Güçlü aile güçlü toplumun temelidir

Kadın ve erkek, bir tamın iki yarım parçası.
Kadın ve erkek, bir tamın iki yarım parçası.

Aile – var olmazsa, insanlık sona erer, dünya biter. İnsanlığın devamı için, bir erkek ve bir kadın bir araya gelmek ve bir aile kurmak zorundadır.

Prof. Dr. Ömer Bolat- Albayrak Grup CEO'su.
Prof. Dr. Ömer Bolat- Albayrak Grup CEO'su.

Kadın ve erkek, bir tamın iki yarım parçası. Birbirini tamamlıyorlar. Evlenmek, aile olmak dinimizce övülmüştür. Allah’ın emri, Peygamberimizin Sünneti.

Allah kadını erkeğe, erkeği kadına emanet ediyor. Aile içinde, çocuklar büyüyüp evleniyor, böylece yeni bir aile kuruluyor. 1.500 kadar düğüne, az da olsa nişanlara katıldım. 1.000 kadar nikah şahitliğim oldu. Hep şunu dedim: Huzurlu ve mutlu bir ailenin sırrı dört S formülünde yatar. Sevgi, Saygı, Sabır, Sadakat. Bunların 4’ü de olmazsa olmaz gereklerdir. Evlilik öncesi birbirini seven, ya da isteyen kadın- erkek bir çiftin başlangıçtaki karşılıklı sevgileri, saygıları nasıl oluyor da ilerleyen zamanda azalıyor? Sevgi azalsa bile, birbirlerine olan saygıyı devam ettirmeleri gerekir. Saygı da azalıyorsa, birbirleriyle olan güzel yılların hatırı için, ortak meyveleri ve nesillerinin devamı olan çocuk veya çocuklarının sağlığı, psikolojisi, geleceği adına birbirlerine sabır göstermeleri gerekir. Birbirlerine sadakat ise, zaten olmazsa olmaz gerekli bir şart.

Biz genç iken, 1980’de şöyle bir istatistik vardı. Batı Avrupa’da her iki evlilikten biri, ABD’de her 3 evlilikten biri boşanma ile neticeleniyormuş. Bizde ülkemizde 20 evlilikte 1 boşanma var, aile temellerimiz çok sağlam denilirdi. Bugün gelinen noktada, yılda (2018) 590 bin evlilik, 142 bin boşanma. Halen mahkemelerde devam eden boşanma davası sayısı 250 bin civarı. 2015-2019 yılları arasındaki 5 yılda, eşleri tarafından savcılığa gidip, tek beyanla evden uzaklaştırma cezası verilen erkek sayısı 1.958.000 kişiye ulaşmış. İstanbul Sözleşmesi uyarınca bazı yasal düzenlemelerin olumsuz etkileri büyük. Bavulu eline verilip, evinden uzaklaşan baba ile eşi arasında, 45 gün sonra huzur, yakınlaşma olması ne kadar mümkün olabilir ki? Sadece cep telefonları ve mesajlarla karşılıklı suçlamalar, hakaretler, birbirlerine olan kini artırmaya, sonuçta büyük ihtimalle boşanmaya gidiyor.

Ayrılıklar da, çok şiddetli oluyor. Suçlamalar, yılların ortak birlikteliğini hiç dikkate almadan hakaretler, beddualar, maalesef şiddet ve bazen de kadına yönelik lanetlediğimiz cinayet vakaları. Halbuki, ayrılık kaçınılmaz olacaksa da, yılların ortak yaşanmışlığı hatırına, çocuklarının sağlıklı gelişimi adına, ayrılığı bile medenice yapamıyoruz. Ayrılıktan sonra bile, çocukları etkileme, birbirine kırdırma, çocukların anne-babayı istismar etmesi gibi durumlar yaşanabiliyor. Hatta günümüzde, anne-baba huzursuzluğu ayrılık durumuna doğru gidecek olsa, günümüz çocuklarının bazılarında “ayrılsınlar, böyle ikisi daha mutlu olur” diye teşvik etme örnekleri de duyuyoruz.

Peki biz bu duruma nasıl geldik?

Başlangıçta kadın, erkek birbirlerine Allah’ın emaneti olarak evlendikleri, ve ortak çocukları olduğu, ve ahirette de birbirlerine kavuşacakları hayaliyle evleniyorlardı. Bugün ise zamanla evliliği, aile birliği, bütünlüğünü zedeleyen birçok faktörler ortaya çıktı.

-Öncelikle evliliğe, aileye bakış açısı değişti. “Şimdi evleniriz, yürütemezsek boşanırız, ne olmuş yani? zaten etrafta birçok boşanmış çiftler var” anlayışı trend oldu. Halbuki eskiden boşanmış olmak toplumdan çevreden mahrem tutulurdu.

-En önemli hususlardan biri de, evlendikten bir süre sonra, başkasını daha iyi, daha değerli zannetmek, kendi eşinin kıymetini bilmemek.

-Eşlerin evlendikten bir müddet sonra başkalarına gösterdikleri ilgiyi birbirlerine göstermemeleri, başkalarına yaptıkları iltifatı, jesti, hediyeleşmeyi, karşılıklı olarak birbirlerinden esirgemeleri, ya da ihmal etmeleri.

