla ABD’nin en büyük 26. tedarikçisi konumunda olması. Bu değer, ABD toplam ithalatının yalnızca yüzde 0,5’ine karşılık geliyor. Ancak Çin’e uygulanan yüzde 145’lik ek vergiyle oluşan yeni dış ticaret ikliminde, Türkiye gibi daha düşük gümrük tarifesi uygulanan ülkelerin potansiyel sıçrama alanı doğmuş durumda.

Özellikle tedarik zincirlerini çeşitlendirme ve jeopolitik riskleri azaltma arayışındaki ABD’li ithalatçılar, artık alternatif pazarlara daha fazla yöneliyor. Bu durumda Türkiye’nin konumu sadece bir ‘tamamlayıcı’ değil, stratejik bir ‘tedarikçi adayı’ olma fırsatını da beraberinde getiriyor.

ABD’nin en fazla ithalat yaptığı ürünler - 2024
ABD’nin en fazla ithalat yaptığı ürünler - 2024

ABD en çok ne ithal ediyor?

ABD’nin 2024 yılında gerçekleştirdiği toplam 3,36 trilyon dolarlık ithalatın önemli bir bölümü, sanayi ve ileri teknoloji ürünlerinden oluştu. En çok ithal edilen ürün grubu, nükleer reaktörler, makineler ve mekanik cihazlar olurken, onu elektrikli makineler ve cihazlar, ardından da otomotiv sektörü takip etti.

ABD’nin ithalat eğilimleri, sadece yüksek teknolojili ürünlere değil, aynı zamanda mobilya, tekstil, oyuncak gibi tüketim kalemlerine de açık olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin fiyat-kalite dengesi, lojistik avantajı ve mevcut serbest ticaret altyapıları sayesinde bu boşluklara stratejik şekilde yerleşmesi mümkün.

ABD’nin Çin’den ithalatı -2023
ABD’nin Çin’den ithalatı -2023

Çin’in boşluğunu Türkiye doldurabilir mi?

Çin’in ABD pazarındaki ağırlığı, özellikle bazı stratejik ürün gruplarında neredeyse belirleyici düzeyde. 2023 yılında yalnızca elektrikli makineler ve cihazlarda Çin’den yapılan ithalat 126 milyar dolara ulaştı. Bu, ABD’nin toplam ithalatının yüzde 27’sine denk geliyor. Makineler ve mekanik cihazlar faslında ise Çin’den yapılan 86 milyar dolarlık ithalat, bu grubun yüzde 19’unu oluşturuyor. Mobilyada yüzde 29, oyuncak ve spor malzemelerinde yüzde 75, plastik ürünlerde ise yüzde 28 gibi dikkat çekici oranlar Çin lehine oluşmuş durumda.

Buna karşın, Türkiye’nin bu ürün gruplarındaki ABD pazar payı hâlâ oldukça sınırlı. Türkiye, makine ve mekanik cihaz grubunda 1,8 milyar dolarlık ihracatla toplam ithalatta yüzde 0 seviyelerinde kalırken, otomotivdeki 1,1 milyar dolarlık hacmi de benzer şekilde düşük paylara işaret ediyor.

  • Elektrikli cihazlarda Türkiye’nin ABD’ye ihracatı 682 milyon dolarda kalırken, halı ve tekstil zemin kaplamalarında 858 milyon dolarla daha yüksek bir orana ( yüzde 25’e) ulaşabilmiş durumda.

Ancak bu tablo, aynı zamanda Türkiye için önemli bir çıkış kapısı anlamına geliyor. Çin’in ABD’de boşaltmak zorunda kalacağı pazar alanlarını doldurabilecek alternatif ülkeler arasında Türkiye, üretim altyapısı, kalite standardı ve lojistik avantajlarıyla öne çıkıyor. Özellikle elektrikli makineler, otomotiv parçaları ve mekanik cihazlar gibi katma değeri yüksek sektörlerde, kısa vadede pazar payını artırma potansiyeli bulunuyor.

Diğer yandan, Çin’in hâkim olduğu tüketim odaklı sektörlerde (mobilya, plastik mamuller, oyuncaklar) Türkiye, tasarım gücünü ve üretim esnekliğini kullanarak rekabet gücünü artırabilir. Yeni vergilendirme düzeni, yalnızca geçici bir fiyat avantajı değil, uzun vadeli stratejik işbirlikleri ve yatırım kararları için de önemli bir zemin sunuyor.

