‘Çip’in jeopolitiği

Küresel ekonominin kilit taşı: Tayvan.
Küresel ekonominin kilit taşı: Tayvan.

Yeni Soğuk Savaş’ta ‘çip cephesi’ açılıyor mu? ABD temsilciler meclisi Nancy Pelosi’nin, Çin yönetiminin tüm uyarılarına rağmen geçen ayın başında gerçekleştirdiği Tayvan ziyareti sonrasında yaşanan gelişmeler, bu soruya “evet” cevabı veriyor. Küresel ekonominin yürümesi için milimetrelerle hesaplanan çip teknolojisi hayati önem taşıyor. Küresel çip üretiminin yüzde 63’ünü tek başına gerçekleştiren Tayvan, bu jeopolitik ve ekonomik dengelerin tam ortasında yer alıyor.

ABD, geçen yıl eylül ayının 11’inde Afganistan’dan arkasında büyük bir fiyasko bırakarak, 20 yıllık işgale son verdiğinde, jeopolitik gelişmelerin bu denli hızlanacağını kimse tahmin etmiyordu. Biden yönetiminin züccaciye dükkanına girmiş fil gibi tüm ittifak sistemini ve uluslararası düzeni tarumar ederek gerçekleştirdiği Afganistan adımı, dünyanın farklı noktalarındaki güçlere Batı ittifakı içindeki dağınıklığın ve zayıflığın sinyallerini gönderdi. Washington’un, Afganistan’dan çekilir çekilmez, Fransa gibi bir Avrupalı askeri gücün aleyhine, İngiltere ve Avustralya ile “AUKUS” ittifakını ilan etmesi, küresel güç mücadelesinin yeni sıklet merkezini de ilan ediyordu: Hint-Pasifik bölgesi. Biden yönetimi AUKUS ittifakı ile eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde ilan edilen “Asia Pivot” stratejisini ete kemiğe büründürecek ilk hamleyi yapmış oldu. Biden yönetiminin hamleleri sonrasında da devam etti. Beyaz Saray, pandemi döneminden sonra ilk kez ağırlanan misafirleri Asya-Pasifik’te ABD öncülüğünde kurulan siyasi işbirliği grubunun, Quad dörtlüsünün liderleriydi. Çin’i bölgede dengeleme amaçlı kurulan, ABD, Hindistan, Avustralya ve Japonya’dan müteşekkil dört ülkenin liderlerinin Beyaz Saray’daki toplantısı, Washington’un jeopolitik hesaplarında ağırlığın iyiden iyiye Atlantik’ten Pasifik’e kaydığını ilan ediyordu. ABD’nin değişen jeopolitik hesaplarının ve yükselen güç Çin ile girdiği küresel rekabetin ağırlık merkezinde ise küçük bir ada yer alıyor. O da küresel çip üretiminin kalbi Tayvan’dan başkası değil.

Küçük ada büyük teknoloji

Çin’in güneydoğu sahillerine sadece 250 km mesafede yer alan ve Tayvan Boğazı gibi kritik bir su yolu geçişinde bulunan ada ülkesinin bağımsızlığı, Pekin’in “Tek Çin” politikası nedeniyle tanınmıyor. Buna karşın Tayvan yönetimi kendini egemen bir devlet olarak görmekte ve ABD’nin desteğiyle özellikle Batılı ülkelerle ilişkileri yoğunlaştırdığı biliniyor. Ne var ki, Tayvan’ın en önemli ticari partneri “düşman kardeşi” Çin. Çin ana karasının hemen yanıbaşındaki Tayvan’ın en büyük gücü ise teknolojik üretim kapasitesinde. Bugün, en ileri düzeyde olanlar da dahip olmak üzere çip üretim teknolojisinin üssü Tayvan.

Tayvan çip üretiminde dünya lideri.
Tayvan çip üretiminde dünya lideri.