-Karı-kocanın evlendikten hemen sonra birbirine tahakküm etmeye, karşısındakini yönetmeye, dikte etmeye çalışması, aile içinde güç mücadelesi yapılması.

-İki tarafın ailelerinin anne, baba, kardeş faktörlerinin, karı-koca arasındaki evliliğe, sadece kendi tarafları, istekleri açısından müdahale etmeleri.

-Çocukların yetiştirilme tarzında, anne-babanın ihtilaflara düşmesi, farklı tarzlarının sürekli çatışmaya yol açması.

-Özellikle maddi durumu, makam durumu, şöhret durumu yükselenlerin, bir müddet sonra eşini beğenmeyip, yeni eş arayışına yönelmeleri maalesef sıkça karşılaşılan bir durumdur.

-Ailenin, geniş aileden, çekirdek aileye dönmesi, büyüklerin arabulucu, barıştırıcı rolünü ortadan kaldırmaktadır. Halbuki insanların dayanacağı, destek alacağı, tavsiyeler alacağı yakınlara ihtiyacı vardır. (Çokça aile tartışmalarında arabulucu oldum, barıştırdığım vakalar oldu. Ayrılmayı önleyemediğim ve sonuçta çokça üzüldüğüm vakalar da oldu).

-Modernleşme, refahın, tüketimin artması, Batılı hayat biçiminin evlere sızması, televizyon yayınları, dizilerde verilen mesajlar, internet ve sosyal medyanın iletişimi, insanları birbirine yakınlaştırması, mahremiyeti yok etmesi çok etkili faktörler oldu.

-Aşırı sosyalleşme, kişileri dış etkilere çok açık hale getirdi. Sosyal Medya paylaşımları, TV dizilerinin sunduğu pahalı, lüks, hayat biçimlerinin, özenmeyi kıskançlık hasetlik duygularını arttırması, özenti, marka taleplerinin aile bütçelerini sarsması, geçim sıkıntıları, maddi iflaslar.

Yılda 142 bin boşanmanın (2018 yılı verisi) ardında, 1.sebebin yüzde 45’le internet sosyal medya kaynaklı sebepler olması bir gerçektir. Cenab-ı Allah’ın en sevmediği amellerden birisi boşanma, ama bazı durumlarda boşanma, çok daha büyük tatsızlıkları önleme anlamında kaçınılmaz da olabiliyor. Bir psikiyatristin konferansındaki açıklaması: “İnsanlar gençken, toyken aldıkları kararların sonuçlarına ömür boyu katlanırlar.”

Çözüm yolları

Bütün hadise, insanın anlayışlı olmasına, empati yapıp, kendisini karşısındakinin yerine koymasına, Cenab-ı Allah’ın aile kurmaya evliliğe nasıl önem verdiğini, teşvik ettiğini, ayrılıkları boşanmaları hiç sevmediğini akıldan çıkarmamaya ihtiyaç vardır. “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır”. İnsanın, eşini Allah’ın emaneti olarak görüp, sevgi, saygı, sabır, sadakat dörtlüsünü hiç aklından çıkarmamaya ihtiyaç vardır.

Eşler, birbirleri ve evlatları için merhamet duygusunu asla kaybetmemeliler. Bir erkek, annesini, kız kardeşini, kız evladını nasıl değerli görüyor, üzerine titriyorsa, onlara bir başka erkeğin zarar verebileceğinden nasıl ürküyorsa, Allah’ın emaneti olan, bir başkasının kız evladı, ciğerparesi eşine de aynı hüsnüniyetle muamele etmelidir. Kadın, erkek iki ayrı insan, iki ayrı ruh, ruh – iki farklı metabolizma. Farklı düşünme sistematikleri vardır. Bu gerçeği hiç akıldan çıkartmamak lazım. “Hep benim dediğim olacak” yaklaşımı çıkmaz sokaktır.

Birbirinin hoşlanmadığı şeylerde ısrar etmemek, kendini ayarlamak önemlidir. Aile bütçesi, gelir-gider dengesini korumak, israftan, lüksten, özentiden kaçınmak çok önemli. Esasında eşler, ihtilafa tartışmaya düştüklerinde, bir kenara çekilip, eşi hakkında “olumlu yönler – olumsuz yönler cetveli yazması, zaten fazla bir sorun olmadığını gösterecektir. Yeter ki bunu uygulasınlar.

Dini çalışmaların bu alana, aile destek çalışmasına yoğunlaşması önemlidir. İdarenin, mahalli yönetimlerin, gönüllü teşekküllerin aile destek çalışmalarına yönelmeleri çok gereklidir. İdari, kanuni düzenlemeler çok gerekli ve önemlidir. Aile destek programları ile doğru yönde birleştirici yönde aile terapisi çok faydalıdır. Eşlerin çok kısa ayrı kaldıkları seyahatler birbirlerini özlemeyi sağlar. Allah’ın evlilik emrini, Peygamberimizin çoğalınız emrini hiç akıldan çıkarmamak gerekir. Son söz : Ailemize sahip çıkalım, koruyalım. “Güçlü aile, huzurlu, mutlu ve güçlü bir toplum ve ülke demektir”.