Bu doğrultuda, Türkiye’nin ihracatçıları için temel strateji; üretim kapasitesini artırmak, kalite-fiyat dengesini korumak ve lojistik avantajları etkin kullanmak olmalı. Çünkü Çin’e uygulanan yüksek vergiler, Türkiye’nin ABD’de daha görünür bir oyuncu olabilmesi için uzun zamandır doğan en güçlü fırsatlardan birini sunuyor. Peki, bu yeni dış ticaret düzeninde Türkiye’nin avantajlı konumu hangi sektörlerde somut fırsatlara dönüşebilir? Çin’in ABD pazarındaki yüksek payına sahip olduğu alanlarda Türkiye’nin öne çıkabilmesi için yalnızca rakamsal potansiyel değil, sektörlerin üretim kabiliyeti, yatırım planları ve uluslararası rekabet gücü de belirleyici olacak. Hazır giyim, mobilya, kimya ve makine gibi öncü sektörlerin temsilcileriyle konuşarak, bu dönüşüm sürecine Türkiye’nin ne kadar hazır olduğunu ve hangi adımlarla bu fırsatı değerlendirebileceğini inceledik.

Yeni dönemde hazır giyimde sıçrama mümkün

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Toygar Narbay, ABD’nin Çin’e yönelik uyguladığı yüksek gümrük vergisinin Türk hazır giyim sektörü için önemli bir fırsat yarattığını belirtti.

  • Narbay, ABD’nin bu yeni tarifelerle net bir mesaj verdiğini ve tedarik zincirlerinin yeniden şekilleneceğini vurgulayarak, Türkiye’nin bu süreçte önemli avantajlara sahip olduğunu dile getirdi.
Toygar Narbay.
Toygar Narbay.

Türkiye’nin düşük vergi oranı (yüzde 10), güçlü üretim altyapısı, tasarım ve inovasyon kapasitesiyle diğer ülkelere göre ciddi bir rekabet avantajına sahip olduğunu kaydeden Narbay, bu yeni dönemde önemli bir pazar payı kazanabileceklerini vurguladı.

Narbay, Türkiye’nin hazır giyim sektöründe herhangi bir ek yatırım yapmadan mevcut kapasiteyle yıllık yaklaşık 5 milyar dolarlık ilave ihracat gerçekleştirebileceğini ve bu artışın sektöre yaklaşık 145 bin yeni istihdam sağlayabileceğini belirtti. “Ancak bu fırsatı değerlendirebilmek için kamu desteği kritik önem taşıyor” diyen Narbay, mevcut maliyet dezavantajlarını gidermek amacıyla, kur dönüşüm desteğinin sektörün yarattığı katma değere göre yeniden düzenlenmesini ve net ihracata yüzde 10 oranında destek verilmesini talep ettiklerini söyledi.

Mobilyada rekabet penceresi açıldı

Davut Karaçak.
Davut Karaçak.

Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER) Başkanı Davut Karaçak, ABD’nin Çin menşeli ürünlere uyguladığı yüksek gümrük vergisinin, Türk mobilya üreticileri için ABD pazarında önemli rekabet avantajı yaratabileceğini belirtti. Karaçak, “Çin’in düşük maliyetli ürünlerinin fiyatlarının artması, Türk mobilya sektörünün kaliteli ürünleriyle daha fazla talep görmesine yol açabilir” dedi.

Türk mobilya sektörünün artan talebi karşılayabilecek üretim kapasitesine sahip olduğunu vurgulayan Karaçak, lojistik süreçlerde iyileştirmeler gerektiğine dikkat çekti. Türkiye’nin coğrafi konumu ve gelişen lojistik altyapısının, ihracat maliyetlerini azaltarak sektörün rekabet gücünü artırabileceğini dile getiren Karaçak, sektörün çevre dostu ve sürdürülebilir üretim yöntemlerine yatırım yaparak uluslararası alanda farklılaşabileceğini söyledi. Karaçak ayrıca, döviz kurlarındaki dalgalanmaların ihracat maliyetlerini etkilediğini, ancak sektörün bu zorlukları esnek fiyat stratejileri ve tedarik zinciri optimizasyonuyla aşabileceğini ifade etti.

Koray Çalışkan.
Koray Çalışkan.

Öte yandan MODOKO Başkanı Koray Çalışkan, ABD’nin dünya mobilya ithalatının yüzde 40’ını oluşturduğunu ve Türk mobilya sektörü için büyük bir potansiyel taşıdığını belirtti. Ancak Çalışkan, sektörün ABD pazarına yönelik ihracat kapasitesinin artırılması gerektiğinin altını çizdi: “ABD’ye ihracat yapma konusunda kendimizi geliştirmemiz gereken kapasite gibi bazı alanlar mevcut. Çok sayıda firmamız var, ancak büyük üretim kapasitesine sahip firma sayımız sınırlı.”

ABD pazarında yaşanan gelişmelerin Türk mobilya sektörü için önemli fırsatlar sunduğunu söyleyen Çalışkan, “Çin ve ABD arasındaki ticari gerginlik, bizim için ABD pazarında önemli bir boşluk yaratabilir. Ancak bu durumun beraberinde getirdiği bazı riskler de var. Çin’in ABD pazarında kaybettiği payı başka pazarlarda agresif fiyat politikalarıyla telafi etmeye çalışması, bizim özellikle Irak gibi fiyat odaklı pazarlarımızda rekabetimizi zorlaştırabilir” şeklinde konuştu.

