Dolabımızla fırınımızın konuşmasına hazır mıyız?

Evimizi temizleyen o robotun bir gün dönüp bizi öldürmeye çalışması ihtimali insanları ürkütmüyor değil.
Evimizi temizleyen o robotun bir gün dönüp bizi öldürmeye çalışması ihtimali insanları ürkütmüyor değil.

Eskiden bilimkurgu filmlerinde dünyanın sonu uzaydan yaklaşan gezegenlerle geliyordu ancak son zamanların distopik filmlerin ana temasını teknolojiden gelen felaketler oluşturuyor. Artık bunu çocuk filmlerinde bile görebiliyorsunuz, yapay zekanın veya robotların gücü ele geçirmeleri insanlığın sonunu getiriyor ya da yaşamı zorlaştırıyor. Neredeyse virüsten bile korkutucu boyutta teknolojinin bize yaşatacağı olumsuz senaryo her yerde. Peki haksız olmalarını söylemek mümkün mü?

Albayrak Grubu Kurumsal İletişim Koordinatörü Esad Sivri.
Albayrak Grubu Kurumsal İletişim Koordinatörü Esad Sivri.

Bundan 20 sene önce insansız hava araçları ile kargo teslimatının olacağını söylesek veya 10 sene önce evimizde bir robot gezecek ve evi bizim tarif ettiğimiz gibi temizleyecek deseydik inanması güçtü. Ancak bugün yaşadıklarımız ve şahit olduklarımız geleceğe yönelik yapılır dediklerimizi anlamakta bizi daha az zorluyor. Gelişen nano teknolojilerle daha küçük çiplerde daha çok datanın korunabilmesi, daha hızlı internet ve gelişen yazılımlar hayalleri gerçek kılıyor. 20 sene önce web sitesinde form doldurmak garip gelirken bugün metaverse evreninde avatarımızla konsere katılıyoruz.

Kontrol bizden çıkıyor mu?

Tüm bu gelişmelerde bizi en çok korkutan taraf bilmediklerimiz. Evimizi temizleyen o robotun bir gün dönüp bizi öldürmeye çalışması ihtimali insanları ürkütmüyor değil. Aynı şekilde arkadaş ortamında konuştuğumuz kamp sandalyesinin reklamı, Instagram’a girer girmez karşımızda görmek pek de hoşumuza gitmiyor işin açıkçası. İrademiz ve kontrolümüz dışında bizim adımıza verilen kararlar tadımızı kaçırıyor. Aslında süreç çok masum başlamıştı, Google Maps’e tüm izinleri verirken bizim adımıza rota önermesi veya Instagram’ın ilgi duyduğumuz restoranları önermesi hoşumuza gidiyordu ancak kontrolün bizden çıktığını hissettiğimiz nokta durup düşünmeye başladığımız nokta oldu.

“Bir şey ücretsizse ürün sensin”

Biz hayatımızı kolaylaştırdığını düşündüğümüz ürünleri ücretsiz kullanırken aslında bu platformlara birer araç olduk. Onlar için reklam verenlerine veya ürünü yapanlara data vererek onlara hizmet ettik. Yediklerimiz, gezdiklerimiz, alışverişimiz veya izlediklerimizle her konuda onlara datalar verdik ve onlarda bu datalarla ürün geliştirdiler, reklam verenlere doğru hedef kitlelere gösterim sattılar veya sosyolojik harita çıkardılar.

Yazının devamı Z Raporu 42. Sayısında