Dünyadaki çip üretiminin yüzde 63’ünü tek başına karşılayan Tayvan, bu konuda rakipsiz ve kritik öneme sahip bir konuma sahip. Çip teknolojisi konusunda Güney Kore, Çin ve ABD’nin de küresel oyuncular arasında yer aldığı not edilmeli.

  • Küresel çip ürtatbetiminin fabrikası konumundaki Tayvan’da, Taiwan Semiconductor Manifacturing Company (TSMC) önemli bir konuma sahip. Hassas teknolojiler için gerekli, en gelişmiş çipleri üreten üç firmadan biri de Intel ve Samsung ile birlikte TSMC olduğu biliniyor.

Yapay zeka, veri merkezi, bilgisayarlar, akıllı cep telefonları gibi teknolojik ürünlerde TSMC’nin ürettiği çipler kullanılıyor. İronik bir biçimde, her an kendisini Çin’in askeri tehdidi altında hisseden Tayvan’ın çip ihracatında müşterileri arasında ise Pekin geliyor. McKinsey araştırma şirketinin yayınladığı bir analize göre küresel yarı iletken piyasasının büyüklüğünün 2030 yılına kadar 1 trilyon dolara çıkması beklenirken, genişlemede üç ana sektörün; otomotiv, bilişim ve veri depolama ile kablosuz teknolojilerin yüzde 70 ile ana payı alması bekleniyor. Teknolojik gelişmelerin hayatımızın her yönünü biraz daha belirlediği bir çağdan geçerken, Tayvan ve Çin arasında yaşanacak bir Ukrayna senaryosu, tüketici elektroniğinden, savunma sanayiine, yapay zeka çalışmalarından, bulut teknolojisi ve dijital evrene kadar her alanda önemli sıkıntıların doğmasına ve küresel ekonominin ağır bir darbe yemesine sebep olabilir.

Askeri mesajı siyasi adımla tamamladı

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin geçen Ağustos ayı başında Tayvan’a yaptığı olaylı ziyaretin arka planında işte böylesi bir jeopolitik rekabet yatıyor. Çin ve ABD yönetimleri 1970’li yıllardan bugüne, Soğuk Savaş’ın da etkisiyle, Tayvan konusunda her iki tarafın da önceliklerine zarar vermeyecek bir politikayı ikibinli yılların başına kadar taşımayı başardı. Washington, Tayvan konusunda, Çin’in “Tek Çin” politikasını ihlal etmeyecek bir “stratejik belirsizlik” politikası uygularken, Pekin de meseleyi tırmandırmaya yönelik retorikten kendisini uzak tuttu. Ancak ikibinli yılların başıyla birlikte Pekin’in özellikle güçlü ekonomik büyümesinin getirdiği avantaj ile birlikte savunma sanayiine ve ordusuna yaptığı yatırımlar sonucu Hint-Pasifik bölgesinde önemli bir askeri güç konumuna ulaşması, Tayvan üzerindeki tüm dengeleri ve hesapları da değiştirmişe benziyor.

ABD yönetiminde üç numaralı pozisyonda yer alan ve Kongre’de oldukça belirleyici bir rolü olan Nancy Pelosi’nin, Çin’in üstü kapalı askeri tehditlerine rağmen Tayvan’ı ziyareti aslında, ABD’nin “stratejik belirsizlik” politikasının bir nevi sona erdiğinin de ilanı anlamına geliyor. Pelosi’nin ziyareti, sadece Tayvan anlamında değil tüm Hint-Pasifik bölgesinde ABD’nin Çin’e karşı hem askeri hem de siyasi olarak daha sert politikalar izleyeceğinin de işaretini verdi. ABD Başkanı Joe Biden, Pelosi’den üç ay önce gerçekleştirdiği Güneydoğu Asya ziyareti sırasında, bir gazetecinin, Çin'in Tayvan’a müdahalesi halinde politikasının ne olacağına ilişkin soruya cevabında, Rusya’nın Ukrayna işgaline atıfta bulunarak, “ABD’nin askeri karşılık vereceğini” ilan etmesi, Washington’un, Tayvan politikasının değiştiğine ilişkin güçlü bir işaret olarak algılanmıştı. Pelosi’nin Tayvan ziyareti bu askeri mesajın altını siyasi olarak dolduran bir hamle olarak geldi.

