Dünya refahını daha doğru ölçmek

Ahmet Ulusoy.
Ahmet Ulusoy.

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) bir ülkenin ve vatandaşlarının finansal refahını ölçmek için kullanılan geleneksel ölçüdür.

GSYİH’daki artış sağlıklı bir işaret olarak kabul ediliyor ve ekonomik büyüme anlamına geliyor.

Ancak ekonomik büyümeyi bu şekilde ölçmekle ilgili bazı sorunlar var.

Birincisi GSYİH doğal, fiziksel ve beşeri varlıkların stokunu almaktan ziyade mal ve hizmetlerinin değerlerini hesapladığı için bir ülkenin zenginliğinin değil, gelirinin ölçüsüdür. Ekonomik kalkınmanın (büyümenin) nihai amacı genel nüfusun refah artışı ise, GSYH insani gelişmenin zayıf bir ölçüsüdür.

İkincisi, bir ülkenin daha yüksek bir GSYİH elde etmede kaybettiklerini hesaba katmadığı için ekonomik ilerlemeyi GSYİH’ye bağlamak hatalıdır.

Kısa vadeli ekonomik kazançlar, hava ve su kirliliği, İklim değişikliği riskleri ve doğal kaynakların endişe verici bir oranda tükenmesi gibi uzun vadeli problemlerle değiş tokuş edilmektedir.

Artan küresel nüfusla, bu ekonomik kalkınma modeli uzun vadede sürdürülemez.

**

Ekonomilerin, sağlığın, çevre ve insanlığın dünya genelinde ne kadar eklemlendiği her zamankinden daha açık görülmektedir.

Eşi görülmemiş düzeyde sosyal ve ekonomik bozulmalar geniş ve küresel düşünmeyi, yeni stratejiler ve insani ilerleme ilişkin bütünsel göstergeleri gerektirmektedir.

Geleneksel olarak ekonomik büyümeyi ve refahı ölçmek için kullanılan GSYİH, doğal ekosistemlerin katkılarını hesaba katmamaktadır. Çevreyi, parasal olarak ölçülebilen faydalar üreten bir varlıktan ziyade lüks bir mal olarak ele almaktadır.

Çevreye yeterince ağırlık vermediğimizden kararlarımızın sonuçları hastalık, siyasi istikrarsızlık, ekonomik güvensizlik ve daha fazlası şeklinde bize dönmektedir.

Ekosistemlerin bozulması bugün yaşanılan küresel salgınla belirginleşmiştir.

Bu nedenle gelecek nesiller için gerçek bir refah ölçüsü olabilecek kapsayıcı servet hesaplamasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu doğrultuda üretilmiş veya imal edilmiş sermaye (yolllar, bina, makine, techizat) yanında beşeri (bilgi, yetenek, eğitim, sağlık ve beceriler) ve doğal sermayeyi (biyoçeşitlilik, ekosistem, yeraltı kaynakları) de kapsayan “Kapsamlı Servet Indeksi (IWI)” hesaplanmaya başlamıştır.

IWI ilk olarak BM Üniversitesi (UNU) & BM Çevre Programı (UNEP) tarafından 2012 yılında önerilmiş ve çevre ekonomisti Partha Dasgupta rehberliğinde geliştirilmiştir.

Bir ülkenin kapsayıcı serveti-zenginliği (IW), doğal sermayesinin, beşeri sermayesinin ve üretilen sermayesinin toplam değeridir.

IWI, sermayenin üç biçimini de hesaba katarak, refaha yönelik genel değişimi daha doğru-sağlıklı bir şekilde ölçmeye yardımcı olmaktadır.

Örneğin, bir okul veya hastane inşa etmek için ağaçların ve biyolojik çeşitliliğin yer aldığı habitatlar yok edildiğinde doğal sermaye azalır, ancak insan sermayesi artar. Bu durum, karar vericilerin bilmesi ve gerçek sürdürülebilirliği geliştirme çabalarına rehberlik etmesi açısından çok önemlidir.

**

UNEP liderliğindeki Kapsayıcı Zenginlik raporları, kişi başına GSYİH büyümesi ve kapsayıcı serveti aynı anda elde etmenin mümkün olduğunu gösteriyor.

Kapsayıcı Servet (IWI) Raporu 2018, 140 ülkede 1990-2014 döneminde kişi başına düşen kapsayıcı serveti tahmin etmiş.

Hesaplamalara göre kişi başına kapsayıcı servet (yıllık ortalama yüzde 1,8), kişi başına düşen GSYİH’den (yüzde 3,4) daha yavaş artmıştır.

Bu durum, GSYİH’deki kazancın bir kısmının doğal ve beşeri sermaye pahasına gerçekleştiği ve gerçek refah artışını yansıtmadığı anlamına geliyor.

Örneğin Çin, söz konusu dönemde GSYH deyimiyle imrenilecek büyüme hızlarıyla refahını artırdığı düşünülür. Oysa, kapsamlı serveti içinde doğal sermayenin payı 1990’da yüzde 42 iken, 2010 yılında yüzde 21’e düşerek büyük bir doğal sermaye kaybı yaşamıştır.

Sadece 84 ülke kişi başına azalmayan kapsayıcı servet yaşadı.

Gelişmiş ve gelişmekte olan çoğu ülkede; üretilen sermaye stoklarının ve daha az ölçüde beşeri sermayenin değeri artarken, doğal sermayeninki azaldı.

Kapsayıcı servet hesaplamasına dayalı olarak en iyi performans gösteren ülkeler (G. Kore, Singapur, Malta, İrlanda, Moldova, Estonya, Litvanya, Portekiz v.s.) büyük gelişmiş ülkeler değil.

**

IWI, belirli bir ülke veya bölgedeki hedef kaynak stokunu gösterme özelliğinden dolayı sürdürülebilirliği güvence altına alabilen bir endekstir.

Yani, gelecek nesiller için ekonomik ve sosyal faaliyetlere temel oluşturacak yeterli zenginliğin (sermayenin) güvence altına alınıp alınmadığını mevcut nesille kıyaslayarak gösterebilen bir endekstir.

Böylece IWI sayesinde sürdürülebilirlik tartışmalarını somut bir zemine taşıyan bir endeks yapmak mümkün olmuştur.

**

BM’nin 2030 sürdürülebilir kalkınma hedefleri (SKH’ler) ile IWI örtüşmektedir.

SKH’daki en önemli kavram olan kapsayıcı büyümenin kapsayıcı servetteki artışla elde edileceği belirginleşmiştir.

Daha yaşanılabilir bir dünya, sürdürülebilir kapsamlı büyüme için sermaye mallarına yapılan yatırımlar yanında ülke zenginlikleri-varlıkları (doğa ve beşeri sermaye) arasında bir denge kurmak gerekiyor.

Bunun için de belirli dönemlerde ülke servetini-zenginliğini kapsayıcı olarak (beşeri, doğal ve mamul sermayeyi içerecek şekilde) ölçmek gerekiyor. Sonuçlar sürdürülebilir-daha yaşanılabilir bir ülke-dünya kalkınması-refahı için politikacılara yol gösterici olacaktır.