Özetle; “Polycrise” dönemi olarak adlandırılan son dönem; 2021'den itibaren belirli fiyatların yükselmesine ve tedarik zinciri duraklamalarına neden oldu. Bu da ekonomilerimizi enflasyona hazırladı ve böylece aşırı borç ve para arzı ile ilgili mali ve parasal krizlere bağlandı (Veya tam tersi). Ancak netice yaşanan olağan dışı bir süreçtir. Bu yıl Davos’a damga vuran da bu sürecin getirdikleridir. Gelir eşitsizliğini artıran dönem yine yoksulları zenginlerden daha kötü etkiledi.

IMF: Küresel büyüme yönü yukarı doğru

Kristalina Georgieva, İsviçre'nin Davos kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada, "Çin'in yeniden açılmasıyla birlikte bu yıl büyümenin yeniden küresel ortalamanın üzerine çıkmasını bekliyoruz” dedi.

Çin'in pandemi karantinalarının ardından yeniden açılması, enflasyonun yavaşladığına dair kanıtlar ve bazı üst düzey Avrupalı yetkililerin ekonomilerinin resesyona girmeyeceğine dair güvence veren görüşleri bu beklentileri güçlendiriyor. Uluslararası Para Fonu, Cuma günü yaptığı açıklamada, bu yıl için görünümünü yakında yükseltebileceğini bile ima etti.

Elbette bu bilgiler ilk etapta küresel ekonomi için iyi görünüyor. Hatta Türkiye ihracatının gelişimi için güzel bir haber diyebiliriz.

Fakat madalyonun diğer yüzünde Rusya Ukrayna savaşının getirdiği enerji arz sıkıntıları olunca denklem çoklu hale geliyor. Zira küresel büyüme daha fazla enerji ihtiyacını doğuruyor. Daha yüksek enerji ihtiyacı daha yüksek fiyat demek. Yüksek fiyat ise enerji ithalatçısı ülkelere daha yüksek fatura demek.

İşte bu yüksek fiyatlar yüksek enflasyonun devamını sağlayabilir. Endişe bu…

Enerji ve enflasyon bağlantısı nelere kadir?

Davos’taki manzarayı görünce ABD’nin enerji neticesinde oluşan enflasyonu törpülemek adına İran’a yaptırımlarda pratikte daha fazla göz yumuyor desek komplo teorisi üretmiş olmayabiliriz.

Yazının devamı Z Raporu 45. Sayısında