Gassal dizisinin başarısında pazarlama matematiği ve 4P stratejisinin rolü

Bu soruyu iki ay önce sorsaydım kimse neden bahsettiğimi anlamayacaktı, bu adamın nesi var diyeceklerdi hatta. Ancak şimdi herkes neden bahsettiğimi anlamıştır. Üzerine konuşmak istediğim nokta da tam olarak bu. Aslında hepimizin muhatabı olduğu; ancak gündelik hayatta çok da aşina olmadığımız bir soruyu, herkesin bilmesi başarısını konuşacağız. Konuşmamızı başka sorular takip edecek: Nasıl oldu da dizi sektöründe bu kadar başarılı işler yapılırken Gassal bu kadar konuşuldu? Diğer dizilerden çok mu iyiydi, yoksa harika bir kampanya mı yaptı? Sözü uzatmayalım, gelin hep birlikte TRT Tabii’nin son eserlerinden olan Gassal dizisinin bu kadar bilinmesi ve beğenilmesindeki pazarlama başarısını konuşalım.
Pazarlama matematiği

Pazarlama, oldukça sayısal bir alandır. Bir matematiği, kendi doğruları ve neredeyse farklı durumlar için kullanılabilecek formülleri vardır. Pazarlamanın 4P’sini biliyorsunuzdur. Ürün, fiyat, yer-dağıtım ve tutundurma olarak bilinir; ancak bu P’ler 7’ye hatta 9’a çıktı, diyebilirim. Yeni adımların içerisinde insanlar, süreçler, fiziksel kanıt, ambalajlama, ortaklıklar sıralanabilir. Genişletilmiş modeller; özellikle hizmet sektörü, dijital pazarlama ve müşteri deneyimi odaklı stratejiler için daha kapsamlı bir rehber sunar. Bu modeller şirketlerin müşterilere daha etkili ve kişisel bir şekilde ulaşmasına olanak tanır. Ama konumuz tam olarak bu değil, konumuz Gassal. Tabii platformu ve dizi bu P’lerden kaçını yaptı ve başarılı oldu veya sadece bu P’ler miydi başarının sırrı?
Adım adım 4P
Gassal, öncelikle gerilla marketing yaparak, word of mouth meydana getirdi, yani insanları kendisi hakkında konuşturdu. İnsanlar bu süreçte çok eleştirdi, epey riskli ve cesaret isteyen bir stratejiydi bu. Ancak pazarlama anlayışı standart olsaydı, o zaman da kendisinden bu kadar bahsettiremezdi.
Aslında ürünle yani dizi ile çok uyumlu bir mottoydu ama hiç de alışık olmadığımız bir söyleme sahip ve insan psikolojisini sarsan duygulara atıf yapmıştı. Bu da insanların reklamdan önce hayata dair bir sorgulamaya girmelerine, dolayısıyla dizi hakkında konuşmalarına neden oldu ve hâliyle de merakı yanında getirdi. Sonrasında ürün piyasaya çıktı, dizi yayınlandı. Burada pazarlamanın ilk P’si olan ürün devreye girdi.
Matematiğin ötesinde
P’lerin ve matematiğin ötesine doğru hareket edelim. İlk P bize bu konuda yardımcı olacak. Eğer ilk P yani dizi başarısız olsaydı, dağ fare doğurdu eleştirilerine maruz kalırdı, ancak matematiğin ötesine geçilen kısım da tam olarak burasıydı.
Peki, dizi başta böyle bir teaser kampanyası yapmasaydı bu kadar başarılı olabilir miydi? Bana kalırsa matematiğin ötesinde aradığımız hisleri burada buluyoruz. Evet, dizinin başarısında teaser kampanyası oldukça etkiliydi.
Merak duygusu üzerine inşa edilen bir tanıtım, gerilen bir yay ile ok fırlatmak gibidir. Güçlü ve çarpıcı kampanya ve üzerine de ürünün iyi olması başarıyı getirdi. Bir kıyas yapma şansına da sahibiz. Aynı dönemde Netflix’in iddialı bir dizisine gerilla marketing yapmasına rağmen Gassal kadar konuşulmadı ve izlenme sayıları da yine Gassal’ın çok daha altında kaldı.
Düşünceler ve duygulara doğru
Ürün iyi, kampanya iyi, peki, adeta bir viral olan bu başarının başka sebepleri yok mu? Soruya cevap olarak pazarlamanın diğer P’si olan “yer-dağıtım” konusunun devreye girdiğini söylemem lazım.
Global markaların pazarlama kampanyalarında dayattıkları küresel stratejiler, yerel pazarlama profesyonellerinin kompleks ve özgüvensizliklerini bastırınca basmakalıp kampanyalar ortaya çıkıyor. Reklam kuşaklarında birbirinin benzeri reklamlar ve yine benzer senaryolardaki diziler... Ancak bu toprakların gerçeği olan, kendi insanımızın kültürünü ve felsefesini işleyen bir dizi, kendi gerçekliğimizle mottoya dönüştüğünde üstün bir başarıya adım atabileceğini göstermiş oldu.
Sona doğru yaklaşırken dizinin içerik olarak başarısını anlatmayı film-dizi eleştirmenlerine bırakmak istiyorum. Bu nedenle sizlere sadece Gassal’ın bana hissettirdiklerini; içimden geldiği gibi yalın ve dolaysız bir şekilde anlatmak istiyorum.
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
Karacaoğlan’a atfedilen meşhur ve çarpıcı bir ifade ile başlamak isterim hislerime: Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm...
İyi şairler de matematik bilirler. Aksi durumda Gassal dizisinin bana hissettirdiklerini tek bir satır ile anlamam mümkün olmazdı. Benim için Gassal’ın pazarlama başarısını perçinleyen temel mesele de buydu. Anlattığı bir şey vardı, ekran karşısında çarpıcı bir his karşılıyordu izleyiciyi. Bir ayrılık, bir yoksulluk ve bir ölüm, dememin sebebi buydu. Her bir his vardı ekranda; ancak her bir his, tek bir duygunun çevresinde kurgulanmıştı: Yalnızlık.
Kalabalıklar içinde yalnız, aile şartları nedeniyle yalnız bir Baki vardı. Ancak bu duyguyu güçlü kılan, insanın en derininde hissetmesini sağlayan şey de tam olarak baki olan tek şeyin varlığıydı. Uzatmayalım sözü: Her canlı ölümü tadacaktır; çünkü dönüş ancak Allah’adır...
Bu bir soru değildir
Kimi sorular retorik ifadelerden oluşur. Tıpkı “Ölünce beni kim yıkayacak?” gibi. Bir cevap üretmeniz gerekmez, bir düşünce ve hayata bakış üretmeniz gerekir. Tam da bu nedenle, bu bir soru değildir, diyorum. Bu bir düşünmeye teşvik, insanı harekete geçirici bir ifadedir.
Reklamın iyisi nasıl olur, sorusunun cevabı da, özgün bir düşüncenin kapsayıcılığı da buradadır. O hâlde, bu aynı zamanda bir çağrıdır demek istiyorum. Umarım Gassal’ın başarısı öze dönüşümüzde, değişimin fitilini ateşler temennisi ile sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.