ABD’nin Türkiye’den ithalatı - 2023
ABD’nin Türkiye’den ithalatı - 2023

Kimya sektörü ABD’de yükselişe hazır

Adil Pelister.
Adil Pelister.

ABD’nin Çin’e uyguladığı yüksek gümrük tarifeleri, Türk kimya sektörü için yeni bir rekabet penceresi araladı. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı Adil Pelister, Türkiye’nin yüzde 10’luk düşük tarife oranıyla öne çıktığı bu süreçte, Amerikan şirketlerinin alternatif tedarikçi olarak Türkiye’ye yönelebileceğini söyledi. Ancak Pelister’e göre bu avantajı kalıcı ticaret ilişkilerine dönüştürmek için sektörün üretim kapasitesini artırması, yüksek teknolojili ve katma değerli ürünlere yönelmesi gerekiyor.

2024 yılının Ocak-Mart döneminde kimya sektörünün ABD’ye ihracatı 289,3 milyon dolar seviyesine ulaştı. Bu ihracatın yaklaşık 122,5 milyon dolarlık kısmını plastikler ve mamulleri oluşturdu. Diğer öne çıkan alt sektörler arasında anorganik kimyasallar (37,8 milyon dolar), uçucu yağlar ve sabunlar (32,3 milyon dolar), mineral yakıtlar ve yağlar (31,9 milyon dolar) ile kauçuk ürünleri (29,6 milyon dolar) yer aldı. Söz konusu beş alt sektördeki yıllık ihracat, toplamda 1,39 milyar dolara yaklaştı. Fiyat rekabetinin önemini kabul etmekle birlikte asıl sıçramanın yüksek teknolojili ve katma değerli üretimle mümkün olacağını ifade eden Pelister, “ABD pazarı, fiyat avantajının ötesinde inovatif ve kaliteli ürün talep ediyor. Bu nedenle sektörümüzün teknolojiye dayalı üretime yönelmesi gerekiyor. ABD ile ticaret hacmini artırmak istiyorsak bu yöndeki yatırım iştahını mutlaka büyütmeliyiz” dedi.

Avrupa ile ticarette parite farklarının Türkiye lehine yeni fırsatlar doğurabileceğini kaydeden Pelister, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve yeni Serbest Ticaret Anlaşmaları yapılmasının da kimya sektörüne ek ivme kazandırabileceğini söyledi.

“Tarife savaşlarının kapışma sahnesi makine sanayi”

Kutlu Karavelioğlu.
Kutlu Karavelioğlu.

ABD’nin Çin’e uyguladığı yüzde 145’lik gümrük tarifesi kararı, küresel ticaretin çehresini değiştirirken, en kritik kırılma noktalarından birini de makine sanayi oluşturuyor. Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) Başkanı Kutlu Karavelioğlu’na göre, ABD’nin bu adımının arkasında yatan temel motivasyon, teknoloji üretiminde bozulan küresel dengeyi yeniden kurma isteği.

Dünyanın en fazla makine ithalatı yapan ülkesi olan ABD, yılda yaklaşık 530 milyar dolarlık makine alımı gerçekleştirirken, bu kalemde 280 milyar dolarlık dış ticaret açığı veriyor. Karavelioğlu, bu açığın Çin ve Doğu Asya’nın teknolojik üretim üstünlüğünden kaynaklandığını vurguluyor. “Dünyadaki toplam makine üretiminin yüzde 35’i Çin’de, yüzde 52’si ise Doğu Asya’da gerçekleşiyor. Bu da ABD’yi sert tedbirler almaya itiyor” diyen Karavelioğlu, bu politikaların zincirleme etki yaratarak tüm ülkeleri, dolayısıyla Türkiye’yi de yakından ilgilendirdiğine dikkat çekiyor.

Türkiye ile ABD arasında görece avantajlı gümrük tarifesi farkının, bu ticaret savaşları konjonktüründe yeni sonuçlar doğurabileceğini ifade eden Karavelioğlu, “Bazı ülkeler üretimlerini Türkiye’ye kaydırmak isteyebilir. Ancak bu fırsat alanı, aynı zamanda sertleşebilecek ambargo ve kısıtlamalarla birlikte risk de taşıyor” diyor. Karavelioğlu’na göre, Türkiye’nin bu süreçte hem iç pazarını korumak hem de üretim altyapısını güçlendirmek için daha etkin gümrük mekanizmalarına ve yatırım teşvik sistemine ihtiyaç var. Özellikle Çin’den gelen düşük teknolojili makinelerin haksız rekabet oluşturduğunu belirten Karavelioğlu, “Yatırım teşvik belgeleriyle gümrük vergisinden muaf ithalat yapılması, yerli üreticiyi ciddi şekilde zorluyor” diyerek mevcut sistemin revize edilmesi gerektiğini vurguluyor.

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.