Dijital kültür demek...

Ali Saydam.
Ali Saydam.

Dijital pazarlama ve dijital satış (e-ticaret) çok da yeni olmamakla beraber hala karıştırılabilen alanlar… İş dünyasındaki bu karışıklığı çözmek, ikisinin yerini doğru tayin etmek önemli…

Aslında ‘pazarlama’ ve ‘satış’ kavramlarının farklarını ifade ederek, bu sorunu çözmek mümkün… Pazarlama, ürünün satışını etkileyecek tüm unsurlara yönelik iletişim süreçlerinin tamamıdır… Yani 5P’nin yönetimi söz konusudur: Ürün, Fiyat, Satış Noktası, Promosyon (reklam ve halkla ilişkiler anlamında), Satış kadroları… Amaç, iknadır… İknanın temelini de ‘vaat’ ve ‘güven’ oluşturur…

Satış ise aksiyonun ta kendisidir… Yalnızca pazarlama süreçlerinin başarısıyla değil, ürünün kalitesi, tüketicinin ihtiyaç ve talepleri, ürün fiyatları ve satış kanalları gibi unsurların etkisiyle şekillenir…

Bu iki kavramın başına ‘dijital’ eklediğimizde; dijital satışın, e-ticarete tekabül ettiği söylenebilir… Dijital pazarlama ise MarCom’un (Pazarlama İletişimi) kurallarının dijital kanallar üzerinden yönetilmesi şeklinde algılanabilir…

2021’de 321 bin şirketin e-ticarete başladığı biliniyor… Bu işe ilk adım atan start-up’lar, küçük ölçekli kuruluşlar bir yana tüketici kitlesine değil, b2b’ye hitap eden girişimciler dahi e-ticaret platformlarını kullanmakta…

2020’nin ilk altı ayında 92 milyar TL olan e-ticaret hacmi 2021’in aynı döneminde 161 milyar TL’ye çıkmış. Küçük e-ticaret girişimlerinin, “Pazara Girişte Dijital Faaliyetlerin Desteklenmesi Hakkında Karar” sayesinde devlet tarafından yaklaşık 10 bin TL ile desteklenmesi, bu alana hükümetin de yatırım yaptığının bir göstergesi…

Dijital pazarlama ise e-ticaretten neredeyse çok daha hızlı gelişiyor ve markaların en büyük yatırım yaptığı alan haline gelme eğiliminde… Yüzde 35 oranında büyüme kaydeden dijital pazarlama sektörünün her yıl önceki yıla göre en az 2 - 2,5 kat büyüme sağlayacağı öngörülüyor. Bu tür değişim süreçlerinde en büyük sorun insan kıymetlerinde ortaya çıkıyor…

“İnsan kıymetlerine yatırımı nasıl yapacağız” diye düşünenlere Dijital Pazarlama Okulu adında bir kuruluş çeşitli çözüm yolları sunmak için yola çıkmış… Onların namına Present Communication adlı iletişim ajansından Selda Ercaner’in gönderdiği basın bülteni hayli ilginç…

Dijital Çaylak Projesi adını verdikleri bir çalışma başlatmışlar… Okulun kurucusu Yasin Kaplan diyor ki; “Bu proje ile sosyal medyadan yapay zekaya blockchain’e kadar 20 önemli konuda eğitimler veriyoruz. Projenin, genç işsizliğe de büyük oranda destek sağlayacağına inanıyoruz. Hem global markaların hem de dijital reklam ajanslarının istihdam konusunda büyük sorunlar yaşadığına şahidiz.”

Dijital pazarlama, dijital kültürün bir parçasıdır.
Dijital pazarlama, dijital kültürün bir parçasıdır.

4 bin 850 katılımcıyla 18 şehirde, 35 eğitmenle 94 etkinlik düzenleyen kurum şu başlıklarda eğitim veriyormuş: Kurumsal, Google, SEO, sosyal medya, Wordpress, online, yapay zeka… Workshoplar ise şöyle sıralanıyor: Kullanıcı deneyimi tasarımı, veri analizi, growth hacking, sosyal medya kriz yönetimi…

Dijitalleşme meselesini sadece dijital altyapıyı sağlamlaştırmak, kuruma, ürüne ve hizmete uygun ‘app’ (uygulama) geliştirmek, sosyal medyayı ‘bir şekilde’ yönetmek, banner’larla ya da Google aracılığıyla reklam vermek olarak algılamanın ne kadar hatalı olduğunu işletme raporları ortaya çıkmadan önce anlamak çok önemli…

Dijital pazarlama, dijital kültürün bir parçasıdır. O halde dijital kültür ne demektir…

  • Dijital kültür demek; açıklık ve şeffaflık demektir… Açıklık ve şeffaflık arasındaki farkı bilmek demektir… Bilindiği gibi şeffaflık pasif; açıklık ise aktif bir pozisyondur… Şeffafsanız, size bakıldığında içiniz gözükür. Açıksanız siz her şeyi gösterirsiniz…

Dijital kültür demek; hesap verilebilirliğin ‘açıklık’ boyutunda hayata geçirilmesi anlamına gelir… Yani, şeffaflıkla özdeşleştirebileceğimiz sanayi toplumunun daha da ötesine geçilmesi, kimsenin hesap sormasını beklemeden kurumun kendisini ortaya koyması ve üstelik bunu ‘en kolay biçimde’ erişilebilir kılması demektir…

Dijital kültür demek; sürdürülebilirlik demektir… Başta canlılığın ve toplumsal faydanın, sonra da karlılığın ve iyi yaşam koşullarının tüm paydaşlar nezdinde sürdürülebilmesi…

Dijital kültürü yaşatacak olan ise gerekli bilgi ve tecrübeyle donatılmış insan kıymetidir…