Ekonomi yenilendi ama: Fordist mesai devam ediyor

Arşiv
Arşiv

Dijital enformasyon teknolojilerindeki hızlı ilerleme, iş dünyasını radikal bir şekilde dönüştürdü. Buna rağmen çoğu şirket hâlâ geçen yüzyılın sanayi ekonomisinin çalışma düzeniyle yola devam ediyor. Rekabet dinamiklerinin bambaşka olduğu yeni ekonomi çalışma pratiklerini baştan aşağı değiştirirken, 1930’lu yıllardaki fordist üretim düzenini eleştiren Şarlo karakterinin çalışma koşullarının hâlâ yürürlükte olması ne anlama geliyor? Eski mesai modeli ne zaman rafa kaldırılacak? Yeni ekonominin imkan sağladığı yeni çalışma modelleri ne zaman yaygınlaşacak?

2000’lerin başından bu yana yoğun biçimde konuştuğumuz bir kavram, ‘yeni ekonomi…’ Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD’nin tanımına göre, yeni ekonomi yoğun bir şekilde yeni teknolojiyi kullanarak üretim yapan şirketlerin aktif oldukları alanları tanımlamak için kullanılıyor. Yeni ekonomi ortamını hızlı büyüyen, yeni teknolojileri kullanan, bunları bizzat üreten, yenilik odaklı stratejiler kurgulayan ve üretimde yüksek katma değer yaratan şirketler oluşturuyor. Sınırların kalktığı yeni ekonomi düzeninde tüketici beklentileri, tercihleri, şirketlerin yatırım kararlarını şekillendiriyor. İş modellerin değiştiği bu yeni ekonomide ülkeler arası sınırlarla sektörler arası sınırlar da kalkıyor.

Öte yandan teknolojiyle birlikte birçok sektörün iş yapış şekilleri değişti. Ancak çalışma şartlarında pek bir değişiklik olduğu söylenemez. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) yayınlamış olduğu İstihdam Görünümü Raporu’na göre OECD üyesi 38 ülke içinde kişi başına yıllık ortalama çalışma saatleri en yüksek olan ülkeler Meksika, Kosta Rika, Güney Kore, Yunanistan ve Rusya oldu. Türkiye ise kişi başına yıllık 1.832 saat ortalama çalışma saatiyle 14. sırasında yer alıyor.

Modern zamanlardan günümüze

Sanayi toplumunun çalışma şeklini Charlie Chaplin, Modern Zamanlar filminde canlandırmış olduğu Şarlo karakteriyle eleştiriyor. Fabrika işçisi olarak çalışan Şarlo, işverenin temel ihtiyaçları sırasında çalışanlar vakit kaybetmemeleri için otomatik yemek yedirme makinası getirmesiyle fordizm üretim modelini anlatıyor. Ancak, uzmanlara göre 1970’lerde dünya ekonomisinde meydana gelen krize, fordist üretim modeli neden oldu. Sanayi toplumunda yetişkin bir insan gününün yaklaşık üçte birini çalışarak geçiriyordu. Yeni ekonomide, teknoloji insanların kaynakları ortak kullanılmasını sağladığı için iş yapış maliyetlerini düşürdü. Ancak Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) günümüzdeki çalışma şartlarıyla ilgili ortaya koyduğu tablo pek de iyimser değil.

2018 yılında dünya genelinde istihdam edilen 3,3 milyar kişinin çoğunluğu yeterli düzeyde ekonomik güvence, maddi refah ve fırsat eşitliğine sahip değil. (ILO) tarafından yayınlanan raporda, çalışma şartlarına bugünkü hızda devam edilirse, sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşmanın birçok ülke için hayal olacağı uyarısında bulunuyor. ILO ve Avrupa Araştırma Ajansı Eurofound tarafından hazırlanan rapora göre, küresel düzeyde yaklaşık 1,2 milyar işçi açısından çalışma saatlerinde belirgin farklılıklar söz konusu. Bununla birlikte, söz konusu işçiler çok yoğun ve duygusal açıdan zorlu çalışma seviyelerinde istihdam ediliyorlar. Dahası, en düşük eğitim düzeyine sahip olan işçilerin çalışma koşulları genel olarak daha kötü ve becerilerini geliştirmek için daha az fırsata sahipler. ILO’ya göre, iyi çalışma koşulları çalışanların refahına ve işletmelerin başarısına da katkıda bulunuyor.