Abluka tatbikatı

25 yıl sonra ABD’den Tayvan’a yapılan en üs düzey ziyaretin, kendisine yönelik bir siyasi “dirsek gösterme” hamlesi olarak okuyan Çin yönetiminin cevabı, Tayvan adasının kara suları sınırında daha önce belirlendiği görülen altı farklı noktada, gerçek mühimmatın kullanıldığı hava ve deniz tatbikatları icra etmek oldu. Çin’in Tayvan çevresinde düzenlediği bu tatbikat noktalarının gelişigüzel seçilmediği de görülüyor.

  • Pekin’in seçtiği tatbikat noktaları, Tayvan’ın en önemli üç limanına gemilerin yaklaşma yollarını ve uçakların havalimanlarına yaklaşma sahalarını kapsadığı, bir anlamda Taipei yönetimine yönelik olası bir abluka uygulamasının tatbik edildiği görülüyordu.

Pekin’in Washington’a mesajı, kritik adayı işgalden önce elinde farklı alternatifler bulunduğunu gösteriyordu. Çin ordusunun balistik füzeler dahil, son dönemde askeri teknoloji ve savunma sanayii alanında elde ettiği tüm birikimi sahnelediği 10 güne yakın süren tatbikatlar bütünü, Pekin’in Tayvan adasını işgal etmek için yeterli donanıma ve teknolojik imkana ulaştığını sergilemesi açısından dikkat çekici bir güç gösterisini oluşturuyordu. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping döneminde ekonomik gelişmenin, askeri alanda da sağlanması amacına geçen 10 yıllık dönemde ulaşıldığı tüm dünyaya ilan ediliyordu.

Savaşta herkes kaybeder

Buna karşın, Çin’in Tayvan’ı işgal etmeyi hiç olmazsa önümüzdeki 5-10 yıllık dönemde düşünmediği uzmanlar tarafından öngörülüyor. Elbette, 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna savaşı, günümüz jeopolitik rekabetinde hiçbir varsayımın kesin olmadığı sonucu göstermiş durumda. Ancak burada Tayvan’ın şimdilik elinde en büyük kozu aynı zamanda ülkenin de bir nevi sigortası olan çipler. Geçtiğimiz haftalarda CNN’e konuşan TSMC Yönetim Kurulu Başkanı Mark Liu olası bir savaş durumunu “Herkes kaybeder” sözleriyle aktarıyor. Liu, aynı röportajda, Tayvan’ın küresel ekonomi için önemini “dünyanın motoru” ifadesiyle yorumlaması ise çip teknolojisinin konumunu göstermesi açısından önemli. Çin’in TSMC’nin iş payında yüzde 10’luk bir paya sahip olduğunu belirten Liu, bunun tamamının ise sivil alanda olduğunu kaydediyor. Olası bir savaş senaryosunu da değerlendiren Tayvanlı iş insanı, “Çin’in askeri işgali TSMC’nin fabrikalarını çalışamaz hale getirir, bundan kendisi de zarar görür” değerlendirmesini paylaşıyor. Röportajda Liu, olası bir işgalde, Tayvan’ın çip teknolojisi alanındaki know-how’ını Batı ittifakı içerisindeki ülkelere transfer edebileceğinin işaretini, “Kimse TSMC’yi zorla kontrol altına alamaz. Çünkü dış dünyayla gerçek zamanlı bağlantısı olan sofistike bir üretim tesisimiz var. Malzeme, kimyasallar ve mühendislik yazılımları konularında Avrupa, ABD ve Japonya gibi ülkelerle bağlantı halindeyiz” sözleriyle veriyor. Dünya ekonomisi için en kritik şirketlerinden birinin yönetiminde olan Liu, yine de olası bir Çin işgalinin dünya ekonomisi için istenmeyen sonuçlar doğuracağını da “Tayvan’a bir şey olursa dünyanın sonuçlarına katlanması gerekir” sözleriyle dile getirerek, diğer ülkelere Tayvan’ın jeoekonomik öneminin farkına varmalarını istiyor.

