Enflasyon, resesyon ve istihdam

Doç. Dr. Levent Yılmaz.
Doç. Dr. Levent Yılmaz.

Yakın tarihte yaşanan pek çok ekonomik kriz, tüm dünya ülkelerini defaatle etkisi altına almaya devam ediyor. Ekonomik krizlerin bazılarının nedeni ekonomideki bozulmalar iken bazılarının nedeni ise ekonomiye etki eden ekonomi dışı faktörlerden oluşuyor. Enflasyon, resesyon ve istihdam denkleminin yaşandığı bu dönemde ise tüm dünyada gelir kayıplarına neden olacak işsizlik dalgasının da kapıda olduğunu söylemek mümkün…

Dünya yakın tarihi aslında bir nevi ekonomik krizler tarihinin de özeti niteliği taşıyor. Gerçekten de yakın tarihte yaşanan pek çok ekonomik kriz tüm dünya ülkelerini defalarca etkisi altına aldı. Hatta tıpkı Covid19 pandemisinde olduğu gibi ekonomiye etki eden ekonomi dışı bazı faktörler de ekonomik krizlere neden oldu.

Elbette ekonomik krizleri istemeyiz. Bu bakımdan hem ders çıkarabilmek hem de önlem alabilmek için krizlerin nasıl ve neden çıktığını bilmek isteriz. Bu merakımızı giderebilmek için yapılan çalışmalar da oldukça geniş bir iktisadi literatürün oluşmasına neden oldu. Tahmin edemeyeceğimiz sayıdaki bu akademik çalışmaların içeriğine baktığımızda farklı alanların farklı bakış açıları ile ele alındığını görürüz. Hâl böyle olunca hangi konunun daha önemli olduğuna ilişkin bir fikir birliği oluşturmak imkansıza yakındır. Ancak krizlerin sonuçları itibariyle istihdam konusuna atfedilen önemin her zaman daha ön plana çıktığını ifade edebiliriz.

Tüm ekonomik faaliyetlerin en çok istenilen çıktısı istihdam ve gelir yaratmaktır. Daha fazla insanın çalışma hayatına katılması, satın alma gücünü artırması ve gelir dağılımında adaletin tesis edilmesi konuları iktisadın ana çalışma konuları arasındadır. Ekonomik krizler ise bu çabaları baltalar.

Yukarıda da belirttiğim üzere söz konusu ekonomik krizlerin bazılarının nedeni ekonomideki bozulmalar iken bazılarının nedeni ise ekonomiye etki eden ekonomi dışı faktörlerdir. Ama nedeni ne olursa olsun ekonomik krizlerin ilk etkisi çalışanlar üzerinde hissedilir. Bu etki bazen satın alma gücünün düşmesi bazen de tamamen gelir kayıpları şeklinde ortaya çıkabilir.

Son dönemde istihdam piyasası pek çok sınamalarla karşı karşıya kaldı. Özellikle pandemi döneminde küresel işsizlik oranlarındaki hızlı artış büyük ve uzun süreli gelir kayıplarına neden oldu.

Küresel taraftaki gelişmeler bu şekilde devam ederken yeni bir küresel resesyonu tetikleyeceği tahmin edilen ABD’de de son dönemde yaşanan gelişmeler endişe uyandırıyor.

  • ABD enflasyonunun geldiği seviyeler ve Fed’in bu enflasyon ile mücadele edebilmek için uyguladığı politikalar resesyon endişelerini gün geçtikçe artırıyor.

Mayıs ayı verilerine göre ABD enflasyonu aylık %1 artarken yıllık artış oranı da %8,6 oldu. Bu oran 1981 yılı Aralık ayından bu yana görülen en yüksek seviyeye işaret ediyor. Elbette böylesi yüksek bir oranın ana nedenleri hemen hemen her ülkede olduğu gibi gıda ve enerji. Enerji grubundaki yıllık artış %34,6 olurken gıdadaki artış %10,1. Gıdadaki söz konusu oran ise Mart 1981’den bu yana görülen en yüksek oran.

Fed yönetimi başlarda enflasyon için “geçici” ifadesini kullanmıştı. İstihdam piyasası başta olmak üzere ABD ekonomisini desteklemek için genişletici politikalarını devam ettireceğini ilan etmiş ve devasa varlık alım programı ile bilançosunu 8,9 trilyon dolara kadar çıkarmıştı. Ancak son dönemde enflasyonun geldiği seviyelerin sürdürülemez olduğunu kabul eden Fed sıkılaşmaya başladı.

Devamı Z Raporu 38. Sayısında.