28 Nisan Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Dünya Günü nedeniyle yayınlanan raporda stres, aşırı çalışma saatleri, iş kazaları ve hastalıklar nedeniyle yılda 2,8 milyon çalışanın öldüğünü açıklandı. Günümüzde gelişen teknolojiyle birlikte çalışma şartlarının düzeltilerek birçok ölüm nedeni ortadan kaldırılabilir. Her şeyin daha farklı olduğu bu yeni ortamda kuşkusuz oyunun kurallarının da başka olması gerekmiyor mu?

Arşiv
Arşiv

Yeni ekonomiyle hayatımıza girenler

Eskiden standart bir iş modeliyle uluslararası pazarlarda başarılı olunabilirken, bugün Airbnb’nin Çin’de yaptığı gibi yerel ihtiyaçları dikkate alarak adapte edilen modellerin başarılı olma şansı arttı. 2008 yılında kurulan ev kiralama şirketi Airbnb 2018 yılında 2,6 milyar dolar gelirle 93 milyon dolar kar sağladı. ABD’nin San Francisco şehrinde kurulan kiralama şirketi Airbnb, müşterilerine 800 binin üzerinde kiralık mekan seçeneği sunuyor. Müşteri ile olan ilişkilere bir hayli önem verdiğini söyleyen şirket, her geçen ay çalışmalarıyla ilgili çeşitli güncellemeler sunmayı da unutmuyor.

Kaliforniya menşeli Amerikan uluslararası ulaşım şirketi Uber de yeni ekonominin örnekleri arasında. 2015 yılında hizmete giren Uber, dünya çapında 58 ülkede ve 300 şehirde kullanılıyor. 2018 yılında yıllık yüzde 43 artış kaydeden Uber, 11,3 milyar dolar gelire ulaştı. Dijital teknolojilere dayalı iş modelleri şirketlere hız kazandırıyor. Frost&Sullivan’ın yakın gelecekte yaşam ve iş yapma biçimimizi etkileyecek trendler ile ilgili raporu bu yakınsamaya dikkat çekiyor. Rapora göre, teknoloji, endüstri ve ürünler arası bağlantılar zamanla yakınsamaya yol açacak ve bir şirketin hangi sektörde olduğunu net sınırlar içinde tanımlamak zorlaşacak.

Örneğin iş dünyasının devlerinden IBM bilgi teknolojilerinin yanı sıra enerji, altyapı tasarımı ve inşası gibi sektörlerde faaliyet gösteriyor. Ya da Google, veri organize eden bir şirketten ibaret mi? Her ne kadar şimdilik ilgili çalışmalar biraz hız kesmiş olsa da, Google’ı sürücüsüz araba çalışmalarıyla otomotiv sektöründe aktör olma yolunda. Dev oyuncuların, birden fazla alana yayılması yeni ekonomiyle birlikte ortaya çıkan manzara…

Yıllık çalışma saati en yüksek ülke Güney Kore

Güney Kore, gelişmiş ülkeler arasında en yüksek yıllık çalışma saati ortalamasına sahip. Fakat Güney Kore Parlamentosu’nun yeni onayladığı yasa, haftalık çalışma süresinin üst sınırını 68 saatten 52 saate düşürecek. İş dünyası bu durumdan pek memnun olmasa da Güney Kore hükümeti, yeni yasanın yaşam standartlarını yükselteceğini düşünüyor.

Haftalık çalışma saati üst sınırı en yüksek olan diğer ülkeler ise Tayland, Seyşeller, Kosta Rika, Nepal ve İran oldu. Türkiye’de ise İş Kanunu’na göre haftalık çalışma süresinin yasal sınırı 45 saat. Fakat Türkiye’de çalışanların yüzde 57’si haftada 48 saatten fazla çalışıyor. Tayland’da ise çalışma saatinin üst sınırı 84 saat…

Son yıllarda dünya ekonomisini sırtlayan Asya, çalışma saatlerinin en uzun olduğu kıta olarak dikkat çekiyor. Asya ülkelerinin yüzde 32’sinde haftalık çalışma saati üst sınırı bulunmazken, yüzde 29’unda ise haftalık çalışma saati 60 saatin üzerinde. Ayrıca Amerika ve Karayip ülkelerinin de yüzde 34’ünde haftalık çalışma saati üst sınırı bulunmuyor.

İş yasalarının esnek olduğu Ortadoğu’da ise ülkelerin yüzde 80’i şirketlerin haftalık çalışma saatinin 60 saati aşmasına müsaade ediyor. Avrupa ülkeleri, işletmelerin çalışma sürelerini yasalarla katı bir şekilde sınırlandırmışken, Türkiye ve Belçika’da işletmelere göre haftalık çalışma 48 saati aşabiliyor.