21. Yüzyılın petrolü

20. yüzyılda petrolün küresel ekonomi için anlamı neyse, çip teknolojisinin de 21. Yüzyılda benzer bir anlam taşıdığını söylemek zor değil. Bugün evimizdeki cihazlardan, eğitim ve sağlığa, bilişim teknolojisinden, savunma sanayisi ve uzay alanındaki adımlara kadar her alanda, milimetrelerle ölçülen çipler oldukça büyük rol oynuyor. Böylesi kritik bir teknolojisinin, küresel güç rekabetinin tam ortasında bulunan küçük bir adada düğümlenmesi ise tarihin cilvelerinden biri olsa gerek. Amerikan güvenlik şemsiyesi altında, hemen karşı kıyıdaki düşman kardeşine karşı hayatta kalma mücadelesi veren Tayvan, tüm dünyanın kaderini de elinde tutuyor. Geçen iki yılda önce Kovid-19 pandemisi sonra ise Ukrayna savaşıyla, küresel tedarik zincirindeki bozulmanın ve tek taraflı bağımlılığın yıkıcı sonuçlarıyla yüzleşen dünya ekonomisi ve devletler, kendi kendine yeterliliği amaçlayan çözümlere yönelse de bu adımların kısa ve orta vadede etkili sonuç vermesi beklenmiyor. Son 30 yıldaki küreselleşme dalgasıyla üretim ve tüketimin farklı yarımadalar arasında gerçekleştiği bir dönemin sonu yaklaşırken, küresel ekonominin maliyeti çok ağır bir yeni yapılanmadan geçtiği görülmekte.

Çip dörtlüsü

Tüm bu çerçevede jeopolitik risklerin de arttığı ve çok kutuplu yeni bir küresel düzenin oluştuğuna yönelik sinyaller güçlenirken, ABD’nin rakip olarak gördüğü Çin ile mücadelesini daha da sertleştireceğine ve işi şansa bırakmayacağına yönelik sinyaller artıyor. Bu verilerin en güçlüsünden biri de, ABD Başkanı Joe Biden’ın, Pelosi’nin Tayvan ziyaretinden yalnızca yedi gün sonra imzaladığı Çip ve Bilişim Yasası oldu. 280 milyar dolarlık dev bir ekonomik paketle gelen yasayı “Çip endüstrisinin geleceği ABD’de üretilecek” sözleriyle imzalayan Biden, Hint-Pasifik bölgesinde olası bir sıcak çatışmanın önlemini şimdiden almak istediğini gösteriyordu. Öte yandan ABD'nin Hint-Pasifik bölgesinde Çin’e karşı yeni bir dörtlü daha oluşturma peşinde olduğu da biliniyor.

Demokrasi çipleri

  • ABD ile birlikte, Japonya, Güney Kore ve Tayvan ile oluşması tasarlanan ve çip üretiminde iş birliğini öngören "Çip Dörtlüsü" ne ilişkin mesaj da Tayvan’dan geldi.

Biden’ın imzasından yalnızca 15 gün sonra Tayvan lideri Tsai Ing-wen, “demokrasi çipleri” ifadesini kullanıma soktu. Tayvanlı lider, Tayvan demokratik ortakları ile sürdürülebilir tedarik zincirlerini oluşturmak, 'demokrasi çiplerini' üretmek için iş birliğini güçlendirmeye hazır. Ortak değerlerimizi birlikte koruyabilir ve daha fazla refah yaratabiliriz" sözleriyle, Yeni Soğuk Savaş’ta ‘çip cephesinin’ açılmakta olduğu işaretini verdi. 21. yüzyılda “Çip’i olan mı kazanacak” bunu da zaman bize gösterecek.