Geleceği doğru tasarlamak için...

Ali Saydam.
Ali Saydam.

Ticaret yapmak isteyenler, yatırım planları içinde olanlar, siyasete kafa yoranlar, pazarlama ve iletişimin herhangi bir türüne odaklanmayı düşünenler ile içinde bulundukları toplumu anlamayı en önemli birikimlerden biri olarak görenlerin iki araştırmaya göz atmadan yola çıkmamaları gerekir.

İlki, KONDA’nın, ‘Barometre’ kapsamında 11 yıl boyunca Türkiye genelinde yaptığı 125 araştırmaya ve 2008-2018 arasında 3 kez tekrarlanan KONDA Hayat Tarzları Araştırması’nın verilerine dayanarak oluşturduğu çalışma. (https://interaktif.konda.com.t... turkiye-100-kisi-olsaydi#navislide)

İkincisi de Kadir Has Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa Aydın yönetiminde 11 yıldır tekrarlanan Türkiye Eğilimleri Araştırması. (https://www.khas.edu.tr/tr/ arastirma/khasta-arastirma/khasarastirmalari)

Bizce çarpıcı sonuçlar şöyle: KONDA’nın çalışmasına göre ülkemiz toplumunda; üniversite mezunu kadınların oranı yüzde 18. Karşılıklı görüşerek evlilik kararı alanların oranı yüzde 46, görücü usulü evlenenlerinki yüzde 47… Toplumun yüzde 66’sı 3-5 kişi bir arada yaşıyor (Çekirdek aile henüz bozulmamış). Kadınların yüzde 56’sı kendini ‘ev kadını’ olarak tarif ediyor. Kadınlarda ‘beyaz yakalı’ oranı ise yüzde 8’i geçmiyor. Yüzde 69’u aile evinde oturuyor, yüzde 31’i kiracı. Araba sahipliği 2012’den bu yana 37 haneden 56 haneye yükselmiş (yüzde). Hem evi hem de arabası olanların oranı yüzde 43; yüzde 26 ise şahıs bazında ev sahibi. Kendini ‘dindar’ ve ‘inançlı’ olarak tanımlayanların toplam oranı yüzde 88. Kadınların yüzde 59’u örtünüyor. Yüzde 82 sosyal medya kullanıyor. Yüzde 91 akıllı telefon sahibi… Hiç ‘içki içmeyen’ ve ‘nadiren’ içenlerin toplam oranı yüzde 83. Kendini ‘modern’ olarak tanımlayanların oranı yüzde 31; ‘dindar muhafazakâr’ ve ‘geleneksel muhafazakâr’ olarak tanımlayanların toplam oranı ise yüzde 69.

Gelelim, 2021 Türkiye Eğilimleri Araştırması’na… Çok genel bir özet yapmak gerekirse; tablo, muhalefet partilerinin grup toplantılarındaki ve televizyonlardaki açıklamalarında çizmeye çalıştıkları ile taban tabana zıt.

Halk ‘güçlü liderlik’ten yana olduğunu söylüyor: “Parlamento ve seçimlerle uğraşmak zorunda kalmayan güçlü bir lidere sahip olmak” yüzde 51,2 oranında benimsenmiş.

Peki seçmenler, oy verdikleri partinin genel başkanını liderlik konusunda nasıl değerlendiriyorlar?

AK Parti seçmeninin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘başarılı’ bulma oranı yüzde 91,5. Bu oran MHP seçmeninde Devlet Bahçeli için yüzde 83,3. İyi Parti seçmeninde Meral Akşener için yüzde 83,9. CHP seçmeninde Kemal Kılıçdaroğlu için yüzde 79,7. HDP eş başkanlarının, kendi seçmenleri tarafından başarılı bulunma oranı ise yüzde 44,3.

Seçmenlere, 2023’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2. turunda, adaylığı kesin olan Erdoğan karşısında kimi görmek istersiniz diye de sormuşlar: AK Parti seçmeni en yüksek oranla, “Rakip Kemal Kılıçdaroğlu olsun” demiş…

CHP seçmeni ise Erdoğan’ın rakibi olarak yüzde 28,8 oranla Kemal Kılıçdaroğlu’nu göstermiş. İmamoğlu’nu görmek isteyenlerin oranı yüzde 12,7, Meral Akşener aday olsun diyenlerin oranı yüzde 10,6 ve Mansur Yavaş’ın rakip olmasını isteyenlerin CHP tabanındaki oranı ise yüzde 8,9 olmuş.

Yani, CHP üst yönetimi kendi seçmenini, oy verdikleri partinin lideri etrafında toplayabilmiş değil. Gündemdeki en önemli sorunları ise halk şöyle sıralıyor: Ekonomide yaşanan sorunlar ( yüzde 22,7), mülteciler (yüzde 17,9), koronavirüs salgını (yüzde 15,8), hak ve özgürlüklerin sınırlanması (yüzde 7,3), terörle mücadele (yüzde 7,2), eğitim (yüzde 5).

Araştırmada, ‘erken seçime gerek yok’ diyenlerin oranı yüzde 64,5. ‘Gerekli görüyorum’ diyenler ise yüzde 16,9 ile sınırlı kalmış.

Şimdi yapılacak tek şey, yukarıda da belirttiğimiz gibi, atılacak her adımda bilimin ışığından yararlanmak, yolumuzu bu ve benzeri araştırmaların bize işaret ettiği ‘algı haritaları’na bakarak çizmektir.

Dünyanın en zor şeyini, yani ön yargılardan kurtulmayı başardığımız ölçüde ‘gelecek tasarımı’ndaki hatasızlık oranımız da artacaktır.