Japonya’da ise ‘aşırı çalışmak’ ölüm gibi ciddi bir sorun doğurmuş durumda. ‘Karoşi’ olarak adlandırılan aşırı çalışma strese bağlı kalp krizi ve felç gibi hastalıklara neden oluyor. Japonya’nın kişi başına yıllık ortalama çalışma saati diğer ülkelere göre düşük olsa da haftalık bir üst sınır bulunmuyor ve bazı işletmeler bundan faydalanıyor.

Dünyanın en büyük finans şirketlerinden biri olan İsviçreli UBS’nin 71 şehirde gerçekleştirmiş olduğu çalışmaya göre haftalık 50,1 saatlik çalışma ortalaması bulunan Hong Kong, haftalık çalışma saati en yüksek olan şehir. Hong Kong’u 43,7 saatle Mumbai, 43,5 saatle Mexico City, 42,6 saatle Yeni Delhi ve 42,1 saatle Bangkok izliyor. Öte yandan, ILO’ya göre ise düşük ve orta gelirli ülkelerin çalışma saatleri, yüksek gelirli ülkelere göre daha fazla. ILO bu duruma yol açan en büyük etkenler arasında düşük maaşlı çalışma, serbest meslek sahiplerinin toplam iş gücüne oranı, iş güvenliği ve ülkenin kültürel yapısının etkili olduğunu savunuyor.

Yıllık çalışma saati en yüksek ülke Güney Kore.
Yıllık çalışma saati en yüksek ülke Güney Kore.
  • Haftada 4 gün çalışılmalı
  • Dünya Ekonomik Forumu’nda Pennsylvania Wharton okulundan psikolog Adam Grant’e ve ütopya kitabının yazarı ekonomist ve tarihçi Ruther Bregman daha az çalışmanın çalışan ve işveren açısından daha fayda sağlayacağını ortaya attı. Psikolog Adam Grant, haftada dört gün çalışmanın daha faydalı olacağını savunuyor. Grant, “Bence çalışma saatlerini azaltırsak insanların işlerine daha fazla odaklanabildiklerini ve daha etkin çalıştıklarını, aynı üretimi daha yüksek kalite ve yaratıcılıkla sağlayabildiklerini ve çalıştıkları şirkete, iş dışındaki yaşamlarını da önemsediği ve esneklik sunduğu için daha bağlı hissettiklerini gösteren birçok başarılı deney var.”
  • Geçmişte daha az çalışacağımız düşünülüyordu
  • Ütopya kitabının yazarı ekonomist ve tarihçi Ruther Bregman da bu görüşlere katılıyor. Haftalık çalışma süresinin kısalmasının aslında o kadar da radikal bir değişim olmadığını söyleyen Ruther Bregman, büyük ekonomistler, filozoflar, sosyologlar 1970’lere kadar daha az çalışacağımızı düşündükleri hatırlatıyor. 1920’ler ve 30’larda aslında büyük kapitalist girişimciler, haftalık çalışma süresinin azaltılmasıyla işçilerin daha üretken hale geldiğini keşfetti. örneğin Henry Ford, haftalık çalışma süresini 60 saatten 40 saate indirmesiyle birlikte çalışanların boş vakitlerinde yorgun hissetmediklerini ve daha üretken olduklarını keşfetti. bu görüş akademik araştırmalarla da destekleniyor. Birden fazla araştırmada, haftalık çalışma süresinin kısaltılması ile birlikte insanların daha mutlu ve üretken olduğu anlaşılırken, OCDE verilerine göre de uzun saatler çalışma kültürü olan ülkelerin genellikle çalışma saati başına üretkenlik ve kişi başına düşen milli gelir alanlarında düşük skorlar aldığı görüldü.
  • Son yıllarda dünya ekonomisini sırtlayan Asya, çalışma saatlerinin en uzun olduğu kıta olarak dikkat çekiyor. Asya ülkelerinin yüzde 32’sinde haftalık çalışma saati üst sınırı bulunmazken, yüzde 29’unda ise haftalık çalışma saati 60 saatin üzerinde.
  • Eskiden standart bir iş modeliyle uluslararası pazarlarda başarılı olunabilirken, bugün Airbnb’nin Çin’de yaptığı gibi yerel ihtiyaçları dikkate alarak adapte edilen modellerin başarı olma şansı arttı.